Erdoğan, Annan Planı’nın son halini tahmin ediyordu
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BAŞBAKAN’la bundan yaklaşık iki-üç hafta önce Kıbrıs konusunda konuştuk. Konuştuklarımızın ‘off the record’ olmasını istemişti ve ben de buna uydum.
Ancak bugün artık bunları yazmanın zamanı..
Başbakan Erdoğan’la Kıbrıs konusunda sohbet ediyoruz.
Kıbrıs’ta tarafların yaptığı görüşmelerde santim yol alınmamış. Başbakan’a bunu soruyorum:
‘Hálá umutlu musunuz? Denktaş işi çıkmaza sokmaya çalışacak gibi duruyor. Görüşmecilikten çekileceğini söylemiş?’ (O günlerde Denktaş görüşmecilikten henüz çekilmemişti.)
‘Gerçekten söylemiş mi?’ diye soruyor.
‘Kesinlikle. Bazı güvensizlikleri var. Başta Annan’a güvenmiyor’ diyorum.
‘Haksız diyemem. Ama en azından bana güvenmesi lazım. Benim Kıbrıs Türklerinin aleyhine bir şey yapmayacağımı bilmesi lazım. Bu yola boşu boşuna çıkmadığımı bilmesi lazım’ diyor.
Gençlik günlerini hatırlatıyor. ‘Ya taksim ya ölüm diye mitinglere katıldım. Denktaş’ı ve davasını en çok destekleyenler arasındaydım. Tabii o zaman kendi çapımızda.. Bugün Denktaş’ın destekçisi gibi durup palavra sıkanlar o zaman Türk ordusunu işgalci diye Batı’ya gammazlıyorlardı. Rauf Bey şimdi onlara güveniyor da bize nasıl inanmıyor’ diyerek sitem ediyor.
‘Peki siz neye güveniyorsunuz da bu kadar rahatsınız?’ diye soruyorum.
‘Bakın Kıbrıs meselesinde hiçbir uzlaşma olmazsa iş Sayın Annan’a kalacak’ deyince ben lafı kesip ‘Denktaş da en çok ona güvenmiyor’ diyorum.
‘Güvensin. Ben güveniyorum. Bir şey biliyorum ki, güveniyorum. Sayın Annan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Birleşmiş Milletler de dünya dengelerine göre hareket eden bir kuruluş. Daha ne diyeyim. Annan’a güvenelim. Güvenimiz boşa çıkmaz. Ayrıca de ki, boşa çıktı. Referandum var’ diyor..
O an Başbakan’ın dilinin altındaki baklayı anlıyorum.
ABD Başkanı Bush’un Annan’ı etkileyeceğini ve Türkiye’nin aleyhine bir durumun ortaya çıkmayacağını söylemek istiyor.
Açıkçası o an için Başbakan’ın bu inancını fazla iyimser buluyorum.
Bu fikrimi değiştiren ise BM Genel Sekreteri’nin önceki akşam ortaya koyduğu metin oluyor.
Annan Planı’nın son versiyonu, Türk Dışişleri’nin ve Türk hükümetinin müthiş bir başarısıdır.
Planın bu son haliyle, Kıbrıslı Türkler, Londra ve Zürih anlaşmalarıyla bile elde edemedikleri pek çok hakka sahip oluyorlar..
Türk tarafı bu plana da bazı itirazlar getirmiş ama Rumlar neredeyse tamamına itiraz ediyorlar..
Ben Türk tarafının itirazlarının ‘laf olsun’ diye kayda geçirildiği kanaatindeyim.
Annan Planı bu haliyle hemen imzalanmalıdır.
Şam’daki kayısı bile bundan iyi olmayabilir.
Sabah ve ATV çalışanları ortağım olacak
SABAH ve ATV’ye talip olmamı TMSF ‘şimdilik’ ciddiye almadı ama anladığım kadarıyla Sabah ve ATV yöneticileri ciddiye almışlar.
Ne de olsa ‘uyanık’ adamlar.
Yaptıkları işin ‘sakatlığını’ ve benim önerimin ne kadar ‘mantıklı’ olduğunu görüyorlar.
Ekonomi Servisi Şefi ve Yayın Yönetmeni ayrı ayrı benim talebime yanıt yazdılar hafta sonunda. Tabii yazdıkları yanıtların ciddiye alınır tarafı olmadığı için ben onlara yanıt verecek değilim.
Ben TMSF’ye teklifimi yineliyorum.
Bu arada Sabah ve ATV çalışanlarına da bir mesajım olacak.
TMSF Sabah ve ATV’yi yılda 20 milyon dolar kirayla, yani şimdikinin iki misli bana kiralarsa ben de Sabah ve ATV’de çalışan arkadaşlarımı şirkete ortak edeceğim. Gazete ve televizyonları yayınlayan şirketin yüzde 20’si çalışanlara verilecek.
Türk basınında ilk kez çalışanlar şirkete ortak olacaklar ve yıl sonunda edilen kardan paylarını alacaklar.
İşten ayrılmaları halinde de hisselerinin karşılığı o günkü değerden kendilerine ödenecek..
Gazetecilerin ortak olduğu ve basın dışında hiçbir işle uğraşmayan bir gazete ve televizyon..
Kulağınıza hoş gelmiyor mu?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başarısızlığı başarı diye yutturmaya çalışanlara karnımızın tok olduğunu gösterdiğimiz zaman.