Paylaş
ERDAL Acar hálá asker kaçağı.Peşine düşen yok.
Yakın çevresi, Acar'ın askere gittiği dedikodusunu yaymaya çalışıyor.
Bu arada ‘‘aile büyükleri’’ de Erdal Acar'ın askerden ‘‘yırtmasını’’ sağlayacak girişimlerini sürdürüyorlar.
Asker kaçağı zampara ise şu sıralarda Bodrum'da bir yatta saklanıyor.
Yanında ise Emel Yıldırım var.
Yani iki çocuğunun annesi.
Benim yazılar Erdal Acar'ı askere değilse de, hiç değilse çocuklarının yanına yolladı.
Vergi meselesinde ise henüz bir gelişme yok.
Şimdiye dek hiç vergi ödememiş olan Erdal Acar'ın bunca malı mülkü nasıl edindiği hálá araştırılıyor olmalı.
Umarım bir sonuç elde edilir.
Denizlerimizi maraba burjuvalardan koruyalım!
TÜRKBÜKÜ Koyu'nun içler acısı halini yazınca, Türkbükü ahalisinden pek çok faks geldi.
Binlerce imza ile teşekkür ediyorlar.
Aslında sadece Türkbükü değil, Ege kıyılarındaki yüzlerce koy yat sahibi ‘‘magandalar’’ tarafından benzer şekilde katlediliyor.
Yeniyetme Türk burjuvazisi, ekonomik olarak burjuva sınıfına girse de, kültürel olarak hálá ‘‘maraba’’ olduğu için, içinde yaşadığı çevreyi koruma bilincinden yoksun.
Maraba kültürlü Türk burjuvası için çevre, parası olanların kirletebileceği ortam anlamını taşıyor.
Bu nedenle de, çevreyi bunlardan korumanın tek yolu yasalar ve yasaklar.
Yapılması gereken başta Türkbükü olmak üzere, bu cennet gibi koylarda yatların geceleme yapmasını yasaklamak.
Gündüz gir, demirle, bekle, denize gir, ne yapıyorsan yap.
Ama koyun içinde geceleme.
Hava karardı mı, al demiri git başka yere.
Koylarımız, içine yüzen otel kurmak için değil.
Yatçılığı suda apartman dairesi yüzdürmek zanneden ‘‘hanzo’’larla başka türlü baş etmek mümkün değil.
Bu nedenle, başta Çevre ve Turizm bakanlıklarının desteği olmak üzere, kıyı illerimizin valilikleri, koyları korumak zorundalar.
Çünkü ‘‘çekirge’’ gibi yaşayan maraba kültürlü burjuvalar, gittikleri yeri yok ettikten sonra, yok etmek üzere başka güzelliklerin peşine düşüyorlar.
Geride, turizm potansiyeli yok olmuş çevre enkazları bırakarak.
Tövbemizi tutturmayacak
DUYDUNUZ mu? Demirel TRT Genel Müdürü'nü çağırıp eski cumhurbaşkanının haber bültenlerinde neden ‘‘hak ettiği şekilde’’ yer almadığını sormuş.
İlginç bir soru.
Gerekçesini ise ‘‘Cumhurbaşkanını küçük düşürmek kimsenin hakkı değildir’’ diye açıklamış.
Turgut Özal'a yaptıklarını çabuk unuttu anlaşılan.
Bu arada beyefendi halkı dinliyormuş.
Kendini Ferhat'a benzetmiş ve Şirin'i bulana kadar halkı dinleyeceğini söylemiş.
Demirel cumhurbaşkanlığından ayrıldığı gün ‘‘Artık aleyhinde lehinde tek kelime yazmam’’ demiştim.
Galiba yakında yine yazmak gerekecek.
Bir özür
ÖNCEKİ gün, Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nin yeni atanan rektörünü ‘‘bilimsel sabıkalı’’ olmakla suçlamıştım.
Elimdeki kaynaklar böyle diyordu.
Ancak şimdi rektöre bir özür borçluyum.
Çünkü Profesör Ferit Bernay, benim yazıma konu olan olay nedeniyle, daha önce Üniversitede bilimsel bir kurul tarafından soruşturmaya tabi tutulmuş ve aklanmış.
O zaman doçent olan Ferit Bernay'ın sözünü ettiğim makaleden alıntılar yaptığı ancak bu alıntıların yanı sıra, kendi bulgularını da makaleye eklediği ve alıntılarında kaynak gösterdiği tespit edilmiş.
Bu nedenle de yapılanın bilimsel bir hırsızlık olmadığı kanaatine varılmış.
Soruşturmanın sonucunu değil, iddiayı yayınladığım için özür diliyorum.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Makam otomobiliyle hastaneye hasta yetiştirenleri değil, karısını konkene yollayanları dava ettiğimiz zaman.
Paylaş