GALATASARAY maçına bir hakem atandı, ‘‘Anti Galatasaray Cephe’’ saldırıda. Büyük derbi öncesi Galatasaray haberi ‘‘Şaş'ın intikamı’’.
Hasan Şaş Galatasaray'dan intikam alıyormuş, pazarlık ediyormuş, taviz vermiyormuş, gidecekmiş.
İki gün sonra versen de olur bir haber. Ama maç arifesine yetiştirilmiş.
Elinize sağlık.
Yetmemiş. Bir de hakem ‘‘dolduruşları’’.
Hakem şöyleymiş, böyleymiş...
Başı çeken ise Erman Toroğlu ve benim gazetemin spor sayfası.
Kasıtlı başlıklar...
‘‘Galatasaray O'nunla hiç kaybetmedi.’’
Kaybedilmeyen maçlar ise Büyükşehir Ankara, Vanspor, Yimpaş gibi maçlar.
Bitmiyor ara başlık:
‘‘Yozgat'ta sahne aldı.’’
Sanki sahne alıp Galatasaray'ı korumuş. Oysa o maçta Galatasaray iki puan kaybetmiş ama başlığa bakarsan Galatasaray o maçı kazanmış gibi duruyor.
Üstelik de sanırsın ki, Galatasaray 10 maçın dokuzunu kaybediyor da, Dereli ile kaybetmemiş.
Aslında maksat tarafsız bir tespit yapmak değil, maksat hakemi sahaya Galatasaray lehine düdük çalarken eli titreyecek hale getirip çıkarmak.
Varlığını ‘‘Galatasaray düşmanlığı’’na borçlu Erman Toroğlu, borç ödüyor.
Genç bir hakemi baskı altına alıp yok etmek istiyor.
Oysa durum hiç de böyle değil. Belki de tam aksi.
Gelin bugün oynanacak maçın hakemini bir de benim gözümden izleyin.
Selçuk Dereli son olarak Galatasaray'ın Ali Sami Yen'de Trabzonspor ile oynadığı maçı yönetti.
Dereli o maçta Galatasaray'ın kaybetmesi için her şeyi yaptı.
Uzatma dakikalarında Galatasaray ceza alanı önünden bir serbest vuruş verdi.
Ve bu serbest vuruşu tam üç kez tekrarlattı.
Trabzon'un bu vuruştan gol çıkarması için her şeyi yaptı.
Az kalsın oluyordu da. Üçüncü tekrarda Trabzonlu oyuncunun vuruşu direkten döndü de Galatasaray puan kaybetmekten kurtuldu.
Hakem hakkında Galatasaray düşmanı Türk spor basınının yaptığı yorumlar, verdiği bilgiler tarafsız olsa bundan da söz ederler ama maksat bilgi vermek, hakemi tanıtmak değil.
Maksat hakemin Galatasaray karşıtı bir maç yönetmesini sağlamak.
Bir yandan da Galatasaray'ın hakemle ilgili serzenişte bulunmasını engellemek.
Sarı kırmızılı takım işte bu düşmanlık cephesine rağmen şampiyon olmaya çalışıyor.
Ama şampiyonluklar da bu yüzden çok zevkli oluyor.
Çünkü kupanın her havaya kaldırılışında, bunların suratlarının aldığı hali aklımıza getiriyoruz.
Ulusal güvenlik ve depo görevlisi
BÖYLE soytarılık sadece Türkiye'de olur.
Bunun olduğu memleketten gel de hayır bekle.
Küçük bir devlet memuru görevden alındı.
Gerekçe müthiş:
‘‘Türkiye'nin ABD ile pazarlık gücünü zayıflattın.’’
Sanırsın ki, adam çok gizli belgeleri ABD'ye satan bir ajan.
Ama değil.
Görevden alınan kişi bir ‘‘depo görevlisi’’.
Mersin Limanı'nda çalışıyor.
Bir Amerikan askeri yük gemisinin yükünü boşaltmasına izin vererek, Türkiye'nin ABD ile pazarlık gücünü zayıflatmış. Bu nedenle görevden alınmış.
Vay be, bir adamın gücüne bak.
O olmasa ABD Kuzey Cephesi'ni açamayacak.
Biz bu adamı ‘‘bu nedenle’’ görevden alıyorsak, ABD de bu adama ‘‘şeref madalyası’’ takıp ABD pasaportu vermeli, hatta bir de ömür boyu maaşa bağlamalı.
Öyle ya, adam tek başına Türkiye'nin direncini kırıyor ve ABD'yi kurtarıyor.
Komik ötesi bir durum.
Eğer Türkiye bir depo görevlisinin yetkilerini belirlemekten ve bu düzeyde bir kişinin yapması muhtemel hatadan dolayı ulusal politikasından sapıyorsa, yazıklar olsun.
Benden tavsiye bu ‘‘sistemi yıkın’’ yeniden kurun.
Çünkü buna sistem değil, dense dense rezalet denir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kadınlar Günü'ne, ev kadınlarının kabul günü muamelesi yapmadığımız zaman.