SABAH Gazetesi'nde bir haber:‘‘Merkez Grubu 23.7 trilyon lira kár etti.’’ Övünürken kendini ele vermek diye buna denir işte.
Bizim aylardır yazdığımızı, şimdi ‘‘açıkça’’ söylüyorlar.
Ben aylardır bu köşede diyorum ki, Etkibank'ı hortumladığı için devlete yüzlerce trilyon borcu olan Dinç Bilgin, devlete kuruş ödemiyor, ödemediği gibi de, BDDK'dan mal kaçırıyor.
BDDK'dan kaçırılan şirketler kár ediyor ama devlet avucunu yalıyor.
Ben böyle deyince Sabah Gazetesi'ndeki ‘‘satılmışlardan’’ bir salvo yükseliyor.
‘‘Sabah Gazetesi yaşamalı...’’
Ben de ‘‘yaşamalı’’ diyorum. O zaman da önerimi yapıyorum:
‘‘Sabah'ın ve ATV'nin kárı Dinç Bilgin ve arkadaşlarının cebine girmesin. Bunların borçlarını ödesin.’’
‘‘Satılmışlar’’ bu önerime cevap vermiyorlar.
Ve nihayet Sabah'ın haberi beni doğruluyor.
Merkez Grubu 23.7 trilyon kár ediyor.
Merkez dediğin ne?
Eski Sabah Grubu.
Sabah Grubu'nu oluşturan şirketlerin her birinin başına ‘‘Merkez’’ yazıp BDDK'dan ve devletten mal kaçıranlar şimdi kaçırdıkları malın ettiği kárın mutluluğu içindeler.
‘‘Sabah Grubu’’ olmuş ‘‘Merkez Grubu’’.
Devlete yüz milyonlarca dolar borcu olan Sabah Grubu buharlaşmış, devlete kuruş borcu olmayan Merkez Grubu ortaya çıkmış.
Mallar aynı, isimler aynı, her şey aynı, isim değişik.
Borçları devlete bırakmışlar, mal varlıklarını merkeze götürmüşler.
Üstelik şimdi bunu net bir biçimde itiraf etmişler.
Acaba bütün bunlara göz yuman BDDK Başkanı'nı da başka Merkez'e götürürler mi, yoksa devletin malını kaçırmalarına göz yummasına göz yumarlar mı?
Bu suçlarla Uzanlar çoook yatar
İMAR Bankası kargaşası devam ediyor. BDDK'nın yıllardır Uzanlar'a göz yumması ve BDDK'nın herhangi bir şeyi denetleyemeyecek çapta olduğunun ortaya çıkmasının faturası vatandaşta.
Gerçekten de yıllardır bu ailenin ‘‘nasıl bir aile’’ olduğunu bile bile buraya para yatıranların canının yanmasını ben de isterim ama bu ‘‘hukuk’’ değil.
Bu paralar ödenmeli. Hızlı bir inceleme yapılmalı ve ‘‘gerçek hak sahiplerinin’’ paraları ödenmeli.
Ardından da bu paraların tamamı Uzanlar'dan tahsil edilmeli. Ardından da mevduat güvencesi adım adım kaldırılmalı.
Bu işin bir yönü.
Ancak olayın bir başka yönü daha var ki, ortada çok ciddi başka suçlar ve kaçaklar var.
Bu öyle bankadan limitlerin dışında gruba kredi aktarmaya, hortumlamaya falan benzemiyor..
Birincisi evrakta ve kayıtta sahtekárlık var.
İkincisi bankaya para yatırdığını zanneden vatandaşın dolandırılması var.
Vatandaştan yapıldığı söylenen vergi kesintilerinin devlete ödenmeyip, cebe atılması var. Bütün bu suçlar son derece vahim suçlar. Bunlar öyle meydanlarda Başbakan'a küfür etmek gibi siyasi boyut kazandırılıp, kahramanlığa soyunulacak suçlar değil.
Üstelik de on binlerce kez tekrar edilmiş suçlar. BDDK'nın raporu tamamlandıktan sonra bir yürekli savcı çıkıp da bu suçlardan dolayı bir dava açarsa Uzan Ailesi bir daha güneşi ve gözyüzünü göremez.
Tabii o zamana kadar Türkiye'de kalırlarsa.
Bu zekayla federasyon zor
TOMSFED bünyesinden bağımsız bir Motosiklet Federasyonu kurmak isteyen ve bu amaçla GSGM'ye başvurarak ‘‘Biz bunun masraflarını üstleneceğiz’’ diyenlerin bu işi almalarında gerçekten sakınca var.
Çünkü benim ne yazdığımı bile anlamıyorlar, nerede kaldı federasyon yönetmek.
İlk yazımda ‘‘Ben de bağımsız bir motosiklet federasyonundan yanayım’’ diye yazdım.
Bana garip gelen, her şeyden önce devlete yüz milyonlarca dolar borçlu birinin, Önay Bilgin'in ‘‘Masraflar benden’’ diye bu işe soyunmasıydı.
Sonra da ‘‘Masraf karşılığı federasyon ihalesi’’ mantığıydı.
Bu kadar açık yazdığım bir şeyi anlamamakta direnenlerin federasyon yönetmesi eğlenceli olur doğrusu.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ancak adamına göre muamele yapmayanların, adam gibi adam olabildiğini anladığımız zaman.