DÜN TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’le buluşup Turgay Ciner’e ‘Hayırlı olsun’a gittik. ‘TMSF Başkanı ve Fahri Tahsilat Daire Başkanı gelmişler’ diye karşıladı.
Kahvelerimizi içtik.
Epey sohbet ettik.
Ciner’e, ‘Ucuza iyi bir mal aldın’ dedim.
‘TMSF’ye ödediğimiz para ile iş bitmiyor ki, ayrıca üç yıldır buraya harcadığım paralar da var. Ucuza almadım’ dedi.
Ahmet Ertürk de ‘Böylesi daha iyi oldu. Diğeri vicdanları rahatsız edecekti’ diye ekledi.
Ciner Sabah ve ATV’yi kárlı hale getirdiğini aktardı.
Anladığım kadarıyla birkaç yıl içinde şirketi halka açmayı planlıyor ve TMSF’ye borcunu daha kısa sürede ödeyecek. Ahmet Ertürk de böyle bir ödemeyi memnuniyetle karşılayacaklarını belirtti.
Ben de Turgay Ciner’e Sabah’ın küçük ortaklarına bir çağrı yapıp yapmayacaklarını sordum.
Çünkü gazetenin içine düştüğü durumdan dolayı mağdur olmuş ortaklar vardı.
Bu soruma yanıt vermek için birkaç gün süre istedi. Yargıya intikal etmiş bir mesele olduğunu ve birkaç gün içinde net yanıt verebileceğini belirtti.
Gördüğüm kadarıyla Turgay Ciner Sabah’ın geçmişinden kaynaklanan sorunları taşımak istemiyor. Bu kapsamda Dinç Bilgin de Sabah’taki odasını yakında boşaltacak.
Ciner’le neredeyse 10 yılı bulan bir dönemde hakkında yazdığım olumsuz yazıları da konuştuk. Son olarak İzmir Adnan Menderes Havalimanı ihalesine Bayındır’la birlikte girmesini eleştirmiştim. Ciner ‘Yine haklı çıktın’ dedi.
Güldük.
Daha önce Uzanlar aleyhine yazdığım yazılardan dolayı beni eleştiren Ciner,‘Orada sana bir özür borçluyum. Bu kadarını tahmin edememiştim’ dedi.
Ben de kendisine geçen hafta Sabah’tan kazandığım bir davadan dolayı teşekkür ettim.
İlker Sarıer’in hakkımda yazdığı yazılardan dolayı bana tazminat ödemeye mahkûm olduğunu, bu parayla kendisine yemek ısmarlayacağımı söyledim.
‘Sen bize hiç dava kaybetmiyor musun?’ diye sordu.
‘Belki bir tane kaybederim’ dedim. O da bir yazımı hatırlatarak, ‘Benim tehdit ettiğimi yazmıştın ama bak asıl o bankacı beni tehdit ediyor’ diyerek bir banka genel müdürünün kendisine yazdığı mektubu gösterdi.
Turgay Ciner’e bir kez daha ‘Medyaya hoş geldin’ diyorum.
Umarım kavgasız gürültüsüz, doğruları yazan ve Türkiye için çalışan bir medyanın ‘ahlaklı’ tarafları oluruz.
Randevuda dediğimiz oldu
BAŞBAKAN Erdoğan’ın Bush’tan beklediği randevu tarihi geldi. Tam da dediğimiz gibi oldu.
Erdoğan kızının diploma töreni için haziran başında ABD’ye gidecek, Türkiye’ye dönecek, bir hafta sonra bir daha gidecek.
Oysa ‘diplomatik nezaket’ Başbakan Erdoğan’ın ABD’de olduğu günlerde zaman ayırmayı gerektirirdi.
Bu durum Amerikalı yetkililere ‘gayri resmi’ bir talep olarak iletilmişti. Ancak ‘kaale’ alınmadığı anlaşıldı.
İlişkilerdeki gerginlik sürüyor. Görünen bahane Erdoğan’ın Irak’la ilgili demeçleri.
Ancak aslında konu bu kadar basit değil.
Türkiye bölgedeki gelişmeleri ve planları anlayıp, ona göre kendi konumunu yeniden net bir şekilde belirlemedikçe bu gerginlik sürecek.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Doğruluğun zor ama hedefe ulaşan bir yol olduğunu unutmadığımız zaman.