IMF'nin emri doğrultusunda Halkbank kapatılıyor. Ziraat'e devredilerek ortadan kaldırılacak.Bu karar AKP'nin bitişinin de simgesi olacak ya da miladı olacak. Halk Bankası önemli bir banka.. Sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada ‘‘halk bankaları’’ önemlidir. Çünkü bu bankalar bir ülkenin ekonomisinin bel kemiğini oluşturan ‘‘orta sınıf’’ esnafın, sanayicinin var olmasını destekleyen bankalardır. Çünkü bu ‘‘orta ve küçük ölçekli’’ yatırımcılar büyük bankalarla çalışamazlar. Onlara onları anlayacak, ortakları gibi hareket edecek, anlayışlı bankalar gerekir. Bu tip bankacılık ciddi bir uzmanlıktır. Açıkçası ben AKP iktidarının bütün bankaları kapatabileceğini düşünürdüm de, Halk Bankası'nı kapatacakları aklımın ucundan geçmezdi. Çünkü Halk Bankası'nın müşterileri, aynı zamanda AKP'nin sırtını dayadığı kesim.Geçmişteki ekonomik politikalardan en fazla zarar gören, üretmeye çalışırken ezilen, büyük çıkar gruplarının baskısı altında bunalmış ‘‘orta boy’’ insanlar. AKP'nin ‘‘lümpen’’ tabanı dışındaki en büyük destekçisi bunlar. Ve bunlara gereken şey Halk Bankası tipi bankacılık yapan finans kurumları. Şimdi AKP Halk Bankası'nı kapatıyor.Bunun gösterdiği birkaç gerçek var. Öncelikle şu kesin ki, AKP'nin bir ekonomi politikası yok. Kendinden önceki hükümetin başlattığını aynen uyguluyor. Ama bir adım öne götürecek bilgi ve deneyime sahip değiller. Bu yüzden de kendilerine göre bunu yönlendiremiyorlar. AKP bilerek veya bilmeyerek önceliklerini değiştiriyor. Kendini daha yukarıya, daha önce lanetlediği çevrelere yaklaştırmaya başlıyor.Eğer Halk Bankası'nı kapatıp, yerine ‘‘faizsiz bankacılık’’ yapan bir kurumu geçirmeyi düşünmüyorlarsa, bu kapanış AKP'nin de kapanışının başlangıcı olabilir.. Lümpen oyların Genç Parti'ye kaydığını biliyoruz. Milli Görüş oyları ‘‘şefkatli babaları Erbakan’’a kayar. Aklı selim sağ oylar ise ne yaptığını bilen bir sağ partiye. Bilsinler. Ne yapacaklarsa ona göre yapsınlar. NOT: Halk bankası kapatılırken, hükümet Yoksulbank, yani yaşayamayacak kadar fakir olanlara yaşama umudu verecek kadar düşük miktarda kredi sağlayan bir sistemi kurmak için BDDK'ya yasa hazırlattı, bunu da Meclis'e sevk ediyor. Hükümetin önümüzdeki yılları nasıl gördüğünü bu iki örnekle anlamak mümkün. Umut kıran komedi TÜSİAD'ın dünkü toplantısı eğlenceli geçmiş. Bir tarafta Türkiye'deki yolsuzluk ve hortumdan şikáyet eden işadamları, diğer yanda onları dinleyen Başbakan. Hayli komik bir durum. Çünkü Türkiye'nin ‘‘hortum ve yolsuzluk’’ olaylarında bizim mahalledeki bahçıvan Rıza'nın veya sizin komşunun tornacıda çalışan oğlunun imzası yok. Bunları yapanların büyük bölümü şikáyetçi TÜSİAD'ın üyeleri. Diğer yanda ise Başbakan. Kürsüde TÜSİAD üyelerine bu konuda sorumluluk taşıdıklarını haklı olarak hatırlatan Başbakan. Ama işe bakın ki, TÜSİAD'ın bu işlerden sorumlu olduğunu hatırlatan Başbakan da başbakan oluncaya kadar yargı karşısında ‘‘yolsuzluk’’ hesabı vermiş. TÜSİAD'ın onurlu üyelerinden biri tarafından 1 milyar dolar servet edinmekle suçlanmış biri. Gerçekten komik ve eğlenceli bir toplantı. Farklı bir komedi. Bu güzellik Türkiye'ye yararİSTANBUL'un dünya çapında güzel eğlence mekanları bir dönem Türkiye'deki gelir adaletsizliğinin sembolü olup ‘‘tu kaka’’ ilan edildiler. Neredeyse buralara gitmek ‘‘ayıp ve ahlaksızlık’’ ilan edildi. Oysa bunlar İstanbul'un bir dünya kenti olmasına büyük katkıda bulunuyorlar. Geçen yıl Galatasaray'a oyuncu transfer ederken, yönetici arkadaşlarım bir akşam Perez'i ve Mondragon'u Laila veya Reina'ya götürdüler. Ertesi gün Perez Türkiye'ye gelmek istemeyen bütün yabancı oyuncuları arayıp, İstanbul'un ne kadar harika bir yer olduğunu tavsiye ediyordu. Gerçekten de özellikle Boğaz kıyısındaki bu yerler, İstanbul'a büyük bir getiri sağlayacaklar. Gün gelecek ki, aynen Paris'te, Londra'da olduğu gibi buralarda da yerlileri, yani Türk vatandaşlarını göremeyeceğiz.Bu yüzden bari bu yıl buraları ‘‘lanetlemeyelim’’. Gelir adaletsizliğinin nedeni onlar değil. Tam aksine onlar ilerde, İstanbul'a 20 milyon turist gelip, 20 milyar dolar bıraktığında çözümün bir parçası olacaklar. Aman spora mafyayı sokmayın, çıkaramazsınız!KULAĞIMA ilginç ‘‘gerçekler’’ geliyor. Türk futboluna birkaç yıl önce musallat olan ‘‘mafya belası’’ bugünlerde yine devreye girmiş. Bundan birkaç yıl önce bazı futbolcular ve menajerler beni arayıp, kimi maçlar öncesi mafya tarafından tehdit edildiklerini söylemişlerdi. Ben de onlara kulak asmamalarını, mafya dediğinin bir avuç çapulcu olduğunu anlatmıştım. Ancak çocuklar gerçekten korkuyorlardı. Şimdi yine mafyanın bu işe bulaşmaya başladığına dair bilgiler alıyorum. Futboldaki büyük paralar burayı ‘‘mafya’’ için cazip hale getiriyor. Bazı yöneticiler de ‘‘iş bitirme’’ operasyonlarında bunları kullanıyorlar. Bunlar ne yazık ki dünyanın başka ülkelerinde de oluyor. Ancak bu yolu deneyen yöneticilere bir hatırlatma yapmak isterim. Mafyayı bu işe sokmak kolay, çıkarmak zordur.Mafya ilişkileriyle belki geçici bir başarı elde edersiniz ama uzun vadede bundan zarar görüldüğünün örnekleri Türkiye'de de yaşanıyor. Üstelik spora mafyayı bulaştırmak, mafyanın muhasebe işlerini yapmaya benzemez. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Ülkeleri yönetenler stratejiyi söylemesi zor bir kelime zannetmedikleri zaman.