ABDULLAH Gül kabinesini açıkladıktan sonra akşam Teke Tek'e konuk oldu. Gül, Kanal D binasına gelirken camlara, balkonlara çıkan vatandaşlar kendisini alkışladılar. Alkışlayanlar başı açık, modern görünümlü sıradan Türk vatandaşlarıydı. Gül'ün Teke Tek performansı da çok iyiydi. Gül üç konuşup bir düşünen değil, üç düşünüp bir konuşan bir siyasetçi. Program sırasında devlet adamı olmaya aday bir görüntü çizdi. Hazırlıklı ve dikkatliydi ama açıksözlülüğü de elden bırakmadı. Çok kritik sorular sordum. İftarı Köşk'te ama Cumhurbaşkanı'ndan ayrı olarak açtığını anlattı. ‘‘Casinoları açacak mısınız?’’ dedim. ‘‘Araştırmadan, fizibil olup olmayacağını hesaplamadan hiçbir şeye evet veya hayır demeyiz. Turizm için iyi olacaksa açılabilir’’ demesi şaşırtıcıydı. Şimdiye dek bu konuda bir siyasetçiden aldığım en açık ve cesur yanıttı. Sadece bir konuda Gül'ü ‘‘sıkıntılı’’ gördüm. Batık bankalar konusu. Orada net olamadı. ‘‘Yatırım yapana karşı insaflı olmak lazım’’ dedi. ‘‘Peki hortumlamayan, yasaya uygun davranan, vergisini ödeyenle, hotumlayıp hesapsızca harcayan bir olur mu?’’ diye sordum. ‘‘Elbette olmaz’’ dedi. Ama sıkıntılıydı. AKP iktidarı bu konu dışında çok net görünüyor. Sadece burada biraz ‘‘sıkışıklar’’. Nedenini yakında öğreniriz herhalde. Irak AB'ye girmeli mi?BAŞLIKTAKİ soruyu ben sormuyorum. Bu müthiş ‘‘suali’’ soran kişi, İngiliz The Guardian Gazetesi yazarı Timothy Garton Ash. Ash, geçen haftaki makalesinde ‘‘Irak'ın Avrupa Birliği'ne girmesini tartışalım mı?’’ diye soruyor. O da sorusunun ‘‘abukluğunun’’ farkında. Ekliyor: ‘‘Böyle saçma bir şeyi tartışmak bile düşünülemez değil mi?’’İngiliz yazar şöyle devam ediyor: ‘‘Irak'ın Avrupa Birliği içinde yer almasını düşünemiyoruz ama Irak'ın hemen yanındaki komşusu Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olup olmayacağını önümüzdeki ay Avrupalı liderler oturup ciddi ciddi tartışacaklar.’’ The Guardian yazarına göre Irak ile Türkiye aynı oranda Avrupalı, ya da Avrupa'yı aynı derecede hak ediyorlar.Biz aralık ayında tarih peşindeyiz, Avrupalı ise olaya başka pencereden bakıyor. Türkiye'nin Avrupalı olup olmadığı umurunda değil. Avrupa Irak'la komşu olmak istemiyor. Yanı başında İran'ı görecek olmaktan rahatsız oluyor.Dünyanın en sorunlu bölgesine kadar uzanmak gibi bir derdi yok. Avrupa'da kamuoyunun görüşü bu. Avrupa'yı yönetenler farklı düşünseler de, Avrupalı aydınlar Türkiye'yi aralarına almak isteseler de Avrupa'da ‘‘halk’’ The Guardian yazarının görüşünü destekliyor. Hiçbir demokraside bu kadar güçlü ve net halk görüşüne rağmen ‘‘yönetenler’’ ve ‘‘aydınlar’’ adım atamazlar. Türkiye daha çoook tarih bekler.Aralık ayı sondur. Arkasından AB süreci masaya yatırılmalı ve takvim bu kez geriye çalışmalıdır. Utananlar ve utanmazlarMİLLİ Eğitim'de yaşanan rezaletler artık kabul edilemez boyutta. Adapazarı'nda bir okulda, okul aile birliğinin topladığı aidatları ödemeyenlerin listesi ‘‘Yüzsüzler listesi’’ olarak okula asılıyor. O okulda talebe olduğunuzu ve anne veya babanızın adının o listede asılı olduğunu düşünün. Ne hissedersiniz?Diyebilir misiniz ki, ‘‘Arkadaşlar, benim anam babam şerefli insanlardır. Vergi öderler ve o vergilerle benim eğitim giderlerimi karşılamak bu devletin görevidir. Ancak bu devleti yönettiğini zanneden şerefsiz bazıları, o vergileri banka hortumcularına peşkeş çektikleri için eğitime yeterli para ayrılmaz ve bu nedenle bizden ikinci kez para istenir. Benim anam babam bu ikinci parayı ödeyemezeler. Ayrıca da ödemek zorunda değildirler.’’Bir öğrenci bunu diyemeyeceği için de utanç içinde dolaşır okul koridorlarında.Asıl utanması gerekenler ise makam otomobillerinde dolaşırlar... Utanmadan...NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Terör destekçisi avukatları meslekten men ederken, elimizi sıkı tutmadığımız zaman.