Havaş: TMOK bizi bırakmadı, biz bıraktık

HAVAŞ Genel Müdürü Murat Öztürk, benim de inanmak istemediğim iddialarla ilgili olarak bir yanıt yolladı.

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin bir dönem müşterileri arasında yer aldığını, ancak Havaş’ın verimli olmadığı gerekçesiyle bilet satış organizasyonlarından çekildiğini ve TMOK’la olan ilişkinin de bu çerçevede Havaş’ın isteği ile sona erdiğini bu nedenle de TMOK’a karşı Park Grubu’nun bir tavrının söz konusu olmadığını bildirdi.

Öztürk, grubun basın ayağının ticari işlerde kullanılmasının söz konusu olmadığını, zaten TMOK’la olan iş hacimlerin 77 milyar TL. ile sınırlı olduğunu da belirtti.

Öztürk, Park Grubu’nun etik anlayışının medyayı bu şekilde kullanmaya müsait olmadığını da vurgulamış.

Başta söylediklerinde haklı olabilir. TMOK yöneticisi dostum yanlış bir yorum yapıyor olabilir.

Ancak Park Grubu’nun medyayı nasıl kullandığı konusunda ‘kişisel’ tecrübelerim var ve Öztürk’e ‘hak’ veremiyorum.

Acz’in adı fair play mi?

ERGUN Gürsoy’un Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a veryansın eden demecini okudum.

Bir futbolcuyu Galatasaray’ın elinden almışlar, oysa bunu yapmayacaklarına dair sözleri varmış. Fenerbahçe, Galatasaray ile arasındaki ‘Fair Play’ anlayışına uygun hareket etmemiş.

Galatasaray yönetimi ne yazık ki Fair Play’in anlamını bilmiyor. Fenerbahçe yönetiminin bunu bildiğini iddia edecek değilim ama en azından bizimkiler Fair Play’in rekabeti ortadan kaldıracak bir unsur olduğunu zannediyorlar.

Oysa Fair Play rekabetin karşıtı değildir.

Ve Galatasaray ile Fenerbahçe birbirinin rakibidir.

Hem sıkı rakip. Bu rekabette öne geçmek için de ‘ahlak kuralları’ dahilinde rekabet etmek durumundadırlar.

Fair Play de işte budur. Rekabet içinde kurallara uymak ve ahlaklı olmak.

Fair Play al gülüm ver gülüm demek değildir.

Ben sizin hakemlerle, şunlarla, bunlarla şampiyon olmanıza ses çıkarmayayım, siz de benim 100. yılda şampiyon olmama izin verin hiç değildir.

Ergun Gürsoy’u küplere bindiren transferde de Fenerbahçe’nin ahlak dışı bir davranışı olmamıştır.

Galatasaray’ın bitiremediği bir transferi bitirmek Fair Play’e aykırı olamaz.

Fair Play’e sığınıp beceriksizce davranmak, iş bitirici olamamak rakibi suçlama imkanı vermez.

Galatasaray yönetimi içinde bulunduğu aciz durumun faturasını Fair Play’e çıkararak kurtulamaz.

Galatasaray yönetiminin yapması gereken tek şey, ‘Kusura bakmayın biz bu işi bilmiyormuşuz’ deyip, bir an önce ‘onurlu’ bir şekilde istifa etmektir.

Aksi takdirde, ligin 5. haftasına kalmadan tribün tarafından gönderilen ilk Galatasaray yönetimi olurlar.

Haberleri olsun.

17 milyar dolar nasıl 42 oldu

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’le yaptığımız konuşmada batık bankalardan devlete binen yükün 17 milyar dolar olduğunu ama bunun maliyetinin 42 milyar dolara çıktığını yazdım dün.

Teke Tek’i izlemeyen bazı okurlar da ‘17 nasıl 42 olmuş’ diye sordular.

Ahmet Ertürk’ün verdiği rakamlarla anlatayım..

TMSF tarafından el konulan bankalar fona geçtiği sırada bu bankaların toplam açığı 17 milyar dolar. Bunun 5’i piyasa koşulları nedeniyle kaybolan ve tahsil edilmeyen krediler. 12’si ise hákim ortakların kendi şirketlerine kullandırdığı, moda tabiriyle ‘hortumladığı’ miktar.

TMSF bu bankalara el koyunca, bankalardaki bu açığı kapatmak için önce kendi kaynaklarından 5 milyar dolar bankalara koyuyor. Yetmeyince Hazine’den kaynak aktarmak zorunda kalıyor. Hazine’den alınan borcun miktarı da faizler dahil 22 milyar dolar.

Yani 17 artı 5 artı 22 eşittir 42 milyar dolar.

İşin ilginci bankalarda ‘uçan’ milyarlarca doların yüzde ellisinden fazlası iki grubun bankalarından kaynaklanıyor: İmar Bankası ve Pamukbank.

Hani biz yazınca ‘Medya kavgası yapıyorsunuz’ dediğiniz gruplar.

Bu arada işin vahameti bu kadar da değil.

Bu bankalar devletin kontrolüne geçtikten sonra hálá yaşatıldığı için içindeki riskler de devletin sırtında. Ve bu bankalar 2001 krizine TMSF’nin elindeyken yakalanınca içindeki açık pozisyonlardan ve devlet káğıtlarından dolayı da bir daha zarar ediyor.

Bunun net rakamı ortada yok ama o da milyarlarca dolar.

TMSF Başkanı Ertürk bu hesapları açıklayınca kendisine kritik bir soru sordum:

‘Peki bu bankalara el konulduğu anda bu bankalar tasfiye edilseydi zarar 17’de kalmaz mıydı?’

‘Keşke öyle yapılsaydı. O zaman zarar bu kadar büyümezdi’ dedi.

Güldüm. Çünkü vakti zamanında bunu da yazmıştık ama dönemin ‘çok bilen’ BDDK başkanları kulak asmamışlardı.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İnsanların değerini önyargılarımızın belirlemesine izin vermediğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları