TMSF Başkanı Ahmet Ertürk aradı. Uzun uzun konuştuk. Kendisine Çukurova Grubu ile yapılacak anlaşmanın sakıncalarını anlattım.
Gördüm ki, bazılarının o da farkında.
Fakat Ertürk’ün derdi başka. Diyor ki: ‘Fatih Bey, bir önceki anlaşma 15 yıl. Kim öle kim kala anlaşması. Şimdi bir vadeyi kısaltıyoruz. 2 yıl içinde parayı alacağız. Haklısınız, ana parada da geri düşüş var ama bankanın geçmişte uyguladığı faizleri de bir miktar düşürüyoruz. Bizim derdimiz hızlanmak, hızlı tahsilat.’
Ahmet Ertürk’e diyorum ki: ‘Ahmet Bey, bakın geçen yıl için iki taksit ödemeleri vardı. Pamukbank için 14 milyon dolar, Yapı Kredi için 114 milyon dolar. 14’ü ödediler, ama Yapı Kredi için 114’ü ödeyemediler. Karşılığında kendilerine geri satılmak kaydıyla 99 milyon dolarlık Turkcell hissesi verdiler. Bunu kabul ederek Bankalar Kanunu’na aykırı işlem yaptınız. Bu yıl ödemeleri gereken 114’ü ise kaynattılar. Bunları ödeyemeyen, 5 milyar doları nereden bulup ödeyecek? Biliyorum ki, siz bizim cebimizden ne kadar indirim yapsanız da bu parayı ödeyemeyecekler. Zaman kazanmaya çalışıyorlar. Ayrıca da bunlar borç rakamında geçen yıl mutabıktılar da bu yıl niye indirim yapılıyor? Bankadan kredi alıp zora düşen ‘namuslu’ sanayicinin veya memurun faizinde geriye dönük indirim yapılıyor mu?’
Ertürk, ‘Ödeyeceklerini umuyorum. Ödemeleri hepimiz için iyi olur’ diyor.
‘Peki ya ödemezlerse?’ diye soruyorum.
‘Eski anlaşmaya geri dönülür’ diyor.
Ne güzel değil mi? Kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Yani anlaşma var diye tahakkuk etmiş 114 milyon doları ödeme. Sonra ödeyemezsen aynı koşullarda devam et.
Üstelik de anlaşmayla ilgili ne bir ön ödeme, ne bir teminat var.
Sadece bir káğıt.
Hiçbir cezai madde de yok. Anlaşma değil piyango bileti. Ya çıkarsa...
Ertürk’le epey konuştuk.
Anladım ki, Ertürk’ünki sadece iyi niyetli bir beklenti.
‘Ben bu anlaşmanın yürüyeceğine kefil değilim. Sadece yürümesini arzuluyorum. Çünkü bu paraya ihtiyacımız var’ dedi.
Bence de. Bu paraya ihtiyacımız var. Ve bu para çok hızla tahsil edilebilir.
Üstelik de hiçbir çalışanın kılına zarar gelmeden. Tabii bütün amaç Mehmet Emin Karamehmet’i korumak ve kollamak değilse.
Tren yolu hálá en iyisi
HIZLANDIRILMIŞ tren kazası, demiryollarına karşı ilgiyi azaltmış.
Son derece sakıncalı bir durum. Çünkü hálá ve her şeye rağmen demiryolları, Türkiye’nin kurtuluşu ve karayollarından çok çok daha güvenli.
Son derece öfkelendiğimiz demiryolu kazasında 38 yurttaşımızı yitirdik. Oysa karayollarında neredeyse her gün bu sayıda yurttaşımız can veriyor.
Kazalar bizi demiryollarından soğutmasın. Tam aksine, daha hızlı ama daha güvenli demiyolculuğu için çalışmaya devam edelim.
NOT: Bu yazı üç gün önce yazıldı, ama yer sıkıntısından bir türlü yayınlanamadı. Bu yazının beklediği süre içinde Türkiye’de trafik kazalarında tam 150 kişi öldü.
Para yoksa bunları kim alıyor?
ÖNCEKİ gün Koç Grubu’nun, gazete yöneticileri ve bazı yazarlarla birlikte olduğu geleneksel dönem sonu yemeğindeydik.
Geçen yıl aynı zamanlarda beraber olduğumuz Mustafa Koç ve grubun CEO’su Bülend Özaydınlı gidişattan hoşnut olduklarını söylemişlerdi.
Bu yıl da aynı şeyi tekrarladılar. Grup yüzde 70’lere yaklaşan bir büyüme içindeydi.
Makro ekonomik göstergelerden hoşnuttular ve cari açıktaki büyümenin sorun teşkil etmediğini düşünüyorlardı.
Biz de Türkiye’nin bu en büyük grubunun tepe yönetimine şunu sorduk:
‘İyi de, bu gelişmeler halka ne zaman yansıyacak?’
Özaydınlı güldü. Aynı soruyu grubun bayileriyle yaptıkları toplantılarda da sormuşlar.
‘Bize bu soruyu soran bayilerimiz, kendilerine mal yetiştiremediğimiz için sitem ediyorlardı. Ben de onlara şu soruyu sordum: Madem vatandaşa yansıyan bir şey yok. Siz bunca malı kime satıyorsunuz?’
Galiba ekonomideki gelişmeler, toplumun yüzde 40’lık bölümüne yansımaya başladı.
Geri kalan yüzde 60’a yansıması ise bir hayli vakit alacak gibi.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Saçmalamaktansa konuşmamanın daha akıllıca olduğunu anladığımız zaman.