UZANLAR'ın ‘‘güçlü’’ günlerinde, bu grupta çalışan yaklaşık 1900 kişi Cem Uzan'ın zorlamasıyla, bu grubun çalışanlarına hakaret ettiğim iddiasıyla bana dava açtılar.
Her biri bir milyar liradan toplam 1 trilyon 900 milyar lira istiyorlardı.
Uzan Ailesi'nin bana açtığı binlerce davaya bir de bunlar eklenmişti. Ben haftanın üç günü mahkemeye taşınıyordum.
Bu arada Uzanlar'ın oraya yolladığı muhabirler ve kameramanlar çevremi sarıyor, sorularla ve hakaretlerle taciz ediyorlardı.
Uzan Grubu çalışanlarının bana açtığı dava sonunda benim lehime sonuçlandı.
Mahkeme benim bu kişilere hiçbir hakarette bulunmadığım sonucuna vardı.
Ve benim karşı dava hakkım doğdu.
Neyse uzatmayalım, son günlerde Uzan Grubu çalışanları bana çeşitli yollarla haber yolluyor ve kendilerine karşı açtığım davadan vazgeçmemi istiyorlar.
Zaten ekonomik durumlarının kötü olduğunu, bir de tazminat ödeyemeyeceklerini iletiyorlar.
Aralarında bana hakaret edenler, aileme yönelik hakaret dolu yazılar yazanlar, mahkeme kapılarında kafama kamera vuranlar da var.
Dostlarım, ‘‘Niye vazgeçiyorsun. Onlar kazansaydı o paraları senden söke söke alacaklardı. Evini bile elinden alırlardı’’ diyorlar.
Ama ben bana yakışanı yapmak niyetindeyim.
Hepsini, alem adına değilse de kendi adıma affediyorum.
Yaptıkları her şeyi siliyorum.
Kendilerine karşı açtığım davadan feragat ediyorum.
Helali hoş olsun.
Kendi açtıkları davanın mahkeme masraflarını ödesinler yeter.
Aman dikkat o mısırlar patlar
MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğluna ait AB Gıda'nın gümrük vergileri artmadan önce yaptığı uyanıklığı yazdım iki gün önce.
Bakan Bey'in oğlu ağustos ayında, gümrük vergileri yüzde 35 düzeyinde iken 4 bin ton çerezlik mısır ithal etmiş ve hemen ardından gümrük vergileri önce yüzde 70'e, ardından yüzde 80'e çıkmıştı.
Mahdum Bey ciddi bir kazanç elde etmiş ve rakiplerini piyasadan silmişti.
Bu son derece ‘‘ciddi’’ ve ‘‘vahim’’ bir iddiaydı.
Haberciler benim bu iddiamı Bakan Unakıtan'a aynı gün soru olarak yönelttiler.
Maliye Bakanı Unakıtan her zamanki ‘‘eğlenceli’’ üslubuyla oğlunun tavukları olduğunu ve bu mısırı tavuklarına yedirmek üzere ithal ettiğini söyledi.
Kendince konuyu hafife aldı ve gırgır geçti.
Oysa ben ortada gırgır geçecek bir durum görmüyorum.
Tam aksine son derece ciddi bir mesele vardı.
Bakan'ın oğlu, bakanlığa yakınlığını kullanarak bilgi edinmiş ve bu bilgiyle kár etmişti. Bakan Bey ise bu konuyla eğleniyordu.
Çerezlik mısırları, yani patlamış mısır olarak bildiğimiz mısırları tavuklara yediriyordu.
Bakan Bey'in oğlu ciddi bir hata içindeydi.
O mısırlar ‘‘patlayabilir’’, yiyen ‘‘tavukların’’ kursağında sorun yaratabilirdi.
Kenan Işık: Siyaseti hiçbir zaman düşünmüyorum
KENAN Işık aradı. ‘‘Fatih Bey’’ dedi, ‘‘Hürriyet'te benim belediye başkan adayı olacağıma dair bir haber var. Ama böyle bir şey yok.’’
Şaşırdım. ‘‘Muhakkak ki birileri böyle bir adaylıktan söz etmiştir. Yoksa kimse uydurmaz’’ dedim.
‘‘Olabilir. Birileri bana adaylık teklif edebilir. Yıllardır da çeşitli dönemlerde çeşitli partilerden teklifler gelmiştir. Ama ben bunları hiç dile getirmedim. Çünkü düşünmüyorum. Teklif yapılması benim bu işe sıcak baktığım anlamına gelmez. Rica ediyorum, benim adımı siyasetle beraber anmasınlar’’ dedi.
Nedenini sordum.
‘‘Ben sanatçıyım’’ dedi. ‘‘Ben hayatımı dilimi ve bedenimi kullanarak kazanıyorum. Başka işim, başka sermayem yok. Ben siyasete girersem geçimimi sağlayacak bir dükkanım, fabrikam yok. Ve söylemesi acı ama ben siyaseti ne olursa olsun şaibeli buluyorum. Hiçbir şey olmasa bile şaibe oluyor. Ben öyle bir ortamda olmak istemiyorum’’ diye ekledi.
‘‘Böyle buluyorsanız girmezsiniz. Sorun da olmaz’’ dedim.
‘‘Ben de bunu söylüyorum işte. Böyle bulduğum için girmem. Siyasetle ilgili hiçbir teklife evet demedim, demem. Ama ne yazık ki, gazeteci arkadaşlar bana yapılan teklifleri sanki ben bu tekliflerle ilgileniyormuşum gibi yazıyorlar. Lütfen yazmasınlar’’ dedi.
‘‘Bunu arkadaşlara söylesenize’’ dedim.
‘‘Söyledim ama olmuyor. Hálá bağdaştırılıyorum’’ deyince, ‘‘Ben yazayım bir daha adınız geçtiğinde kimse inanmaz’’ dedim.
Çok teşekkür etti.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İnsanları kendi komplekslerimizle değil, onların sahip oldukları özelliklerle değerlendirdiğimiz zaman.