Ciner’e Ertürk’le birlikte gideceğiz

PERŞEMBE akşamı TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’le konuşuyorduk.

Sordu: ‘Sabah’ı ve ATV’yi Turgay Ciner aldı. Sen de alınca hayırlı olsuna gideceğim diye yazmıştın. Gittin mi?’

‘Gitmedim’
dedim ve ekledim: ‘Ama gideceğim.’ Kahkahayı patlattı.

‘Lütfen haber ver de beraber gidelim.’

Ertesi sabah hemen Ciner’e bir çiçek yolladım.

Çiçeği alır almaz aradı:

‘Çiçek çok güzel. Teşekkür ederim ama ziyaretime gelecektin. Sonunda bize burayı aldırdın. Hayırlı olsuna gelme sözün var.’

‘Gelicem, gelicem ama yalnız gelmiycem’
dedim ve Ahmet Ertürk’le beraber kahveye gideceğimizi söyledim.

Bu sefer Turgay Ciner’in kahkahası çınladı.

‘Vallahi çok uygun olur. TMSF Başkanı ve bir numaralı tahsilat memuru. Bak sayende bizden 435 milyon dolar tahsil ettiler. Haftaya mutlaka bekliyorum’ dedi.
Gerçekten de yaza yaza sonunda ATV ve Sabah’ın satılmasını sağladım.

Kötü mü oldu! Ciner daha önce ATV ve Sabah için yılda 2 milyon dolar kira ödüyordu.

435 milyon dolar 200 yılda ödenebilirdi. Şimdi devlet bu parayı 10 yılda alacak.

Üstelik teminat olarak Ciner’in diğer şirketleri gösterildi. Yani ödeme ‘garantiye’ alındı.

Ciner kiracı statüsünden kurtuldu ve ‘medya patronları’ arasına katıldı. Ve bence çok önemli iki markayı ‘ucuz sayılabilecek’ bir fiyata alarak.

Dinç Bilgin de borcunun üzerine yatan adam damgasından kurtuldu, borcunun önemli bir bölümünü ödemiş oldu.

Herkesin kazandığı bir durum ortaya çıktı.

Bu işi zorlarken bana ‘tetikçi’ diyenler acaba şimdi aynaya bakınca bir nebze utanıyorlar mı?

Polise İstanbul tazminatı

CUMARTESİ günü polisin İstanbul’da çalışmamak için şark hizmetinden dönmemeyi göze aldığını ve son 3 yılda İstanbul’daki polis sayısında 9 binin üzerinde azalma olduğunu yazdım.

Polis gerçekten İstanbul’da görev yapmak istemiyordu. Maaş aynı, ancak hayat neredeyse yüzde 50 daha pahalı olunca İstanbul tam bir ‘sürgün yeri’ haline gelmişti.

En büyük sorun ise konuttu. Yazıdan sonra İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah aradı.

‘Yazınız yüzde yüz doğru bir noktaya parmak basmış. İstanbul’da çalışacak polis bulamıyoruz. Kimse gelmek istemiyor, gelenler gitmek için dilekçe veriyor’ dedi.

‘Peki ne önlem alacaksınız, çare var mı?’ diye sordum.

Varmış. Öncelikle İstanbul’da görev yapan polislere gerçek anlamda ‘kira yardımı’ planlanıyormuş.

Cerrah, ‘Bir memurun eline geçen para 900 YTL civarında. İstanbul’da bunun en az yarısı kiraya gidiyor. Geriye kalanla İstanbul şartlarında geçinmek mümkün değil. Şimdi İstanbul’daki polislere en az 300-400 milyon lira gibi işe yarayacak bir kira yardımı talebimiz var. Bu olmazsa belki bir ‘İstanbul tazminatı’ düşünülebilir. Hepsi görüşülüyor, konuşuluyor’ dedi.

Gerçekten de, İstanbul’da sadece polislere değil, görev yapan bütün memurlara ‘ek’ bir tazminat vermek gerek. Bunun kaynağı yok denebilir.

Devlet sadece kendi işini yaparsa ve işini yapmayanlar 637 sayılı yasa değiştirilerek ‘ayıklanabilirse’ kaynak kendiliğinden bulunur.

Bile bile yanlış yapılır mı?

RTÜK Digitürk’te ‘şifreli’ yayın yapan erotik kanalları kapattı. Yıllardır yapılan yayın birdenbire ‘zararlı’ hale gelmiş. Gerekçe ise şikáyet.

Şifreli ve ekstra ödemeli kanalları kimin şikáyet ettiğini merak ediyordum. İşin aslı sonra ortaya çıktı.

Asıl şikáyet Sinematürk için yapılmış.

Eski Türk seks filmleri buradan şifresiz gösteriliyormuş, bu şikáyet edilmiş.

RTÜK de ‘Hazır kapatmışken hepsini bakalım’ demiş ve 4 yabancı kanalı kapatmış.

Aslına bakarsanız bazı ‘sapıklar’ bu şifreli kanallardan da şikáyetçi olabilirlerdi.

RTÜK’ün anlaması gereken bir şey var, bu iş ‘şikáyetlerle’ yönetilemez, yönlendirilemez.

Her şeyden şikáyetçi olabilecek bir kesim bulunabilir.

Benim tanıdığım kalabalık bir grup da lig TV’deki yorumlardan şikáyetçi. Şikáyet olunca onu da kapatacak mısınız?

Zaten durum bu olsa ‘bilgili insanlardan’ oluşmuş bir kurula ne gerek var.

Bir komisyon toplanır, belirli bir şikáyet sayısı aşılınca televizyon kapatılır.

Kurulun oluşturulma gerekçesi dünyayı izlemesi, evrensel kuralları uygulaması ve kararların bir süzgeçten geçirilerek verilmesi.

Şikáyet oldu diye uyarı, şikáyet oldu diye kapatma ‘üst kurul’ mantığına aykırı.

Aslına bakarsanız yapılan yanlışlığın RTÜK de farkında ve ‘Yargı yolu açık’ diyor.

İyi de yargı yolu açık diye AB kapısındaki Türkiye’de bile bile yanlış yapmanın mantığı ne?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kendi egomuzu tatmin etmek için başkalarının egolarıyla oynamadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları