CEM Uzan katıldığı televizyon programlarında kendisine sorulan ‘‘çanak’’ sorulara yanıt verirken ‘‘işadamlığını bıraktığını’’ söylüyor.
Diğer yandan da şirketlerinin devletle iş yapmadığını vurguluyor.
Onu konuk eden ‘‘sözde’’ gazeteciler de aval aval dinliyorlar.
‘‘Belki bir gün yanında çalışırız, belki bir gün bize de milyon dolar verir’’ umuduyla soru sormak, gerçekleri aramak akıllarından geçmiyor.
Hiçbiri ‘‘Yahu Cem Bey, özelleştirme ihalelerine en fazla giren sizsiniz. Türkiye'de kimse sizin kadar devletten iş almadı. Babanız Berke Barajı'nın törenindedaha fazla baraj ihalesi istedi. Üstelik de hem devletten mal alıyorsunuz, hem de devletle yüz milyonlarca dolarlık anlaşmazlıklarınız var. Devletle sizin kadar mahkemelik olan bir başkası yok’’ demiyor.
Cem Uzan da ‘‘uyanık’’, bunları soracak adamlara gitmiyor.
Ya yanında çalışan ya da yanında çalışmış ve milyon dolar götürmüşlerle konuşuyor.
Ama işte bir kez daha ‘‘takke’’ kendiliğinden düştü.
Cem Uzan ve ailesine ait şirketlerden biri, Petkim ihalesinde en yüksek teklifi verdi.
Hani Cem Uzan'ın şirketleri devletle iş yapmayacaktı.
Üstelik verilen fiyat, ederin yüzde 50 aşağısında.
Ya Cem Uzan çok hayal ettiği gibi şimdi başbakan olarak bu ihalenin sonucuna karar verecek noktada olsaydı!
Hiç bana hikáye anlatmasın, ‘‘Benim şirketlerle ilgim yok’’ diye.
Mesut Yılmaz'ın da şirketlerle ilgisi yoktu ama hem siyasetteyken, hem de şimdi hálá her taşın altından adı çıkıyor ve çıkartılıyor.
Aynı filmi, çok daha etkili versiyonuyla bir kez de Uzan soyadıyla mı göreceğiz.
Gece yaksınlar razıyım
BRIDGESTONE lastikleri, yıllardır trafikteki araçların farlarını gece güdüz yakmaları için bir kampanya yapıyor.
Bu uygulama bazı İskandinav ülkelerinde var. Ama oralarda havanın daha loş olduğu da bir gerçek.
Fakat bir başka gerçek yanan farların kaza oranlarını düşürdüğü. Bunu istatistikler doğruluyor.
Bridgestone bu kampanyayı başlattıktan bir süre sonra yöneticileri beni ziyarete gelmişlerdi (yaklaşık 2 yıl önce).
Sayım yaptırmışlar, gündüz farlarını yakan araç oranı yüzde 20'lere yaklaşmış. (Tam rakamı hatırlamıyorum.)
‘‘Siz bu sayımı gece yaptırmış olmayasanız’’ diye sordum.
Çünkü her gün yollarda en az 150-200 kilometre yapan ben, böyle bir oran görmemiştim.
Bridgestone bir süre ara verdiği kampanyayı bir süre önce tekrar başlattı.
Slogan aynı: ‘‘Farım da açık, yolum da.’’
Destekliyorum.
Ancak bizim ülkede bu kampanyayı biraz daha temel bir noktadan başlatmak gerek.
Bazı sürücüleri bırakın gündüzü, gece far yakmaya ikna etmeliyiz.
Çünkü akşamın ilk saatlerinde hava karardığı halde farlarını yakmayanlardan, karanlıklar prensi gibi dolaşanlar var.
Bazen bunları yolda durdurup, ‘‘Ne o usta, TEDAŞ elektrik mi vermiyor’’ diyorum, suratıma bön bön bakıyorlar.
Yine Bridgestone'u kutluyorum.
Gece bile farlarını yakmayan bir güruhu, gündüz far yakmaya ikna etmeye çalıştığı için.
Halk otobüsü değil TZ 6062 numaralı halk düşmanı
HALK otobüsü terörü bitecek gibi değil. Cuma sabahı TEM'i Okmeydanı'na bağlayan yolda ilerliyorum.
Trafik ortalama 60-70 kilometre süratle akıyor. Ben de sağ şeritte bu hızla ilerliyorum.
Birden sağ yan aynamda mavi yeşil bir dev beliriyor.
Bir ‘‘halk otobüsü’’.
Trafiğin 70 kilometre saatlik akış hızını beğenmemiş, en az 100-110 kilometre süratle emniyet şeridinden geliyor.
Ve yanımdan rüzgár gibi geçiyor.
Durdurmak mümkün değil. Önüne geçmek intihar gibi.
Sadece arkasından bakıp plakasını alabiliyorum: 34 TZ 6062
Plakayı yazıp önüme koyuyorum.
Bir gün bir yerde karşılaşmak ümidiyle.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adam olmak için neye ihtiyaç duyduğumuzu kendimiz anlayabildiğimiz zaman...