Çözümsüzlükle Kıbrıs'ı kaybediyoruz

KIBRIS, koz bile olamadan elden gidiyor kimse farkında değil. Kopenhag Zirvesi'nin sonuçlarıyla beraber KKTC'nin, Türkiye ve kendisi açısından ‘‘koz olabilme’’ yeteneği son derece zayıfladı.

Ve Kıbrıs konusundaki ‘‘çözümsüzlük’’ ısrarı artık Türkiye'deki Türkleri de, Kıbrıs'taki Türkleri de çileden çıkma noktasına getirdi.

Rauf Denktaş için ‘‘Kıbrıs davasının kahramanı’’ yakıştırmaları yapılıyor.

Ne kahramanı, ben çözemedim.

Kuzey Kıbrıs'ta ekonomi diye bir şey yok.

Türkiye ne verirse o.

Güney ile Kuzey arasında müthiş bir ekonomik güç farkı.

Üretim yok.

Kıbrıs için kendini feda etmiş bir Asil Nadir'e bile sahip çıkmamış bir ülke.

Her türlü yolsuzluk, hırsızlık...

Türkiye'nin kara parasının aklandığı bir çamaşır makinesi haline gelmiş off shore banka cenneti.

Ama o bile Türkiye'den başkasına hizmet edemiyor.

Ve kahraman Rauf Denktaş.

Üstelik de ‘‘tabu’’ haline getirilmiş bir konu.

Denktaş'ın söylediğinin aksi bir kelime etsen ‘‘milli dava’’ya ihanet suçlaması.

Bu konuda yazılacak çok şey var ama ah o milli dava var ya, o milli dava...

Keşke CIA'ya değil Türkiye'ye çalışsaydı


HÜRRİYET'in manşetinde Rus istihbaratının raporuna dayanılarak verilen haber ilginçti. Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın bazı vakıfların, Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu topraklarında CIA adına casusluk faaliyeti yürüttüğü iddia ediliyordu. Yıllar önce Fethullah Gülen ile yaptığım bir görüşmeyi bu sütunda sizlere aktarmıştım. Gülen ile cemaatin önde gelenlerinin de katıldığı bir ‘‘sohbet’’ yapmıştım. Ben de orada kendisine, Bağımsız Devletler Topluluğu üzerinde kurduğu okulların faaliyetlerini sormuştum. Çünkü o zamanlarda da ‘‘bu tür’’ yakıştırmalar yapılıyor, bu okullardan ‘‘kuşkuyla’’ söz ediliyordu. Gülen de açık yüreklilikle bu okulların kuruluş gayesini anlatmıştı. Ben de kendisine ‘‘Büyük Türk İmparatorluğu gibi bir hayal mi söz konusu? Türk emperyalizmini mi hedefliyorsunuz?’’ deyince gülmüştü.Bu konu üzerinde biraz daha derine inmiştik. Sonunda ‘‘Anladığım kadarıyla siz, Batılı ülkelerin yüzyılın başında yaptığını yapıyorsunuz’’ demiştim. O da bu fikre katılmıştı.Son olarak da ‘‘Anladığım kadarıyla Neo İslamik bir yapı kuruyorsunuz ve bunu Masonik bir şekilde örgütlüyorsunuz’’ deyince, ‘‘Doğrudur. Masonluk kötü bir şey değildir’’ yanıtını vermişti. Bu sohbetin büyük bölümünü daha önce burada yazmıştım. Şimdi Rus istihbaratı, Gülen Cemaati'nin bu işi ‘‘CIA yönlendirmesi’’ ile yaptığını iddia ediyor. Doğru mu değil mi bilemem. Gülen'in ABD ile olan ilişkilerini ve uluslararası gücünü bilenler için bu iddia çok da ‘‘havada’’ bir iddia değil. Benim açımdan üzücü olan ise böylesi bir gücün ‘‘Türkiye için değil, ABD için kullanılmış’’ olmasıdır. En güçlü olduğumuz yerde bile kendimize değil, ABD'ye çalışıyoruz.

2 katrilyon 730 trilyonluk ilaç faturası


ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu aradı. SSK ve Bağ-Kur'luların kábusu haline gelen ‘‘ilaç paraları’’nı konu ettiğim yazımla ilgili olarak konuştuk. Ben, SSK ve Bağ-Kur'un ilaç paralarını ödememesi nedeniyle bu iki kuruma bağlı sigortalılara eczaneler tarafından ilaç verilmediğini, özellikle kanser gibi ilacı pahalı hastaların çok zor durumda kaldığını yazmıştım. Bakan Başesgioğlu hemen aradı ve bilgi aktardı.

Bu iki kurumun ilaç üretici ve ithalatçılarına olan borcu şu an için 740 trilyon Türk Lirası. Bunun 540'ı SSK'nın, 200'ü Bağ-Kur'un.

Bakan Başesgioğlu, ‘‘Bunun tamamını bir seferde ödememiz mümkün değil ama tıkanıklığı aşmak için geçici bütçeye oldukça yüklü bir meblağ koyacağız. Gerek Sayın Başbakan'la, gerekse Maliye Bakanı'yla konuştum. Onlar da bu sorunu çözmek için azami gayret gösteriyorlar’’ dedi.

Bu arada bakandan aldığım bazı veriler korkunç.

2002 yılının ilk 11 ayında bu iki kurumun ödediği ilaç parası toplamı 2 katrilyon 730 trilyon TL.

Bu, toplam sağlık harcamalarının yarısından fazla bir tutar. Öyle ki, IMF bile bu konuda bir tasarruf istiyormuş. Başesgioğlu, bir İlaç Bilgi Bankası kurulacağını ve bilgisayar sistemiyle en azından fiyat kontrolü yapılarak bu miktarın ‘‘hatırı sayılır’’ bir biçimde aşağı çekilebileceğini söyledi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Vatansever, atıp tutana değil, vatan için bir şeyler yapana dendiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları