BAŞBAKAN Erdoğan'ın demiryolları ile ilgili sözleri üzerine yazınca, dün bazı okurlardan fakslar aldım. Sadece ben değil, Hürriyet'in diğer bazı yazarları da aynı konuyu ele almışlar. Bu okurların dikkatini çekmiş.
Fakslar imalı ve eleştiri tonunda.
‘‘Sonunda AKP'nin bir icraatını eleştirdiniz, bravo’’ anlamına gelen fakslar.
Kendi algılama hatalarını, bizim ayıbımız gibi sunuyorlar.
Ama ne yazık ki, ne yaptığın değil, nasıl algılandığının önemli olduğu bir toplumda yaşıyoruz ve basının en büyüğü olarak Hürriyet, bu konuda son zamanlarda gereksiz bir biçimde ve kötü niyetle eleştiriliyor.
Bazı dostlarımız da bilerek veya bilmeyerek bu kötü niyetli eleştirmenlere malzeme oluyorlar.
‘‘Hürriyet iktidara yakın durmak istiyor’’ diyenlerin sözleri kulağıma geliyor.
Kimse merak etmesin; Hürriyet'in ve yazarlarının kimseye yakın durmak gibi bir derdi hiç olmadı. Hele iktidarlara hiç.
Hürriyet yazarlarıyla, yazı işleriyle, matbaa işçisiyle ve patronuyla, cumhuriyetin değerlerine zarar verdiğini gördükleri iktidarlarla sapına kadar kavga etmekten hiçbir zaman çekinmedi.
Dün bunu yaptı, yarın gerekirse herkesten önde yine bunu yapar.
Unutanlara bir kez daha hatırlatayım; demiryolu meselesinde Başbakan'a hatırlatma yapmamızı bir ilk gibi görüp alkışlayanlar, Kemal Unakıtan'ın ‘‘mısır meselesini’’ de ilk olarak bu sütundan öğrendiler.
O haberi ben bulup yazdım, bu gazetenin genel yayın yönetmeni gece gazetede görüp birinci sayfaya taşıdı. Demek ki, Hürriyet'te iktidarı eleştiren yazılar önceden okunup yazarları uyarılmıyor. Dahası tam aksi yapılıyor.
İktidarın TÜBİTAK'la ilgili yasa değişikliği hazırlığında olduğunu da bana TÜBİTAK'ta görevli bir profesör dostum bildirdi ve ilk olarak Kanal D Haber duyurdu, ben de burada yazdım.
Bugün muhalefet partilerinin iktidara karşı ‘‘somut koz’’ olarak kullandıkları meseleler bunlar değil mi?
Dahasını söyleyeyim, muhalefet partilerinin önemli isimleri beni arayıp, ‘‘Fatih Bey, böyle meseleler olduğu zaman önce bize verin de patlatalım’’ diyorlar.
Ben de onlara, ‘‘Ben yazarım. Siz okuyup patlatırsınız’’ diyorum.
Çünkü biz ne iktidarın, ne muhalefetin emrindeyiz. Biz halkın bilgi edinme özgürlüğünün savaşçısıyız.
İşte iki somut örnek veriyorum size. Hani Hürriyet'te iktidar aleyhine yazmak yasaktı?
Tam aksine, iktidarı can evinden vuracak bir konuyu ben yazıyorum, bu gazetenin genel yayın yönetmeni görüp birinci sayfaya taşıyor.
Ve işin güzel tarafı, bu ‘‘doğru haberler’’ iktidar partisi tarafından ‘‘saygıyla’’ karşılanıyor.
Çünkü biliyorlar ki, biz eğriye eğri, doğruya doğru deme gayreti içindeyiz.
Doğruya doğru demeyenin, eğriye eğri deme hakkı olmadığını unutmayın.
Biz unutmuyoruz...
NOT: Bu gazetenin patronunun, basın özgürlüğü adına nelere hayır dediğini de iznini alıp bir gün sizlere aktaracağım.
Böyle giderse CHP hep muhalefet kalacak
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'la konuşurken, bir süredir dikkatimi çeken bir konuyu sordum:
‘‘Son zamanlarda sürekli olarak CHP'ye yükleniyorsunuz. Acaba DYP'nin oylarında bir artış gördünüz de, muhalefeti CHP'de konsolide etmeye mi çalışıyorsunuz?’’
Şaşırdı ve ‘‘Hayır öyle bir şeyyapmıyorum’’ dedi.
Tam aksine, AKP'nin yaptırdığı anketlerde DYP yükselmiyor, hatta düşüyordu.
‘‘Sayın Baykal beni hedef alınca, ister istemez yanıt veriyorum’’ dedi.
Ancak işin doğrusu, ben böyle düşünmüyorum.
AKP ile CHP, 3 Kasım seçimleri öncesinde başlattıkları bir ‘‘uzlaşmayı’’ sürdürüyorlar.
Her iki parti de, güçlü iki partiye dayalı bir parlamento için geçen seçimde birbirlerini kullanmışlar ve sonuç istedikleri gibi olmuştu.
Bu durum merkez sağın sahibi olmak isteyen AKP'nin de, merkez solun sahibi olmak isteyen CHP'nin de işine gelmişti.
Bence bu oyun şimdi de sürüyor.
CHP sağ oyları AKP'ye doğru sürüyor, AKP de sol oyları CHP'ye...
Ancak bu durumda CHP'nin unutmaması gereken bir nokta var. Türkiye'deki siyasi yelpazenin dağılımı göz önüne alınırsa, bundan böyle AKP hep iktidar, CHP hep muhalefet olur.