BAZI çevreler benim geçmişte Recep Tayyip Erdoğan’a karşı olduğumu ama şimdi onun yaptıklarının pek çoğunu alkışladığımı söylüyorlar.
Doğru.
Ben geçmişte Recep Tayyip Erdoğan’a karşıydım.
O zaman din referanslı bir partiyi temsil ediyor, Türkiye’nin laik bir ülke olarak kalmasına karşı bir söylem tutturuyordu.
Ben de doğal olarak buna karşı çıkıyordum. Daha sonra parti kurduğu zaman da, ‘Yeterli tecrübesi yok. Türkiye’yi yönetemez’ diye düşünüyordum.
Bunları da açık açık yazdım.
Ancak Tayyip Erdoğan düşünce olarak değiştiğini söyledi ve bunu şu andaki uygulamalarıyla gösteriyor. Umuyor ve diliyorum ki, bu tavrı samimi ve kalıcı olsun.
Türkiye’yi yönetemeyeceği yolundaki düşüncemde ise yanıldım.
Bu yanılgıdan dolayı da seviniyorum. İyi ki yanılmışım.
Daha önce siyaset yorumcuları hiç yanılmadılar mı?
Tansu Çiller’i ‘Müthiş kadın’ olarak yazmadılar mı?
Sonra pişman olmadılar mı? Yanıldıklarını görünce onun gitmesi için ellerinden geleni yapmadılar mı? Ne yapacaklardı peki. Başta tuttular diye, bütün yanlışlarına rağmen tutmaya devam mı edeceklerdi? Doğrusunu yaptılar. Bugün ben de doğrusunu yapıyorum. Başta ‘Olmaz’ dedim diye olduğu zaman da kendi inadım için ‘Olmadı’ mı demeliyim..
Eskiden aylık olarak alıştığımız enflasyon oranları şimdi yıllık oldu diye yas mı tutmalıyım..
İhracat hiç olmadık rakamlara ulaştı diye karalar mı bağlamalıyım.
Türkiye’nin elini kolunu bağlayan sorunlar çüzülüyor diye üzülmeli miyim?
Geçmişte yanıldığımı kabul etmemek uğruna hükümetin başarısız olmasına mı çabalamalıyım..
Kusura bakmasınlar. Ben böyle biri değilim. Pek az yanılırım ama yanıldığım zaman da kabul ederim. Üstelik böyle yanılgıya can kurban.
Özneye göre yazınca yazar olunmaz
SABAH kahvaltıda yanımda oturan dostum, ‘Okudun mu? Bir yazar sana yanıt vermiş. Kıbrıs konusunda senin yazdıklarını yazmış ve senin yanıldığını söylemiş. Hem de oldukça sert bir biçimde’ dedi.
‘Önemli değil’ dedim.
‘Nasıl önemli olmaz. Önemli bir yazar olarak kabul edilir’ dedi.
‘Ben ciddiye almıyorum’ dedim.
‘Nasıl almazsın. Herkes alır’ dedi. Ben de ona neden ciddiye almadığımı anlattım.
Benim bir yazarı ciddiye almam için o yazarın öznelere değil, eylemlere göre yazı yazması gerektiğini düşünürüm.
Aynı hareketi yapan Ahmet’se haklı, Mehmet’se haksız diyenleri ciddiye almam.. Kıbrıs’ta benim yazdıklarımı külliyen eleştiren yazar öznelere göre yazar. Örnek mi istiyorsunuz.
Çok yakından bir örnek vereyim.
Yerel seçimler öncesi Murat Karayalçın’ın SHP’si DEHAP ile seçim işbirliğine girdi.
Doğu ve Günaydoğu’da bu partinin oylarından faydalanmak, büyük kentlerde de bu partinin az olan oy oranını kendi oylarına katarak ciddi bir oran yakalamak istedi.
DEHAP’a karşı tavrını yakından bildiğimiz bu yazar bu işbirliği ile ilgili tek kelime yazmadı. Bu işbirliğini hiç eleştirmedi. Oysa aynı işbirliğini yapan AKP veya bir başka parti olsaydı, aynı yazar, ‘Bölücülerle işbirliği yapmaktan kaçınmadılar. Bunlar hem dinci hem bölücü’ diye yazmaz mıydı? Kesin yazardı. Üstelik çok daha sert bir üslupla yazardı.
Ama bu işbirliğini yapan arkadaşı, dostu Karayalçın olunca ‘gık’ demedi. Çıtını çıkarmadı.
Hal buyken, ben bu yazılanları nasıl ciddiye alırım.. Aklımda şu soru işareti olmaz mı?
‘Eğer Kıbrıs’ta bugün gelinen noktaya Türkiye’yi taşıyan Karayalçın veya bu yazarın sevdiği birileri olsaydı acaba alkış tutur mıydı’ diye sormaz mıyım?
Barış harekátı mıydı, fetih harekátı mı?
KIBRIS’ta hálá çözümsüzlüğü savunanlara bakınca şaşırıyorum. Çünkü 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarak soydaşlarını kurtarmak için yaptığı harekátı yanlış anlamışlar. Türkiye’nin bu harekátı Kıbrıs’a barış getirmek için değil, Kıbrıs’ı fethetmek için yaptığını zannediyorlar.
O zaman 30 yıldır niye bizi ‘Çözüm arıyoruz’ diye oyaladınız. 1974 yılının eylül ayında ‘Kıbrıs’ın bir bölümünü aldık. Türkiye’ye bağladık’ deseydiniz ve iş bitseydi. Türkiye’nin çıkarları bunu gerektiriyorduysa, bunu bize açık açık söyleseydiniz. Yıllardır boşu boşuna çözüm arayışları olmasaydı. Kıbrıs’ı daha o zaman 68. vilayet yapsaydık ve rahatlasaydık. Çünkü bugün bazı yazarlara bakınca bu havayı seziyorum.
Kıbrıs’ta çözümü bizim bir ilimizi vermek gibi görüyorlar. O bakış açısıyla da sonuna kadar haklılar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Halkı kandıran kamu görevlileri aslında kendilerini kandırdıklarını anladığı zaman.