Çiş değil de kaka

CUMARTESİ günü bu köşede Hayrullah Mahmud adlı ‘‘sözde gazeteci’’ tarafından Uzanlar'ın İcra Kurulu üyesi Engin Saydam'a gönderilen bir mail'i aktardım.

Mail gazetecilik adına bir utanç abidesiydi. Adının başında ‘‘gazeteci’’ sıfatı olan birinin böyle bir mail kaleme almış olması büyük utançtı. Ben yazımda mail'in içeriğini mealen verirken şöyle yazdım:

‘‘BDDK'nın avukatı adamımız. Engin Akçakoca hakkında elimizde bir dosya var. Size karşı bir hareket yapılırsa önceden haberimiz olacak. Merak etmeyin.’’

Ve altına da şöyle eklemişim:

‘‘Vaat edilen tam olarak bu olmayabilir ama kesin olan bölüm yazarın BDDK'nın bir avukatının adamları olduğunu söylediği ve Engin Akçakoca hakkında ellerinde dosya olduğunu iddia ettiğidir.’’

BDDK içinden adam bulan, Engin Akçakoca hakkında elinde dosya olan ve bunları gazeteci olarak ‘‘yazmak’’ için değil, Uzan Ailesi'nin emrine vermek için edinen ‘‘haysiyetli’’ gazeteci Hayrullah Mahmud dün çeşitli internet sitelerine ‘‘Fatih Altaylı yalan yazıyor’’ diyerek işin doğrusunu anlatmış.

Benim yalan yazdığımı iddia eden Hayrullah Mahmud yazdığı mail'i şöyle aktarmış:

‘‘Engin Bey,

BDDK içinden bir avukat bizimle işbirliğine açık. Anlaşma sağlanırsa bilgi ve belge verebilirim diyor. Elinde Eggin Akçakoca ile ilgili de bir dosya var.

Bilgilerinize...

Hayrullah Mahmud’’

Ben yalancıyım, Hayrullah Mahmud ise şerefli, haysiyetli bir gazeteci.

Hayrullah Mahmud diyor ki: ‘‘Altaylı yalancıdır. Ben bu mail'i yazdığım zaman Sabah'tan ayrılmış, Star'a geçmiştim.’’

Aman ne önemli.

Ben ne bileyim Hayrullah Mahmud'un Star'a ne zaman geçtiğini. Doğrusunu söylemek gerekirse ben bu rezalet ortaya çıkıncaya kadar Hayrullah Mahmud adında bir gazeteci olduğunu dahi bilmiyordum.

Bir ara Sabah'ta bu isimle çıkan yazıları da başka bir gazetecinin takma isimle yazdığını sanıyordum.

Duble zede


BDDK bonozedelere yönelik bir açıklama yapmalı diyorum ama BDDK'dan ne yazık ki ses seda çıkmıyor.

Oysa hem BDDK'nın, hem de SPK'nın bu konuda ‘‘öncü’’ olması gerekiyor.

Çünkü vatandaşın mağduriyetinde her ikisinin de ciddi sorumluluğu var. Ve bana öyle geliyor ki, bu kurumların kendilerini korumak için atacağı adımlar Uzanlar'ın işine yararken, vatandaşın mağduriyetine çözüm olmayacak.

Oysa bakın bir vatandaş bana yolladığı bir faksta ne diyor:

‘‘Hürriyet Gazetesi'nde sizin yazılarınızı kesip klasörde saklarım. İmar Bankası ile ilgili olarak 3 Ağustos 2001, 25 Ağustos 2001, 2 Ekim 2001 ve 3 Ekim 2001 tarihlerinde yazdığınız haberleri BDDK, başka bir deyişle Bankaları Dolandıranlara Destek Kurumu'na fakslayarak bu haberlerin doğruluğunun arıştırılmasını istedim. Aynı kuruma arayarak bu yazılanlar doğru mu diye sordum. BDDK görevlisi sizi yalanladı. İmar Bankası'nda yaptıkları denetimlerde herhangi bir usulsüzlükle karşılaşmadıklarını belirttiler.

22 Ocak 2002 tarihinde Bankalar Yeminli Murakıpları'nın hazırladığı bir rapordan alıntılar yapmıştınız.

Bu yazınızı da BDDK'ya faksladım. Telefon da açıp öğrenmek istedim. Sizi yine yalanladılar. Sizin hakkınızda gerekli hukuki işlemleri yapacaklarını belirttiler.

Engin Akçakoca geçen sene ve bu senenin başında sistemde sorunlu banka kalmamıştır, denetimlerimiz AB standartlarındadır. Vatandaşlarımız Hazine bonolarında kesinlikle açığa satış olayı ile karşı karşıya kalmazlar. Bankalar ile ilgili en ufak ihbarı bile dikkate alarak bankaları hem şube, hem de genel müdürlük bazında denetliyoruz diye medyada da açıklamalar yaptı.

Bu esnada Devlet Bakanı Ali Babacan da vatandaşları Hazine Bonosu almaya davet ediyordu.

Ben Uzanlar ile ilgili olarak yazılanları dikkate alıp, paramı Uzanlar'a kullandırmak istemedim. Mevduatımı çekmek istedim. Paramız yok dediler. BDDK'ya telefon açıp İmar Bankası'nın Hazine Bonosu satma yetkisi var mı diye sordum. Var dediler. İmar Bankası açığa satış yapabilir mi diye sordum. Çok iyi denetlendiğini belirttiler. Bunun üzerine tüm mevduatımı Hazine Bonosu'na çevirttim. Şimdi hem Uzanzede, hem BDDK'zedeyim.’’

Bu durumda pek çok kişi var. Bunların bazılarının elinde BDDK'dan aldıkları resmi yazılar da var.

Şimdi bu kişiler soruyor: ‘‘Ne yapalım?’’ diye.

BDDK ses vermiyor. Ben söyleyeyim. Hem BDDK'yı, hem Uzanlar'ı dava edin.

Kısa bir ara


BDDK'nın horcumculardan tahsilat yapmak üzere ciddi bir biçimde harekete geçeceği konusunda bilgi aldım. Ben insanlara güvenmeyi, sık sık aldanmama neden olsa da, severim.

BDDK'ya bir şans veriyorum.

Makul bir süre içinde adım atmalarını bekliyorum. O güne kadar onları rahat bırakacağım.

Ama o makul sürede gerekenler yapılmazsa o zaman benden korksunlar.
Yazarın Tüm Yazıları