BUGÜN bazı federasyonlarda seçimler var. Çoğundaki durumu bilmediğim için bir söz söylemem mümkün değil.Ancak iki federasyonla ilgili söylemek istediklerim var. Bunlardan biri Motorsporları Federasyonu. Burada eski Başkan Mümtaz Tahincioğlu, son kez 4 yıl için seçilmek istiyor.Rakiplerinin aylardır sürdürdüğü ‘karalama’ ve ‘yalan yanlış ihbar’ kampanları ile yıpranan Tahincioğlu, Türkiye’yi motorsporlarında dünyanın en önemli ülkelerinden biri haline getirdi. İnanılmazı başararak Türkiye’ye Avrupa Ralli Şampiyonası’nı, Dünya Ralli Şampiyonası’nı, Dünya Kros Country Şampiyonası’nı getirdi. En sonunda da Formula 1’in Türkiye’de yapılmasını sağlayarak müthiş bir başarıya imza attı. Bu yarışların Türkiye ayaklarının ‘kurumsal ve kalıcı’ hale gelmesi için 4 yıl daha Mümtaz Tahincioğlu diyorum.Basketbolde ise Galatasaray’daki oyunculuk günlerinden beri tanıdığım iki isim çekişiyor. Turgay Demirel ve Lütfi Arıboğan. Turgay, Türk basketbolünü milli takım seviyesinde çok yerlere taşıdı; ama bir zamanlar salonlara sığmayan kulüp rekabetini bitirdi. Bugün kulüp basketbolü yerlerde sürünüyor. Milli takımı ise lejyoner oyuncularımız taşıyor. Öyle ki, geleceğin umudu olan gençlerimiz, daha genç takım seviyesinde yurtdışında takım aramaya başlıyorlar. Arıboğan ise bu duruma son vermek, kulüp basketbolünü canlandırmak ve salonları doldurmak üzere yola çıkıyor. Lütfi Arıboğan’ın önündeki tek engel, Turgay Demirel’in 2010 Dünya Şampiyonası finallerini Türkiye’ye getirmiş olması. Ama Demirel’in 2010’a kadar görevde kalması için iki dönem daha başkanlık yapması gerekiyor. 12 yıldır federasyon başkanı olan Demirel, bu hesapla 20 yıl başkanlık yapmış olacak. Bence Turgay bir dönem dinlensin. Bir sonraki seçimde getirdiği şampiyonayı düzenlemek için yine aday olsun veya organizasyonun başına geçsin. Ama kulüp basketbolü için Lütfi. Tabii bunlar benim fikirlerim. Sandıktan çıkacak olana saygımız sonsuz. Başbakan, başkanlık sistemine inanıyorÖNCEKİ akşam Teke Tek’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuğumdu. Münafık gazeteciler, ‘Başbakan hep Teke Tek’e çıkıyor’ diyorlar. Hayır çıkmıyor. Geçtiğimiz yaz başından beri ilk kez Teke Tek’te. Bu arada bazı programlara iki kez katıldı. Ama algılama farklı. Nedeni ise basit. Ben Başbakan’ı gündemin tırmandığı zamanlarda konuk ettiğim için dikkat çekici oluyor.Ancak bu bir kabahat değil. 17 Aralık zirvesi, aylar öncesinden belli. Ben de 9 Aralık için temmuz ayı başında davet yapıyorum. Yani ‘Aaa, bugünlerde önemli şeyler oluyor, yarın Başbakan’ı çağırayım’ demiyorum. Hal böyle olunca, Başbakan da önemli günler için aylar öncesinden bana sözü olduğundan başka yere değil, Teke Tek’e çıkıyor. Teke Tek’te pek çok şeyi konuştuk. AB konusunda son pazarlıklar yapıldığı için Türkiye’nin ‘elini gösterecek’ kadar derine inmedim. Ancak başkanlık sistemi konusunda Başbakan’ın fikirlerini sonuna kadar öğrenmeye çalıştım. ‘Tartışalım. Gerekirse Türkiye’de komple bir sistem değişimini de tartışalım. Tartışmak ille de yapmak anlamına gelmez’ dedi. Ancak aramızda 50 santim mesafe olunca, insan konuşulanların dışında algılamalar içine de giriyor. Benim gördüğüm Erdoğan, başkanlık sistemine inanıyor. Türkiye için gerekli olduğunu düşünüyor. Bu meseleyi er veya geç Türkiye’nin gündemine getirmek istiyor. Bu nedenle tartışmakta fayda var. Yumurta kapıya dayanınca kavga dövüş tartışmaktansa, şimdi salim kafayla konuşmakta yarar var. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Hainler, ihanet için en kritik günü beklemedikleri zaman.