TÜRKİYE bir dönem Hizbullah terörünü yaşadı. İşkence evleri, domuz bağları... Kasede alınmış işkence görüntüleri.
O kayıtlar o kadar görülmeyecek türdendi ki, en ilkesiz televizyon kanalı yöneticileri bile bu görüntülerin ekrana gelmesine karşı çıktılar.
Ama her şey gibi bunu da çabuk unuttuk.
Basılan üç beş ev, ele geçen birkaç militanla mesele halledildi zannedildi.
Aslanlar gibi bir polis müdürünün katli bile unutuldu gitti.
Ancak şimdilerde Doğu ve Güneydoğu'dan gelen haberler hiç iç açıcı değil.
Hizbullah'ın korkunç bir yapılanma içinde olduğu söyleniyor.
Örgütün, siyasi bir güç haline gelmeye çalıştığı, tabana indiği belirtiliyor.
Öyle ki, bazı okullarda çocukların bile iki gruba ayrıldığı ve Hizbullahçı çocukların diğerlerinden ayrı oturtulduğu iddiaları ortalıkta dolaşıyor.
Bunların tamamı doğru olmasa bile, ateş olmayan yerden bu kadar duman çıkmaz.
Gelir dağılımının düzelmediği, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ekonomik koşullarında bir gelişme, bir değişme olmadığı göz önüne alınırsa, Hizbullah'ın veya başka terör gruplarının ‘‘hortlamasından, büyümesinden, güç kazanmasından’’ daha normal bir şey olamaz.
Bunlara karşı ‘‘görme, duyma, inanma’’ politikası gütmenin sonuçları ise çok acı olur.
Türkiye'ye 20 yıla yakın bir süre kan kusturan, 16 yıl boyunca kanlı eylemler yapan terör örgütü PKK da aynı bu şekildeki bir politikanın sonucuydu.
PKK'nın ilk filizlenmeye başladığı dönemlerde örgüt görmezden gelindi.
İleri görüşüyle ünlü Turgut Özal bile PKK'yı ‘‘Apocular’’ olarak küçümseyen, dağlarda Mekap ayakkabı giyerek dolaşan bir grup gibi görenlerin etkisinde kaldı.
Bu küçümseme Türkiye'ye 30 bini aşkın cana, milyarlarca dolara, parayla ölçülmeyecek acılara ve zaman kaybına yol açtı.
Aynı hatayı bir kez daha yapmaya bu ülkenin hakkı olduğunu zannetmiyorum.
İyi bayramlar
DEĞERLİ okurlar. Bugün bayram... Hepinizin bayramını kutluyorum.
Biliyorsunuz, mesleğe başladığım günlerde bayramlarda gazete olmazdı ve bu bir gelenekti.
Bu geleneğe saygımdan, bayramlarda yazmıyorum.
Bu bayramda da sizlerle beraber olmayacağım.
İşin doğrusu, bu fırsatı değerlendirip, eşim ve kızımla 5 günlük bir tatil yapacağım.
Bayram, Türkiye'ye barış, terörden uzak, güzel günler getirsin.
Hepinize iyi bayramlar...
Zorunlu bir uyarı
MİMAR arkadaşım Eren Talu aradı. ‘‘Hande Bodrum'da mı?’’ ‘‘Yooo’’ dedim.
‘‘Tahmin etmiştim’’ dedi ve anlattı. Bodrum'da bir belediye başkanına giden bir kadın, ‘‘Ben Fatih Altaylı'nın eşiyim’’ demiş ve abuk sabuk taleplerde bulunmuş.
Sevgili okurlar...
Benim ailemden kimsenin, hiç kimseden bir talebi olmaz.
Ailemden hiç kimse, herhangi bir yerde benim yakınım olduğunu söylemez.
Benim ailemin fertleri, bu yakınlığı kullanarak yasal veya yasal olmayan taleplerde bulunmaz, ayrıcalık istemezler.
Tam aksine benimle yakınlıklarını gizlemeyi tercih ederler.
Ancak ne yazık ki, hiç tanımadığım, bilmediğim insanlar zaman zaman benim adımı kullanıyorlar.
Geçen yıl birileri benim adımı kullanarak mal pazarlamışlar. Hemen yasal takibat yaptırttık ve ilgilileri yakalattık.
Lütfen benim adımı kullanan kişilere itibar etmeyin.
Herhangi bir taleplerini yerine getirmeyin.
Hatta böyle bir durumla karşılaşırsanız bana haber verin.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bayram tatillerinin uzatılmasına kızanlar, tatile herkesten önce koşmadığı zaman.