GEÇENLERDE bir seyahat sırasında sohbet ediyoruz. O gün gazetelere yansıyan bir haber konuşuluyor.
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun görevi bırakmış. Biz de yerine kimin geleceğini tartışıyoruz.
Herkes çeşitli isimler ortaya atıyor.
Bana sorulunca iki isim verdim:
‘Ya Emre Taner olur, ya da Edip Başer’ dedim.
Herkes itiraz etti.
Ben ise bir istihbarattan değil, mantıktan yola çıkarak böyle düşünüyordum.
Başbakan Erdoğan geçmişte Emekli Orgeneral Edip Başer’i bu görev için düşünmüştü ama Edip Başer kabul edememişti. Bugün Başer Paşa’nın kabul etmesi için şartlar daha uygundu.
Ancak o olmazsa Atasagun’un yardımcısı Emre Taner tek olasılık olarak kalıyordu. Çünkü yıllardır Atasagun’un en yakınındaydı ve Türkiye’deki etkin güçlerin üzerinde uzlaşabileceği tek isimdi.
Nitekim dediğim gibi oldu.
MİT’in başına ‘sahadan yetişme’Emre Taner getirildi.
Bu arada Hürriyet’te emekli Orgeneral Edip Başer’in sözleri yayınlandı.
‘MİT müsteşarlığının geçmişte bana teklif edildiği doğru ama özel nedenlerden dolayı kabul etmedim.’
Orgeneral Edip Başer benim tanıdığım en ‘doğru düzgün’ adamlardan biridir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı beklerken, beklenmedik bir şekilde emekli edilmiş ve biraz kırılmıştı.
Gelin size Edip Başer’in bu önemli görevi ‘hangi özel nedenlerle’ kabul etmediğini anlatayım.
Bu kırgınlık sırasında Orgeneral Edip Başer’e AKP’den siyaset teklifi geldi.
Seçim öncesiydi ve AKP Edip Başer’e milletvekili adaylığı öneriyordu. Sonrasında da kuvvetle muhtemel Milli Savunma Bakanlığı.
Ancak adam gibi adam olan Başer Paşa, bu teklifi düşünmeden reddetti.
Rövanşist bir yaklaşım içinde görülmek istemiyordu.
Ardından seçimler yapıldı. AKP büyük bir güçle iktidar oldu.
Geçmişte ANAP liderine yakın olmakla suçlanan Şenkal Atasagun’un görevden alınacağı düşünülüyordu ve bunda gerçeklik payı vardı.
Edip Başer Paşa’ya MİT müsteşarlığı teklifi götürüldü.
Başer Paşa teklifi memnuniyetle karşıladı. Zaten Milli İstihbarat Teşkilatı ‘Başer’ soyadına yabancı değildi.
Ancak kabul etmeden önce silah arkadaşlarının ‘görüşlerini almak’ istedi.
Halen görevde olan arkadaşları arasında fikir ayrılıkları vardı.
Konu tartışıldı. Başer’le geçmişte de sorun yaşayan birkaç kişi karşı çıktı.
Sonunda Edip Başer’in bu görevi kabul etmesinin yanlış olacağına karar verildi ve görüş Paşa’ya iletildi.
Edip Başer hiç sesini çıkarmadı. Kendisine görevi önerenlere ‘kabul edemeyeceğini’ bildirdi ve onurlu bir eski asker olarak bir kez daha köşesine çekildi.
Bunları bildiğim için ‘konjonktür değişikliği’ nedeniyle Edip Başer Paşa’nın bu kez görevi kabul edebileceğini düşünmüştüm.
Ama anlaşılan bir kez refüze edilenler, aynı teklifi yinelemek istememişler.
Sedat Ergin’in kedileri arkadaş istemiyor
CUMARTESİ günü Başbakan’a yine bir kedi hediye edildiğini ancak Başbakan’ın kedisine ayıracak zamanı olmadığı için önceki kedisini Zezo’ya hediye ettiğini ve Okyanus adlı bu yeni kedinin de benzer bir akıbete uğrayacağını yazdım.
Hatta kedilerden çok hoşlanan ve halihazırda iki kedisi olan Sedat Ergin’i ‘doğru adres’ olarak gösterdim.
Sedat yazıyı okur okumaz aradı.
‘Mesajı aldım. Benim kedilerden de sana bir mesaj var’ dedi. Benim yazıyı ‘okuyan’Sedat’ın kedileri hemen bana bir mektup yazmışlardı.
Sedat, Miço ve Misti’nin mektubunu bana ulaştırdı. İşte iki kedinin mektubu:
‘Sayın Altaylı,
Önerinizden kısa bir süre önce haberimiz oldu. Sedat Bey zaten bizleri Ankara’da bırakıp İstanbul’a taşındı. Kendisinin Okyanus’a bakacak altyapıya da bu aşamada sahip olduğunu zannetmiyoruz. Yok Okyanus’u alıp Ankara’ya bizim yanımıza gönderecek olursa, doğrusu genç bir kediyle uyum sorunları yaşayabiliriz. Allah aşkına, durup dururken düzenimizi bozmayın. Fatih Bey, bizce en doğrusu, sizin Sayın Başbakan’ı Okyanus’u sahiplenmesi konusunda ikna etmeniz olur. Okyanus da ortada kalırsa, ‘Ayıp oluyor, koskoca Tayyip Bey, bir kediye bile sahip çıkamıyor. Demek bütün afrası tafrası kedilereymiş. Kasımpaşa raconuna sığar mı?’ denmez mi? Tayyip Bey, Cansu’dan sonra Okyanus’a da sahip çıkmazsa, kendisini bütün kediler olarak kara listeye alabiliriz. Kara listemize girmesini hiç önermeyiz. Zaten kedili karikatürü mahkum ettirmesini unutmuş değiliz. MİÇO ve MİSTİ.’
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başkalarının başarısızlığını değil, kendi başarımızı amaç edindiğimiz zaman.