Galatasaray yanıyor Terim efsanesi eriyor

BİR büyük derbi daha oynandı. Spor basını ortamı germeye fırsat bulamayınca, maçta önemli bir olay da çıkmadı.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım da, maçın olaysız geçmesi için çaba harcayınca tribünlerden geçmişte olduğu gibi ‘‘ağır küfürler’’ yükselmedi. Demek ki, Aziz Bey istemeyince Fenerbahçe tribünleri küfretmeyebiliyormuş. Tribüne bu kadar hákim olmak önemli. Maça gelince... Galatasaray umduğumdan iyi oynadı. Fenerbahçe ise umduğum gibi Daum eski bir Beşiktaşlı olduğu için Galatasaray'ın karşısına çıkarken Beşiktaş teknik direktörü gibi düşünüyor. Hal böyle olunca da Fenerbahçe, ‘‘moral üstünlüğünü’’ kuramıyor. Başa baş bir oyun oluyor Maçta yine ‘‘insani’’ hakem hataları vardı. Fakat hakem, insani hatalardan kaynaklanan takdir haklarında hep Fenerbahçe lehine karar verdi.

Volkan'ın atıldığı pozisyonda Volkan'ın atılması doğru karardı, ama faul atışını Galatasaray kullanmalıydı; çünkü önce Volkan'a faul yapılmıştı.

Tabii çok da önemli değil.

Aynen golle sonuçlanan pozisyonun başlangıcında topun Prates'ten net ve sert bir faulle alınmasının, Türk spor basınının geneline göre çok da önemli olmaması gibi.

Ben de hakemlerin hata yapmasını hoşgörüyle karşılıyorum, ama nedense bu hatalar hiç Galatasaray lehine yapılmıyor.

Galatasaray'ın Fenerbahçe ile oynadığı son iki maçta ‘‘insani’’ hakem hatalarından Galatasaray'ın kaybı üç puan.

Ama tabii suç hakemde değil, hakeme basit bir faulü görmezden gelerek işi bitirme şansı tanıyanda. Yani Teknik Direktör Fatih Terim'de.

Galatasaray'da ikinci yarının 10. dakikasında Volkan'ın çıkıp yerine Sabri'nin girmesi gerektiğini 4 yaşına yaklaşan kızım bile gördü, Terim görmedi.

Çok sevmemize rağmen bu sezonun en kötü oyuncusu olduğu su götürmeyen Ergün'ün bu maçta da sahanın en kötüsü olduğunu ve yerine Hasan Şaş'ın alınabileceğini herkes gördü, Terim görmedi.

Gole ihtiyacı olan bir takımın iki hücum oyuncusunun oyundan alınmayacağını anneannem bile bilirdi, Terim bilemedi.

Ve Galatasaray hiç de umut etmediği bir galibiyete çok yakındı.

Hatta ligin zirvesine, en azından Şampiyonlar Ligi vizesine ortak olabilirdi.

Olmadı.

Terim efsanesi göz göre göre eriyor. Beraberinde Galatasaray'ı da eritiyor

Hayrünisa Gül'den doğru karar

BAŞBAKAN Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Teke Tek'te konuğumdu.

Türkiye'de pek önemsenmeyen ve gündeme gelmeyen, ama çok önemli konulara değindik. Gül'ün Türkiye'nin gündeminde ‘‘güme giden’’ çok önemli Rusya seyahatinden söz ettik. Yıllardan beri ilk kez bir Rus Devlet Başkanı, bir Türk hükümet üyesini kabul etti ve 1.5 saat görüştü. Gül'e göre, ilişkilerde çok önemli ve verimli bir döneme giriliyor. Rusya, Türkiye açısından ciddi bir partner haline geliyor. Hatta programdan sonra eski MGK Genel Sekreteri'nin sözlerini hatırlattım ve ‘‘Kılıç Paşa'nın dediği oluyor galiba. Rusya ve İran ile bir yeni dünya düzeni ortaklığı yapacağız bu gidişle. O zaman adama boşuna tepki göstermişiz’’ dedim. Abdullah Bey de, ‘‘O tepki Rusya'ya değil, galiba İran bölümüneydi’’ diyerek düzeltti. Gül'le yaptığımız Teke Tek'in Türkiye'deki gündem açısından en önemli açıklaması ise son anda geldi. Programın sonunda Abdullah Gül, Türkiye'nin insan hakları karnesinin giderek düzeldiğini vurgulayınca dayanamadım ve Gül'e her programda sorduğum bir soruyu tekrarladım: ‘‘Abdullah Bey, böyle diyorsunuz ama eşinizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtığı dava sürüyor. Eşiniz müşteki, siz sanık. Hayrünisa Hanım bu davadan vazgeçmemekte ısrarlı olacak mı?’’ Gül de bombayı patlattı. ‘‘Eşimle bu konuyu konuştuk. Onun davası hakkını aramaya yönelikti, ama bu iş artık siyaset malzemesi oldu. Gereğini yapacak’’ dedi. ‘‘Yani davadan vazgeçip başvuruyu geri mi çekiyor’’ diye ısrar ettim. ‘‘Tamam işte öyle. Ama kendisi açıklar’’ dedi. Hayrünisa Hanım bu konuda kararını vermiş olmasa, Abdullah Bey böyle bir açıklama yapmazdı.

Bence doğrusunu yapıyorlar.

Irak’ta orta yol bulundu

TÜRKİYE, ‘‘Irak'ın toprak bütünlüğü korunacak. Bu konuda ABD'den garanti aldık’’ derken ne kastediyor bilmiyorum, ama Irak'ın toprak bütünlüğü tam manasıyla korunamayacak. Bu ortaya çıktı. Kürtler talep ettikleri büyüklükte bir otonomi elde edememiş olsalar da, Saddam döneminde ‘‘Kürt bölgesi’’ olarak adlandırılan kesimde kendi ‘‘bağımsız’’ yönetimlerini oluşturacaklar. Bunun yanı sıra Kürtlerin elde etmek üzere oldukları bir diğer kazanım, peşmerge ordusunun kalıcı olması. Bir süredir ABD askerleri tarafından eğitilen peşmerge birlikleri, ABD'nin ve Iraklı Arapların talebinin aksine Irak Ordusu'nun bir parçası olmayacak ve Kürt yönetimine bağlı bir askeri kuvvet olarak kalacak.

Kürtlerin taleplerini elde edemedikleri önemli nokta ise Kürt bölgesinin sınırlarının genişletilmesi talebi. Biliyorsunuz, Kürtler Kerkük'ün de Kürt kenti olduğunu ve Kürt otonom bölgesi içinde kalması gerektiğini savunuyorlardı. Varılan karara göre, Kerkük geçmişte olduğu gibi merkezi Irak hükümetine bağlı olarak kalacak. Ve Irak, İslam'a saygılı ‘‘laik İslamik’’ bir cumhuriyet olarak yoluna devam edecek. Bu durumu bazı Türk yayın organları, ‘‘Irak'ta Türkiye'nin önerileri kabul gördü’’ şeklinde yorumluyor. Bizimle ilgisi var mı bilmem, ama şimdilik karar bu.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hakemler hatalarını şampiyon yapılmak istendiği söylenen bir takımın lehine yapmak zorunda olmadıkları zaman.
Yazarın Tüm Yazıları