Edelman'dan bir öngörü: Check point Silopi

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman geçtiğimiz hafta içinde İstanbul'da önemli bir yemekteydi.

Katılımın son derece sınırlı olduğu yemekte, Türkiye'deki Amerikan şirketlerinin tepe yöneticileri bulunuyordu.

Edelman yemekte hem fikir alışverişinde bulundu, hem de Türkiye'de kısa sürede edindiği intibaları anlattı.

Edelman, Türkiye'ye geleceğinin çok önceden belli olmasının kendisi açısından büyük bir şans olduğunu söyledi. Türkiye'ye geleceğini öğrenince, senatoda Türkiye yandaşı ve Türkiye karşıtı olarak bilinen senatörlerle görüşmeler yapmış. Nabız tutmuş.

Eric Edelman, Türkiye'nin Yeni Dünya Düzeni içinde çok önemli bir pozisyona sahip olabileceğini düşünüyor.

Edelman'a göre bu pozisyon geçmişin, daha doğrusu Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünyasında Federal Almanya'nın pozisyonuyla eşdeğer.

O dönem tehdit olarak görülen ‘‘Komünist Blok’’ ile ‘‘Batı’’ arasındaki geçişi sağlayan ülke Almanya'ydı. Şimdiki ‘‘terörist’’ tehdit ile Batı arasındaki ülke Türkiye.

Edelman, Türkiye'nin ‘‘Batı’’ ile ‘‘Doğu’’ arasındaki yeni geçiş noktası olacağını düşünüyor. Yani bir anlamda yeni ‘‘Check point Charlie’’, bizim Silopi olacak.

Bu durumun Türkiye'de büyük olanaklar yaratacağını düşünen ve Türkiye'nin AB üyeliği fırsatını kaçırmaması gerektiğini söyleyen Büyükelçi Edelman'ın AB karşıtlarına da bir tavsiyesi var: ‘‘AB ile ilgili konuları ele alırken bardağın dolu tarafına bakın.’’

Edelman'
ın yabancı şirketlerin temsilcileri ile konuşurken değindiği bir başka önemli konu ise Türkiye'nin yabancı sermayedeki atıl kapasitesi.

Burada iki önemli noktaya dikkat çekiyor:

Bürokrasi.

Hukuk.

Türkiye'de bir yatırımı hayata geçirebilmek için harcanan sürenin ortalama 1.5 yıl olması son derece caydırıcı.

Ancak daha da caydırıcı olan hukuki altyapı.

Motorola'nın dolandırılması berbat bir örnek olarak duruyor.

Bunun yanı sıra başta ilaç sektörü olmak üzere ‘‘lisans haklarına’’ yönelik ihlaller yabancı yatırımı kaçırıyor.

Büyükelçi Edelman bu sorunlar hallolmadan Türkiye'nin büyük olanaklarına rağmen hak ettiği fırsatları yakalayamayacağı görüşünde.

Büyükelçinin diğer tespitlerini de bir başka yazıda aktarırız.

Bir kazık da Goebbels'e


HABERİ okuyunca çok güldüm.Cem Uzan'ın ve artık dağılmakta olan partisinin reklamcısı Ali Taran, Uzan ile yollarını ayırmış.

Nedeni ise Ali Taran'ın da İmarzede olmasıymış.

Ali Taran'ın İmar Bankası'nda 3 milyon doları varmış.

Banka gidince, Taran parayı Uzan'dan istemiş.

Uzan da ‘‘Aldıklarına say’’ yanıtını vermiş.

Ali Taran, aslında yıllardır herkese bu şekilde davranan Uzan'la yollarını ayırmış.

Ey Ali Taran!

Sen bu adamı allayıp pullayıp bu memleketin başına bela etmeye çalıştın.

Ya bizim gibi buna karşı olanlar seslerini yükseltmeseydi ve sen üç kuruş para karşılığı bu adamın seçilmesini sağlamış olsaydın...

Şimdi ne yapacaktık?

Sen 3 milyon dolarını kurtaramadığın için bu vatandaşla yollarını ayırdın.

Peki biz memleketi kurtarmak için ne yapacaktık?

Allah tarafından başarısız oldun Ali Taran... Allah tarafından.

Küçük taban, büyük tabanı yer mi?


AKP iktidarı, geldiği günden bu yana Türkiye'yi gereksiz gerilimlere sokmamak için büyük çaba gösterdi.

Bu çabaların karşılığını da aldı.

En karşı kitlede bile bir ‘‘kabulleniş’’, tarafsızlarda bir ‘‘saygı’’ uyandırdı.

Türkiye, yaklaşık 1 yıldır toplumsal gerilimlerden ve kutuplaşmalardan uzak bir dönem geçirdi.

Ancak YÖK Yasa Tasarısı, bu ‘‘toplumsal barış’’ ortamını zorlayan ilk adım oldu.

Ardından imam hatip liselerinin üniversiteye girişleriyle ilgili olarak Meclis'e sevk edilen düzenleme ikinci darbeyi indirdi.

Türkiye'nin bugün için birincil gündemi olmayan bu iki konu için, Türkiye'de yeni gerginlikler yaratmak anlamsız.

AKP büyük ihtimalle tabanın bir bölümünün ‘‘tezkere tepkisi’’ni bu yolla azaltmaya çalışıyor.

Ama unutmasın ki, AKP'nin tabanı artık çok geniş.

Ve o geniş taban ‘‘huzur’’ istiyor, gerginlik değil.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Durmuş bir saatin bile günde iki kez doğruyu gösterdiğini unutmadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları