CUMHURBAŞKANLIĞI Devlet Denetleme Kurulu, bankacılık suçlarında ‘‘caydırıcı’’ hapis cezaları verilmesini istemiş. Son derece haklı bir istek.
Yıllar önce bu konuyu Ertuğrul Özkök ile tartışmıştık.
Ben Murat Demirel,Dinç Bilgin ve benzeri şürekanın hapisten çıkmaması için durmadan yazıyordum.
Ertuğrul Özkök ise bu kişilerin hapisten çıkmalarının gerektiğini, çünkü devlete olan borçlarını ancak bu şekilde ödeyebileceklerini savunuyordu.
Bu arada bu kişilerin yakınları sağdan soldan bana haber yolluyor, ‘‘Sağlıkları bozuldu. Ne olur artık yazmayın. Çıksınlar, borçları kuruşu kuruşuna ödeyeceğiz’’ diyorlardı.
Zaman zaman bu konuyu Özkök ile konuştuğumuzda ‘‘Abi bunlar haysiyetsiz insanlar. Bu parayı yememişlerdir. Bu kadar para yenmez. Bir deliğe sokmuşlardır. Bunları serbest bırakırsan bunlar parayı getirmez. Kendileri paranın yanına giderler’’ diyordum. Çünkü görüyordum. Dinç Bilgin'in oğlu, hálá lüks içinde yaşıyordu. Diğerleri de farklı durumda değildi. Belli ki para vardı.
Sonunda çıktılar.
Ben de haklı çıktım.
Kuruş ödemediler. Yapılan ‘‘devede kulak’’ tahsilat da zaten ekonomik şartlar nedeniyle batmış, birkaç onurlu bankacının yapmaya çalıştığı ödeme.
Asıl ‘‘hırsızlardan’’ gelen tek kuruş yok.
Tam aksine ‘‘ödememe’’ üzerine sistem bina ediyorlar.
BDDK'nın ödeme planı dediği ve bazılarını 15 yıla yaydığı saçmalıklar ise aslında ödememe planı.
Çalınan paranın 15 yılda elde edeceği faiz bile ödeme planında ödeneceği söylenen paradan yüksek.
Bu yüzden Devlet Denetleme Kurulu son derece haklı.
Bunların ‘‘kulaklarından tutulduğu’’ gibi Kartal'daki ‘‘evlerine’’ geri gönderilmeleri lazım.
Devlet Denetleme Kurulu'nun da BDDK'yı denetlemesi, yaptığı ve yapmadığı işlemlerin neler olduğunu ortaya çıkartması şart.
Göz göre göre devletin trilyonları kaçırılıyor, BDDK uyuyor...
Birinin bu uykuyu bölmesi gerek.
Nedir bu Petrus?
VAKIFBANK Genel Müdür Yardımcısı'nın bir otelde Petrus şarabı içip, 5.6 milyar lira fatura ödemesi iki gündür konuşuluyor. Genel Müdür Yardımcısı ise düzeltme yollayıp faturanın 5.6 milyar değil, topu topu 2.5 milyar lira olduğunu belirterek ‘‘cevap hakkını’’ kullanıyor.
Aslında Petrus marka şarabın Türkiye'de ‘‘gündem’’ olması ilk değil.
Daha önce de bu şarap sık sık ‘‘bahse konu’’ oldu.
Benim bildiğim eski bakanlardan ANAP'lı (Şimdilerde Cem Uzan'ın yanında) Güneş Taner bu şarabın tutkunlarındandı.
Petrus şarabı bu kadar haber oldu ama bir kişi de kalkıp ‘‘Nedir bu Petrus’’ diye yazmadı.
Ben de Petrus'un ne olduğunu bilmeyen Türkiye'nin yaklaşık yüzde 99.9'u için bir ‘‘Ne nedir?’’ yapmaya karar verdim.
İşte size Petrus:
Petrus, Fransız şaraplarının ‘‘Grand Vin’’ yani ‘‘Büyük Şarap’’ olarak nitelenen iyilerinden. Zaten küçük olan, Pomerol bölgesindeki bir üretim merkezinin adı.
Şarabın yapıldığı yer ‘‘Chateau Petrus’’.
Saint Emilion'un çok yakınında.
Killi, çakıllı, kumlu toprağıyla tanınıyor. Şarabın yapıldığı üzümler ortalama 70 yaşındaki asmalardan toplanıyor.
Ancak Petrus'un bu konuda çok kesin bir ilkesi var.
Üzümler ancak öğleden sonra toplanabiliyor. Bunun nedeni, üzümlerin üzerinde hiçbir ıslaklık kalmaması ve lezzeti etkileyecek bir durum oluşmaması.
Chateau Petrus'un bağlarında üretilen üzümlerin yüzde 95'i Merlot, yüzde 5'i ise Cabarnet Franc.
Toplanan üzümler ezildikten sonra, beton teknelerde fermante ediliyor.
Daha sonra her yıl yenilenen meşe fıçılara koyuluyor.
Meşe fıçılarda yaklaşık 22-28 ay bekletildikten sonra şişeleniyor.
Petrus bağlarından toplanan üzümle yılda ancak 4 bin kasa Petrus şarabı üretilebiliyor. Fiyatları ise çok değişken.
Üretim yılına göre müthiş farklılıklar gösterebiliyor.
Monaco'da bir şarap mağazasında 1994 üretimi Petrus'u bin dolara satarlarken, 1995 bir Petrus'a 5 bin dolar istediklerini gördüm. İsteyenin bir yüzü kara...
Alan Vakıfbank genel müdür yardımcısı.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yazarların yazılarına yollanan ‘‘doğrulama’’, bazı kuş beyinliler tarafından ‘‘yalanlanma’’ olarak algılanmayınca.