Erdoğan'ın burada
‘‘yasa’’dan kastı, hiç kuşkusuz Anayasa.
Çünkü tek başına iktidar olan, yasaları değiştirecek gücü her halükárda elde ediyor.
Ancak Anayasa değiştirmek için biraz daha fazlası, Meclis'te üçte ikilik bir çoğunluk gerekiyor.
Tayyip Erdoğan Mardin'de
‘‘Anayasa'yı değiştirme’’ talebini açıklıyor.
Türkiye'de siyasete giren herkes ve her parti gibi
Erdoğan ve partisi de Anayasa'yı değiştirmek isteyebilir. Anayasa'nın
‘‘değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek’’ ilk üç maddesi ve bu güvenceyi veren 4. madde dışında tamamı değişime açıktır.
AKP de bu değişimi isteyebilir.
Ancak
Tayyip Erdoğan, Türk milletine Anayasa'da değiştirmeyi düşündüğü maddeleri açıklamak zorundadır. Kendisinden oy istenen her seçmen, Anayasa'yı değiştireceğini söyleyen bir partinin Anayasa'da hangi değişiklikleri yapacağını bilme hakkına sahiptir.
Erdoğan ve AKP değişiklik talep taslaklarını seçimden önce halkın beğenisine sunmak zorundadır.
Bu açıklık AKP'ye zarar vermez, tam aksine fayda sağlar.
Bu nedenle
Erdoğan bundan sonraki mitinginde bu gücü
‘‘ne için’’ istediğini netleştirmelidir.
Hatta bir Anayasa taslağını şimdiden tartışmaya açmak son derece demokratik olacaktır.
Marjinal siyasetin tabanı
RECEP Tayyip Erdoğan'ın Hakkári mitinginde bir grup HADEP'li veya ‘‘DEHAP'lı genç olay çıkardı.
Olaylara sebep olan slogan çok ilginç:
‘‘İdama hayır!’’
Şaka değil.
Erdoğan'ın mitingini fırsat bilip ortaya atılan gençler, idamın kaldırılmasını istiyorlar.
İşte size Türkiye'de
‘‘marjinal’’ siyasetin
‘‘kimin üzerinden’’ yapıldığının göstergesi.
İster sağda olsun ister solda, ister bölücü olsun ister birleştirici,
‘‘marjinal siyasetin’’ tabanı ortak: CEHALET.
Türkiye'de idam cezası Meclis kararıyla kaldırılmış, HADEP'lilerin veya DEHAP'lıların çok sevdiği
Apo'nun bile asılmayacağı
‘‘yüzüne okunmuş’’.
Ama partili gençler
‘‘İdam kaldırılsın’’ diye bağırıyorlar.
Birkaç hafta evvel
Murat Bozlak'a
‘‘Sizin programınızda yer alan her şeyi bu hükümet, daha doğrusu bu parlamento hak olarak verdi. Şimdi ne üzerinden siyaset yapacaksınız’’ diye sormuştum.
Görülüyor ki,
‘‘eski tas’’ üzerinden siyaset yapıyorlar.
Güvendikleri dağın adı ise
‘‘cehalet’’.
İdamın kaldırıldığından bile habersiz bir grup genç Hakkari'yi birbirine katıyor: İdama hayır!
İdamın çoktan kaldırıldığını, idama parlamentonun onlardan önce hayır dediğini söyleseniz
‘‘eşekten düşmüşe’’ dönecekler.
Hayalleri yıkılacak.
O yüzden
‘‘abileri’’ bu çocukları uyandırmıyor.
En güzel taban çünkü bu.
Adı cehalet.
Türkiye'nin en geniş tabanı.
Partiler turizmi unuttular
PARTİLERİN seçim bildirgelerine, basına yansıdığı kadarıyla şöyle bir göz attım. Hayretler içinde kaldım.
Eğer meslektaşlarım
‘‘abuk’’ kısaltmalar yapmadıysa, hemen hiçbir partinin seçim bildirgesinde
‘‘turizm’’den söz edilmiyor.
Türkiye'nin en büyük sektörü, yıllık 10 milyar dolarlık döviz potansiyeli olan tek sektör ve kimsenin umurunda değil.
Hepsini anladım da, CHP'nin bu konuyu atlamasını anlayamadım.
Genel Başkanı turizm başkenti Antalyalı.
Yıllarca Antalya milletvekilliği yapmış.
Ama partisinin seçim bildirgesinde turizmden tek satır yok.
Eğer bugün Türkiye'nin sorunlarını çözebileceğini söyleyen bir parti turizmden söz etmiyorsa, o parti ya ciddi değildir, ya da akıllı kişilerce yönetilmiyor ve Türkiye'nin gerçeklerini bilmiyordur.
Turizm olmazsa, Türkiye iki küme birden düşer.
Bunu anlamayan ise iktidar olsa bile bu ülkeyi düze çıkaramaz.
Yol kesmeyin bayramı zehir etmeyin
ALLAH rızası için İstanbul'un bayram ve kurtuluş günü kutlamalarını Vatan Caddesi'nde yapmayın.
Yapmayın ki, bu millet milli bayramlarını sevsin.
Yapmayın ki, millete bayram zehir olmasın.
İstanbul'un yolları zaten kentin barındırdığı araçlara yetmiyor.
Koskaca kente 1990'lı yıllarda eklenen tek bir yol yok.
İki
‘‘çevre yolu’’ kenti kurtarmıyor.
Tek bir arterdeki tıkanıklık, İstanbul'da gün boyu sürecek bir çilenin başlangıcı oluyor.
Kentin trafiği öylesine kritik noktada ki Mecidiyeköy'de bir sürücü frene basınca, Aksaray'da trafik kitleniyor.
Bu kadar hasas bir denge üzerine kurulu İstanbul trafiği zaten yol yetersizliği nedeniyle kıvranırken, bir de başımızda
‘‘kutlamalar’’ var.
Kutlama denince Vatan Caddesi trafiğe kapatılıyor.
Vatan Caddesi trafiğe kapanınca, buna bağlı olan Bağcılar-Edirnekapı arasındaki yol da kapanıyor.
Bu iki yol kapanınca çevre yolları arası bağlantı en kritik noktadan kesilmiş oluyor.
Hal böyle olunca da İstanbul trafiği saatlerce kilitleniyor.
Kent yaşanmaz hale geliyor.
İş güç hiçbir şey yapılamıyor.
İstanbullular, İstanbul'u yönetenlerden rica ediyorlar.
Lütfen yollarımızı kesmeyin.
Bayramı ya gece kutlayın, ya da hipodromda veya stadyumda.
Hiç değilse trafik olmayan bir meydan veya hayati önemi oymayan bir tali yolda.
İstanbullular bunu yıllardır rica ediyorlar.
Ama dinleyen ne yazık ki yok.
Sevgiyle kutlayacağımız bayramı, trafiğe söverek kutlamak zorunda kalalım diye herhalde.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En sevilen ve aranan siyasetçilerimiz toprak altında olanlar olmadığı zaman.