BASINIMIZIN usta komplo teorisyenlerinden Umur Talu dostumuz, Brüksel’deki zirvede kimi gazetecilerin aldıkları bilgileri yayından önce, borsada oynamak için kullandıklarını yazıyor birkaç gündür.
Konuyla ilgili yazılarını okudum. Açıkçası her komplo teorisi gibi ‘seksiydi’.
Ancak ‘makul’ değil gibime geldi.
Hayatında borsayla ilgisi olmamış, elinde sembolik miktarda Galatasaray hissesi olan biri olarak bunun neden makul olmadığını yazayım.
İki nedenle makul değildi.
Birincisi, borsada spekülasyon yapılabilmesi için ‘krizlerin’ önceden bilinmesi ve bunun borsa işlemlerinin açık olduğu dakikalarda olması gerekir.
Oysa Brüksel’de kritik virajlar, hep borsanın çalışma saatleri dışında dönüldü.
İlk kriz patladığında Türkiye’de saatler neredeyse gece yarısını gösteriyordu ve o sırada İMKB’de işlem yapabilmek mümkün değildi.
Keza görüşmelerin ikinci gününde Tayyip Erdoğan’ın masadan kalktığı haberi ilk olarak Kanal D Haber tarafından duyuruldu. Bu sırada da saatler 12.30’u gösteriyordu.
Haber ilk olarak bize saat 12.20 sıralarında geldi, canlı yayına 12.30’da bağlanıp haberi duyurduk. Haber televizyonları da Kanal D’den duyarak telefon bağlantısıyla haberi verebildiler.
Bu saatlerde de borsa işlemleri kapalıydı.
Üstelik daha da önemlisi, biz 12.30 sıralarında Tayyip Erdoğan’ın masadan kalktığı haberini verdik. Haber televizyonları bu haberi bizden duyup verirlerken, yayın sırasında cep telefonumuza bir mesaj geldi ve Erdoğan’ın Blair, Schröder ve Berlusconi üçlüsü tarafından ikna edilip masaya dönmek üzere odadan çıktığı bildirildi.
Haber kanalları, masadan kalkma haberini verirken, biz aynı canlı yayının sonuna doğru Başbakan’ın görüşmelere döndüğü haberini yayınladık. Bu sırada da borsa seansları kapalıydı, ki açık olsa bile gelişmeler o kadar anı anına veriliyordu ki, kimse için spekülatif hareket yapacak zaman yoktu.
Son olarak, Türkiye’nin AB ile sonuç bildirgesini imzaladığını da 17.30’da imzanın atılmasından yaklaşık 1.5 dakika sonra, yani daha henüz mürekkebi kurumadan Kanal D Haber duyurdu.
Yani yine borsa kapandıktan sonra ve anı anına.
Birileri Umur Talu’nun aklına, ‘Bu bilgiler erken gelse borsada vurgun yapılırdı’ fikrini sokmuş olabilir; ama artık devir değişti.
Haberciler, borsa spekülatörlerinden çok çok daha hızlılar.
Kaynanalar benim için haber değil
TÜRKİYE’de bir ‘gelin-kaynana’ tartışmasıdır gidiyor. Ben bugüne kadar bu programın lehinde ve aleyhinde tek satır yazmadım.
Show Haber ve ATV Haber, her gün ana haber bültenlerinde dakikalarca bu konuyu ele alırken, biz Kanal D Haber’de bu programla ilgili tek bir saniye bile haber yapmadık.
Bu programı eleştirdiğim, düzeysiz bulduğum için falan değil, bunda haber değeri taşıyan bir şey görmediğim için ilgilenmedik.
Ben bazıları gibi, ‘Bu programlar Türk toplumuna zarar veriyor. Düzeysizdir. RTÜK yasaklamalı’ demiyorum.
Çünkü benzer programlar dünyanın pek çok ülkesinde yayınlanıyor. Hatta daha beterleri bile yayınlanıyor.
Ben bu programı televizyonculuk açısından yanlış bulmamakla birlikte, aldığı reyting dışında içinde haber unsuru bulundurduğuna inanmıyorum. Bu nedenle ekrana hiç taşımadım.
Fakat her nedense Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi’nde Uğur Dündar’ın, Mehmet Ali Birand’ın, Ali Kırca’nın ve benim, görsem tanımayacağım ‘Semra’ adındaki kaynanayı ekrana çıkarmak için yarıştığımızı ve benim de yapımcı şirketi aradığımı yazmışlar.
Bu külliyen yalandır.
Semra Hanım benim ilgi alanımın dışındadır.
Benim tarafımdan bu amaçla arandığını söyleyen biri varsa lütfen ortaya çıksın.
Hagi saçmalıyor
GALATASARAY Teknik Direktörü Hagi’yi anlamak mümkün değil.
Giden otomobilin tekerine kendi kendine çomak sokuyor.
Durduk yerde bir Ümit Karan tartışması başlatıyor.
Bence Ümit Karan, Galatasaray’ın elindeki en iyi golcü.
Ancak Hagi, takım içindeki lobilerin etkisiyle Karan’ı yemeye ve üstelik de bunu basın aracılığıyla yapmaya çalışıyor.
Ortada dirayetli bir yönetim de olmadığı için, takım medya önünde parçalanıyor.
Hagi unutmamalı ki, usta aşçı, elindeki malzemeyi iyi kullanıp lezzetli yemekler yapandır.
Malzemenin iyisini çöpe atan değil.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Dedikoduya ayırdığımız zamandan fazlasını işimizi yapmaya ayırdığımız zaman.