Yaptığı muhalefet
‘‘akılcı’’ olmaktan çok uzak.
Her şeye hayır diyerek, geniş halk kitlelerinin çok bilinen rahatsızlıklarını
‘‘kaşıyarak’’ ucuz muhalefet yapıyor.
Bu iş tutar mı?
Tutar tutmaz...
Uzan'ın derdi tutup tutmaması değil.
Onun derdi başka.
Nasıl ki, bir grup hortumcu, gazete ve televizyon sahibi olarak basının kendi üstlerine gelmesi durumunda olaya
‘‘basın kavgası’’ süsü veriyorlarsa,
Cem Uzan da aynı şeyi yapıyor.
İktidarların, bu grubun yaptıklarına müdahale etmesi halinde olaya
‘‘siyasi kavga’’ süsü vermek istiyor.
Bugün de durum bu, yarın da bu olacak. Arada siyasi bir başarı gelirse o da kaymaklı ekmek kadayıfı.
Şimdiki iktidarla kavgasının arkasında bile böyle bir durum var.
Gül hükümeti,
Uzanlar'ın sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerinden bazılarını yerine getirmediğini tespit edince, bunların üzerine gitmeye başladı.
Uzanlar buna hem dava yoluyla yanıt verdiler, hem de
‘‘siyasi’’ yolla.
Hemen saldırdılar.
Amaç hükümeti sıkıştırmak.
Devlet bunların
‘‘yaptıklarına’’ hukuk yoluyla müdahale etse bile kalkıp,
‘‘Muhalefet olduğumuz için bizi susturmak istiyorlar’’ diyecekler.
Devlet haklıyken haksız duruma düşürülmeye çalışılacak.
Uzan bu yüzden siyasette.
Kendine yeni bir kalkan oluşturmak için.
Yaptığı muhalefet ise tam palavra.
İşe milyonlarca dolarlık helikopterle gidip gelen
Uzan'ın, başkalarının makam otomobil fiyatına muhalefet etmesi komik.
Ülkeye yenilik mesajı verirken, çevresine
Tansu Çiller'in ülkenin anasını ağlatırken kullandığı kadroyu toplaması kadar komik.
Kesintisiz eğitime darbeden ses gelmiyor
8 yıllık kesintisiz eğitime darbe vuran yasal değişiklikle ilgili olarak hükümet cenahından ses çıkmadı.
Çocuğunu okula yollamayan anne babalara hapis cezası verilmesini öngören yasa değiştirilmiş ve 300 milyon lira gibi komik bir para cezasına dönüştürülmüştü.
Değişikliği önce Kanal D Haber'de duyurduk.
Ses gelmedi.
Bir gün sonra konuyu ben bu köşede ele aldım.
Milli Eğitim'le ilgili meselelere son derece duyarlı davranan Bakan
Hüseyin Çelik'ten ses seda çıkmadı.
Dün de muhabir arkadaşlarım Sayın Bakan'a gittiler ve yapılan değişikliğin
‘‘gerekçesini’’ sordular.
Çelik yine ses vermedi.
Bu değişiklik iyi niyetle yapıldıysa mutlaka bir gerekçesi olmalı.
Acaba minare kılıfsız götürüldü de bu yüzden mi sessizlik var?..
Korku, aklın önüne geçmesin
BEŞİKTAŞ yöneticisi Sevgili
Hüsnü Güreli'yi aklı başında bir adam olarak tanıdım.
Ancak
İlhan Cavcav'ın
‘‘Galatasaray'ın yolunu açmak için Beşiktaş'ı yeneceğiz’’ açıklamasına karşı gösterdiği tavır ya benim yanılgımı, ya da
Hüsnü Güreli'nin son zamanlarda değiştiğini belgeliyor.
Cavcav'ın söylediğinde hiçbir acayiplik yok.
Bir takım sahaya yenmek için çıkar.
Üstelik Galatasaraylı olduğunu söyleyen
Cavcav'ın takımı, bir hafta önce Galatasaray'dan iki puan çalıp Beşiktaş'ı rahatlatmışken,
Cavcav'ın konuşmasından daha normal bir şey yok.
Geçen hafta Gençlerbirliği, Galatasaray'a yenilmiş olsa
Hüsnü Bey haklı olabilir.
Ama tam aksi olmuş.
Cavcav'ın takımı, Galatasaray'ı şampiyonluktan uzaklaştırmış.
Hal böyleyken,
Hüsnü Güreli'nin öfkelenmesinin nedenini anlamıyorum.
Bu kadar
‘‘korkmanın’’ ne álemi var.
De ki, Gençlerbirliği Beşiktaş'ı yendi.
Fark hálá iki.
Ve nasılsa
‘‘Şampiyon’’ Beşiktaş, Galatasaray ile İnönü Stadı'nda yani evinde oynamayacak mı?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gazetecilere fikirlerimizi belirten mektuplar yazarken, mektubun muhatabına hakaret etmenin mektubun değerini artırmayacağını anladığımız zaman.