BUGÜN yazacağım konular arasında yoktu ama Akçaabat Sebatspor ile Rizespor arasında oynanan maçta meydana gelen olaylar Hürriyet’in spor sayfalarında yeterince ‘net’ bir biçimde verilmeyince, Hürriyet okuyanlar ‘olanlardan’ bihaber kalsınlar istemedim.
Galatasaray’ı, Fenerbahçe’yi defalarca dize getirmiş Rizespor, kendi sahasında Sebatspor’a yenildi.
Maçın başında atılan bir golden sonra iki takım ‘Al gülüm ver gülüm’ futbolu oynamışlar.
İlk yarının sonunda çileden çıkan Rizespor Teknik Direktörü Yılmaz Vural kendi oyuncularına şike yaptıkları için küfür etmeye başlamış.
Vural soyunma odasında da oyuncularına tepki gösterince iki futbolcusu hocalarının üzerine yürümüş.
İkinci yarı güçlükle sahaya çıkarılan Vural, maç sonunda şike imalarında bulunarak istifa etmiş.
Bence de bu maçta şike var. Ama para pul şikesi değil, hatır şikesi. Futbol sahalarında çokça olan bir ‘şike’ türü.
Sadece Türkiye’de değil, her yerde olanlardan.
Rizespor’un Akçaabat’ın ligde kalmasını istemek için pek çok nedeni var. Yarı hemşeri sayılırlar. Akçaabat, Rize için deplasman değil. Hemen dibi. Yanımdaki düşeceğine, uzağımdaki düşsün diye düşünebilirler.
Geçmişte, üç büyükler bile iddiasız oldukları zamanlarda Sarıyer’e, Bakırköy’e, Zeytinburnu’na böyle ‘yumuşak’ davranmadılar mı?
Birkaç yıl öncesine dönün. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkma mücadelesinde bir Avusturya takımı ile oynuyor.
Durum berabere. Ve bu sonuçla her iki takım bir üst tura çıkıyor. Son on dakika oynanan futbolu hatırlıyor musunuz? Sahada ayağında top sektiren futbolcular, top çevirirken hiç baskıya maruz kalmayan ama rakip yarı sahaya geçmeyen oyuncular.
Endüstriyel futbol böyle. Sadece çıkıp kazanmak, sadece sportmenlik değil.
Galatasaray’ın Trabzon’un şampiyonluğunu istemesi de aynen böyle endüstriyel futbolun bir sonucu. Altyapısını gayet iyi oturtmuş, tek eksiği şampiyonluk olan en büyük rakibin şampiyon olacağına, rakibin olmayan birisi şampiyon olsun.Bunu istemek şike mi? Bence hayır.
Bu strateji.
Çünkü futbolda dönen para yüz milyonlarca dolar.
Her biri birer dev şirket.
Şirketleri ileri götüren ise stratejik kararlar.
Peki bu spor mu?
Hayır değil. Peki futbol spor mu?
Ne yazık ki, artık değil.
Türkiye’deki bitikler Denktaş’ı da bitirdiler
KIBRIS’ta Türk tarafı ‘evet’ dedi. Denktaş, onun Türkiye’deki destekçileri, AB karşıtları hep birlikte kaybettiler.
Yalanları bile onları kurtarmadı.
Denktaş önce Rumların plana evet diyeceğini, Türkleri kandırmak için hayır diyecekmiş gibi yaptıklarını iddia etti.
Kimse yemedi.
Annan Planı’nın kapağını görmeyenler 250 sayfalık plana 9000 sayfa dediler.
‘Evet’ demek isteyenleri vatan hainliğiyle suçladılar.
Korku romanları yazdılar ama olmadı.
Kıbrıslı Türk ‘Evet’ dedi. Rum ise ‘Hayır’.
Denktaş’ın Türkiye’deki destekçilerinin işi çoktan bitik.
Denktaş’a sarılarak son bir çıkış yapmak, ondan güç alıp dikilmek istediler.
Tam aksine Denktaş’ı da batırdılar..
Şimdi Denktaş’ın yapması gereken tek şey istifa etmek.
Çünkü onun kampanyasına rağmen halkının yüzde 65’i ‘Evet’ dedi.
Bu Kıbrıs Türkü’nün Denktaş’a inanmadığının, güvenmediğinin göstergesi.
Denktaş ‘tarafsız’ kalsa, sussa, bugün koltuğunda oturmaya devam edebilirdi.
Ama o konuştu. Hem de çok sert konuştu.
Çünkü Türkiye’deki ‘azgın bir azınlık’Denktaş’a gaz verdi.
Denktaş’ı kullanarak Türkiye’deki dengeleri değiştirmek, Kıbrıs üzerinden anavatanı sallamak istediler.
Denktaş da bu gaza geldi, bu dolmuşa bindi. Plana evet diyenleri hainlikle, aptallıkla, aymazlıkla suçladı.
Bütün bunlardan sonra orada oturup hiçbir şey olmamış gibi davranamaz..
Çünkü haysiyetli insanlar, kendilerine güvenmeyen insanlara önderlik etmeye kalkışmazlar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Aşırı sevginin karşılığı saygısızlık olmadığı zaman.