BAŞBAKAN Erdoğan, ABD Başkanı Bush’tan randevu beklerken bu köşede birkaç yazı yazdım.
Erdoğan’ın mayıs ayı sonunda kızının mezuniyet töreni için ABD’ye gideceği ve Bush ile randevusunun bu tören tarihine denk getirilmesinin Başbakan’ın işine geleceği Amerikalı yetkililere iletilmişti.
Ancak bu ‘nazik’ talep ABD tarafından kabul görmemiş, tam aksine Bush, randevuyu mezuniyet töreninin bir hafta sonrasına vererek, Erdoğan’ın bir haftada iki kez ABD yolculuğuna çıkmasına neden olmuştu.
Ancak şimdi Başbakan bundan kurtuluyor.
Mayıs sonunda ve haziranın 8’inde peş peşe iki ABD seyahati yapmayacak.
Çünkü geçen hafta ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliği’nden Başbakan’a bir not iletildi.
Bu notta özetle şöyle deniyordu:
‘Kızınız, bu yıl mezun olabilmesi için yeterli krediyi toplayamamıştır ve mezuniyeti bir dönem sonrasına kalmıştır.’
Böylece Erdoğan bir haftada iki seyahatten kurtuldu.
Erdoğan Ailesi, kızlarının bu dönem mezun olamamasına mutlaka üzülmüştür ama buna çok da takmasınlar.
Okuldaki başarı, hayattaki başarı demek değil.
Türkiye, Viagra mı?
BAŞLIK bana ait değil. Ankara’da yapılacak bir konferansın konusu.
Oldukça ilginç bir yaklaşımın ‘anafikri’. Ankara son yıllarda en ilginç konferanslardan birine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Organizatör, doğrudan İngiliz hükümetince desteklenen ve yönlendirilen British Council.
Tarih, 2 Haziran 2005. Yer, Devlet Konukevi.
Konu Avrupa Birliği. Ama başlık uzun süre tartışma yaratacağa benziyor.
Dünyanın en ünlü okullarından Oxford Üniversitesi’nin St. Antonys Koleji’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Kalypso Aude Nicolaidis’in başkentte vereceği konferansın adı ‘Turkey, Viagra of Europe’, yani ‘Avrupa’nın Viagrası Türkiye’.
Konferansı düzenleyenlere sorduğumuzda nedenin daha da ilginç olduğu ortaya çıkıyor: ‘Türkiye, mevcut gücü ve dinamizmiyle artık yürümekte bile zorlanan yaşlı Avrupa’ya güç verir.’
Evet, durum bu. Viagra’nın ne işe yaradığı düşünülürse, Türkiye’nin Avrupa için ne anlama geldiği daha net anlaşılıyor. Adamlar belki de bunu daha kibar ifade etmenin yolunu arıyor...
Viagra’sız bir Avrupa’nın da ne işe yarayacağı ortada.
Turistler de sarhoş olamayacak
TURİZM sezonu başladı. Ancak turizmciler dertli. Turizmciler derken otelciler. Nedeni ise vergiler. Biliyorsunuz, Türkiye’deki oteller çok düşük kár marjlarıyla çalışıyor ve ‘alles’ diye bilinen ‘her şey dahil’ sistemiyle pazarlanıyorlar.
Yani otele giren turist, bir daha cebinden tek kuruş harcamıyor.
Yediği yemek, içtiği içki, başta verilen fiyata dahil.
Ucuz fiyat ve çok düşük kár marjıyla çalışan oteller, hemen hemen bir yıl öncesinden fiyatlarını belirliyor ve Avrupa’nın büyük tur operatörlerine bildirip ‘önceden’ satış yapıyorlar. Bu yıl sorun da burada. Bu yıl da oteller fiyatlarını bildirdiler ve ardından özellikle alkollü içkilerde vergi nedeniyle büyük fiyat artışları oldu.
Bu otellerde su gibi tüketilen şarap başta olmak üzere bütün içkilerin fiyatları arttı.
Fiyatlar önceden verildiği için bu artışı fiyatlara yansıtmak da mümkün olamadı.
Şimdi turizmciler kara kara düşünüyorlar.
‘Biz bu fiyatlarla nasıl kendimizi kurtaracağız’ diye.
Eğlence yeri sahipleri ise iyice dertli.
Bir gecelik otel fiyatına içki satamayacaklarını biliyorlar çünkü.
Teşekkürler Hagi, sağolun çocuklar
GALATASARAY şampiyonluğu kaybetti. Ama yılı bence başarıyla kapadı. Sezon başında, Galatasaray’ın lig şampiyonluğu iddiasını son maça kadar sürdüreceğini söyleselerdi herkes gülerdi.
Ancak Hagi sayesinde bu başarıldı. Galatasaray’ı küllerinden doğurdu. Ve bir yandan güçlü rakipleriyle boğuştu, diğer yandan kendi yönetimiyle. Yönetim, Hagi’nin yollarına mayın döşedi. Her fırsatta kendisini yıpratmaya çalıştı. İş öyle bir noktaya kadar geldi ki, Hagi ile Hagi’ye tapan taraftar karşı karşıya getirildi.
Yönetim, dışarıdaki Galatasaray düşmanlarıyla uğraşacağına, içeride Galatasaray’ın başarısı için çalışan Galatasaraylılarla uğraştı. Ama her şeye rağmen Galatasaray şampiyonluk iddiasını son maça kadar sürdürdü. Şampiyonluk kaçmış olsa da, Galatasaray son derece başarılı bir sezon geçirdi.
Bu başarıdaki pay sahipleri, Hagi ve ona inanan futbolculardır.
Yönetim ise Galatasaray’ın ayağında pranga olmayı sürdürmekten öte bir işleve sahip değildir.