Doğruya yanlış dersek doğruyu bulamayız

BİR özelliğim vardır: Doğru bildiğim yoldan hiç dönmem.

Kim ne dersin desin takmam.

Ben insanların, aklı ve zekásı olan insanların tek başına bile haklı olabileceklerine inanırım. Bazen tek başınıza haklı, bazen hep birlikte haksız olabilirsiniz.

Dün Başbakan Erdoğan'ın samimi açıklamalarının eleştirilmesine olan tepkimi dile getirdim. Kıyamet koptu.

Oysa Başbakan bunu dile getirerek, Türkiye'de yıllardır görmezden gelinen bir meselenin, belki de ‘‘siyasal etik’’ açısından ele alınmasının ve kabul edilebilir bir çözüme kavuşturulmasının yolunu açacaktı.

Ama aynen bu samimiyeti savunan bana saldırdıkları gibi, Başbakan'a da saldırdılar.

Çünkü Türkiye'de ne yaptığınız önemli değildir. Bunu nasıl paketlediğiniz önemlidir.

Yalılarda yaşayan, sosyete kulüplerinde sabahlara kadar gezinen, borsada oynayıp büyük paralar kazanan, her türlü ticareti yapan, kendi işleri için belediye başkanlarıyla pazarlık yapan gazeteciler var.

Ama bu kişiler bütün bunları gizleyip saçı bitmedik yetim, gariban edebiyatı yaparlar; herkes yutar, herkes inanır bu sahtekárlara ve kimse bir şey demez. Sapına kadar namusuyla yaşayan, tek bir usulsüz, kanunsuz işi olmadığı can düşmanları tarafından bile ortaya çıkarılıp yazılamayan, fakat samimi bir biçimde iyi yaşamaktan hoşlandığını gizlemeyen gazeteciye demedik laf bırakılmaz.

Siyasette de öyle. Kimi siyasetçiler kendi servetlerini, kimileri çevrelerinde zengin ettikleri akraba veya işadamlarının servetlerini harcarlar, onunla yaşarlar, kimse gıkını çıkarmaz.

Birisi çıkıp şirketlerinden gelen parayla geçindiğini söyler, kıyameti koparırlar.

Çünkü önemli olan ne olduğu değil, nasıl pazarlandığıdır.

‘‘Sen nasıl Başbakan'ın şirketini savunursun.’’

A be ahmak! Ben Başbakan'ın şirketini mi savundum?

Benim savunduğum Başbakan'ın samimiyeti.

Şirketinde bir halt varsa, onu da ilk yazan ben olurum, kimse merak etmesin.

Aynen ‘‘mısır’’ı, ‘‘TÜBİTAK’’ı, ‘‘YÖK Yasası’’nı ilk yazan ben olduğum gibi.

Sabahtan akşama geyik yapıp hiçbir araştırma yapmayan gazeteciler, benim bulup çıkardığım gerçeklerle hükümet eleştirisi yaparlar, beni de Başbakan'ı savunmakla suçlarlar.

Ben doğru olan her işi savunurum. Yanlış olan her işin üzerine giderim.

Benim işim öznelerle değil, fiillerle.

Bu ülkede yıllardır öznelerle uğraşa uğraşa ülkenin içine ettik.

Bakın Şalom Gazetesi araştırma yapmış, bu ülkede yaşayan Museviler arasında bile AKP birinci parti.

Önceki akşam Yılmaz Erdoğan'ı izledim, ‘‘Ülkedeki iklim düzeliyor’’ diyor.

Bunlar ilginç işaretler. Bu işaretlere sövmek sonucu değiştirmez.

Bence de belki durum şahane değil ama iyiye gidiyor.

Ne yapalım yani, bu ülkeyi iyiye götüren Tayyip Erdoğan diye ülkenin iyiye gitmesini de mi engelleyelim?..

Ben samimiyete prim vermeye kendi adıma devam edeceğim.

Ben tek başıma bile haklı olabileceğimi biliyorum.

Gerisi umurumda değil...

Başarısız olan çok, Avrupa Şampiyonu bir tane

FATİH Terim,
Galatasaray'dan ayrılıyor. Yolun sonuna gelindi.

Galatasaray'a futbolcu olarak geldiği günden beri dostum olduğu için ben ona ‘‘Kaptan’’ derim.

Geçmişte kendisiyle tartışmalarımız da oldu, çok güzel anlarımız da. Ama o hep benim kaptanımdı.

Son zamanlarda yerden yere vuruldu.

‘‘Vefasız’’ olduğumuz için bize yaşattıklarını hep unuttuk.

Bir kez daha yaşatamadıklarının hesabını sorduk. Hem de en ağır biçimde.

Sanki Türkiye'de başarısız bir dönem geçiren tek takım Galatasaray, tek teknik direktör Fatih'mişçesine...

Bugün elde edilemediği için suçladığımız başarıları bize onun tattırdığını hatırlamaktan kaçındık.

Bugün Türkiye'de takımların ufkunda Avrupa Şampiyonluğu gibi bir düşüncenin var olmasında Terim'in de büyük payı olduğunu hatırımıza getirmedik.

‘‘Bir zamanlar destan yazardı, şimdi adını bile yazamıyor’’ derken bahsedilen destanı yazanların başındaki adamın Fatih Terim olduğunu hatırlamadık.

Benim ‘‘Kaptanımı’’, taraftarların ‘‘İmparator'unu’’ ne Avrupa Şampiyonu olduğu zaman adam gibi uğurlayabildik, ne de bugün adam gibi uğurlayabiliyoruz.

Ama bence önemli değil. Tarih onu Galatasaray'ı Avrupa Şampiyonu yapan bir büyük Galatasaraylı olarak hatırlayacak.

Bir sezon başarısız olan teknik direktörlerden biri olarak değil...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Düşündüğümüzü söylemedikten sonra düşünmemizin bir anlamı olmadığını anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları