Bu görüşü paylaşan pek çok okurum olduğunun farkındayım.
Ama haklı olduğumun da farkındayım.
Ben AKP'yi diğer partilerle aynı kefeye koymuyorum.
Ben Türkiye'deki bütün sağ partileri aynı kefeye koyuyorum.
Dün de yazdım.
AKP dediğiniz ne?
En önemli bakanlıklar hangileri?
İçişleri mi?
İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu yıllar boyu ANAP'ın İçişleri Bakanı değil miydi?
Madem 7'sinde ne, 70'inde o.. İşte aynı
Abdülkadir Aksu.
Milli Eğitim Bakanlığı mı etkin?
AKP'nin ilk Milli Eğitim Bakanı
Erkan Mumcu ANAP'ın da bakanı, hatta çağdaş yüzü değil miydi? Ardından o koltuğa oturan
Hüseyin Çelik'i Meclis'e ilk sokan kim? 1999 seçimlerinde
Hüseyin Çelik DYP'den milletvekili seçilmedi mi?
En önemli bakanlıklardan birinde oturan Adalet Bakanı
Cemil Çiçek, ANAP'ın devlet bakanı değil mi?
Milli Savunma Bakanı
Vecdi Gönül, bakan değildi belki ama ANAP döneminde yıllarca İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı gibi kilit bir görevde kalmadı mı? Sonra da Sayıştay Başkanlığı yapmadı mı?
Çalışma Bakanı
Murat Başesgioğlu, ANAP'ın İçişleri Bakanı değil miydi?
Devlet Bakanı
Kürşat Tüzmen, sağ iktidarlar ve hatta
‘‘sol başbakan’’ döneminde yıllarca Dış Ticaret Müsteşarı değil miydi?
En fazla imam hatip lisesi açan Başbakanımız
Süleyman Demirel, seçim otobüsünün tepesinde başını örtüp Müslümanlardan oy isteyen
Tansu Çiller değil miydi?
Devletin tamamında yer alan
‘‘fazla muhafazakár’’ kadroların tamamını 6 aylık AKP mi yerleştirdi?
AKP'nin tabanını kim yaptı?
Ben mi?
Yoksa birbirinden hiç farkı olmayan sağ iktidarlar mı?
Önce belediye sonra Türkiye
AKP'nin
‘‘kadrolaşma’’ hareketi dillere destan hale gelmeye başladı. Ağızlarda hep bu.
Çokuluslu bir şirkette üst düzey yöneticilik yapan bir dostum,
‘‘Bir bakanın en yakın beş adamıyla çalışmak istemesi normal. Herkes ister. Ama o beş adam da beş adam getiriyor. Herkes kendi 5 adamını getirince yukardan aşağıya müthiş bir değişim oluyor’’ dedi.
İşin vahim tarafı ise AKP'de
‘‘tek ses tek yürek’’ durumu olmadığı için, hükümet kendi getirdiği kadrolara bile söz geçiremiyor ve bürokrasi kilitleniyor.
İşin bir de
‘‘belediye’’ yönü var.
Tayyip Erdoğan İstanbul'u yönettiği kadrolara şimdi Türkiye'yi yönettirmeye çalışıyor.
İşte birkaç örnek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Genel Müdürü
Abdurrahman Gündoğdu, THY Genel Müdürü oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ Genel Müdürü şimdi DSİ Genel Müdürü. Onun yardımcısı
Recai Berber ise şimdi Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı.
Tayyip Bey'in belediyedeki genel sekreteri
Kahraman Emmioğlu, Tüpraş Yönetim Kurulu Başkanı yapıldı. Belediye kuruluşlarından KİPTAŞ'ın Genel Müdürü
Erdoğan Bayraktar da Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nda.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Spor Genel Müdürü
Mehmet Atalay Gençlik ve Spor Genel Müdürü yapıldı.
İETT Genel Müdür Yardımcısı ise şimdi TCDD Genel Müdürü.
Başbakan
Erdoğan iyi ki İstanbul'da Belediye Başkanlığı yapmış.
Yoksa bu kurumların başına atayacak adam bulamayacaktı!
Aptallık anıtları
BÖYLE bir hastalıklı durum görmedim. Bir dizi tutuyor, anında
‘‘anıtı’’ dikiliyor. Televizyon
‘‘aptal kutusu’’ ama onun da bir sınırı olmalı.
Önce Asmalı Konak Anıtı açıldı törenle.
Hafta sonunda da Kınalı Kar Anıtı.
Öyle
‘‘hisli’’ bir tören olmuş ki,
‘‘maço’’ Kadir İnanır bile gözyaşlarını tutamayıp ağlamış.
Hayırlısı ile haftaya
‘‘Kınalı Kar Anıtı’’nı açağız.
Bir sonraki hafta sonu ise
‘‘Çocuklar Duymasın Anıtı’’ Kızkulesi'nin bahçesine dikilecek.
Yuh ki, ne yuh.
Altı ay sonra reyting almamaya başladığı için yayından kaldırılacak, bir altı ay sonra da ne izleyenlerin, ne de oynayanların hatırlayacağı diziler için anıt dikiyoruz.
5 yıl sonra bu anıtları görenler soracak,
‘‘Bu ne anıtı?’’ diye. Hatırlayan olmadığı için yanıt verilemeyecek.
Bence hepsi birer
‘‘aptallık anıtı’’ olarak kalacaklar. Bir akıllı çıkıp da dizisi bittiği gün anıtını yıkmazsa.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Takımlar ve camialar birtakım adamların komplekslerine kurban edilmediği zaman.