Çiçek: CHP’nin tavrı laikliğe zarar veriyor

DÜN sabahın erken saatlerinde Adalet Bakanı Cemil Çiçek aradı. Kaçak Kuran kurslarıyla ilgili yazımı okumuş ve her zaman olduğu gibi hemen bir yanıt verme ihtiyacı hissetmişti.

‘Fatih Bey, ortada dağ gibi bir sorun var. Bu sorunu görmezden gelemeyiz’ dedi.

Ve öncelikle CHP’nin tavrını eleştirdi:

‘CHP, biz dine saygılıyız, diyor. İyi hoş da, ne demek dine saygılı olmak. Bu bir söylemdir; ama bir çözüm değildir. Dine saygılısınız da, inanç hürriyeti için ne yapıyorsunuz demek lazım.’

Cemil Çiçek, sorunların tespitinin yeterli olmadığını, bu sorunlara çözüm bulmak gerektiğini söyledi. ‘CHP dine saygılıyız diyor. Bu ne demek? Biz vatandaşların dinle ilgili taleplerini devlet eliyle karşılamak için hangi adımı atsak önümüze dağ gibi çıkıyorlar. Laiklik elden gidiyor kıyameti koparıyorlar. Laikliğe en büyük zararı bu tavır veriyor. Farkında değiller’ diyen Çiçek bir de örnek veriyor:

‘Geçmişte Diyanet, Almanya’daki Türklerin dini ihtiyaçlarını karşılamak için oraya din görevlileri yolluyordu. Daha sonra buna son verildi. Ne oldu, bu ihtiyacı başkaları karşılamaya başladı. Birtakım gruplar, cemaatler ortaya çıktı. Bir boşluk bıraktık, orayı birileri doldurdu. Vatandaş bunlara çok mu bayılıyordu? Hayır. Ama bir ihtiyaç vardı. Karşılamadık, birileri bunu değerlendirdi. Sonra biz öfkelendik. O vatandaşlarımızı, ‘Vay şu cemaatin adamı, bu tarikatın bilmem nesi’ diye tu kaka ilan ettik. Nerede hata yaptık diye düşünmedik. Oradaki bazı yanlış unsurlar böyle ortaya çıktı.’

Bunları söyleyen Çiçek son durumla da bağlantı kurdu:

‘Şimdi aynı şey burada. 15 yaşından önce din eğitimi vermek mümkün değil. Diyanetin yaz kursları için de alt sınır 12 yaş. Ama vatandaş çocuğuna din eğitimini verdirmek istiyor. Devletten aradığını bulamayınca kaçak maçak demeden kurslara yöneliyor. Devlet verse, Diyanet verse ona gelecek. Ama vermeyince bulduğuna gidiyor.’

‘Peki Sayın Bakanım, kaçağı cezasız bırakmak doğru mu? Sizin söylemeniz tartışılabilir makul bir söylem. Niye bu eksende tartışmıyoruz?’ diye soruyorum.

‘Tartışamıyoruz. CHP laiklik yaygarası koparıyor. Kardeşim, Fransa laik değil mi? Orada kiliseye gidecek çocuğun yaşına mı bakılıyor? Ben diyorum ki, bu iş devlet eliyle olmalı. Kontrollü olmalı. Onun bunun eline bırakılmamalı; ama nasıl olacak. Diyanet’e kadro açıyoruz, kıyamet kopuyor. Peki Diyanet kadrosuz bu işi nasıl yapacak? Ben diyorum ki, bu işi devlet kontrolünde yasal hale getirelim. Sonra da kaçak olanın cezasını 10 kat artıralım. Ama önce vatandaşa doğrusunu, iyisini sunalım. Sonra cezasını verelim. Ben vatandaşa ‘Bu kötü’ diyorum, ‘İyi o zaman iyisini ver’ diyor vermiyorum.’

Adalet Bakanı’na bu konuda ısrarcı olmasını öneriyorum. ‘Olacağım’ diyor: ‘Haftaya bu iş Meclis’e geldiği zaman bu düşüncelerimi orada da söyleyeceğim. Ama CHP’den de yapıcı bir tavır bekliyorum. Gelsinler destek olsunlar, bu işi çözelim.’

Galatasaray’a Cafe Krem iyi olmuş

GALATASARAY ve Beşiktaş çok doğru bir iş yaptılar. Bu doğru işin diğer ucunda ise Ülker var.

İki kulübümüzün basketbol takımları, artık Avrupa’daki benzerleri gibi sahaya sponsorun adıyla çıkacaklar. Bu sponsor Ülker. Takımlara da sahip olduğu ürünlerin adını verecek. Galatasaray, Cafe Krem oluyor. Beşiktaş’ınkini bilmiyorum; ama o da yine bir Ülker ürünü olacak. Büyük kulüpler arasındaki aşırı rekabet nedeniyle yıllardır kimsenin yapmaya cesaret edemediğini Ülker yaptı. Yönetimler de, çok doğru bir kararla bu sözleşmeye imza attılar. Ancak yönetimlerin buradan gelen parayı basketbol şubeleri için değerlendirmeleri şart. Yoksa her iki markaya da yazık.

NOT: Basketbol’da Ülker’le anlaşmak ne kadar doğruysa, Galatasaray futbol takımının, Coca Cola’yı bırakıp Cola Turka ile anlaşması o kadar yanlış. Galatasaray vizyonunda bir futbol takımında, uluslararası markaların sponsor olarak bulunması çok önemli. Coca Cola korunduğu gibi yanına bir Siemens, bir Mercedes katılmalı.

‘Stent, by-pass’tan pahalı olabilir’

TÜRK
Kalp Damar Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu, önceki gün ziyaretime geldi.

Benim başlattığı ‘Stent mi, by-pass mı’ tartışmasında, by-pass ameliyatlarını yapanların da söz hakkı vardı. Geldiler, anlattılar.

Dedikleri özetle şöyle:

‘ Elbette ki, her meslekte olduğu gibi cerrahlıkta da, ticari kaygılarla hareket eden ve meslek etiğini göz önünde bulundurmayan veya ikinci plana itenler vardır. Bunlar mesleğin büyük bölümünü bağlamaz.

Bir hastanın by-pass olacağına veya stent takılarak yollanacağına karar verenler kardiyologlardır. Bize hastayı onlar yönlendirir.

Bazı vakalarda stent yeterlidir; ama ileri düzeydeki vakalarda stent yeterli olmayabileceği gibi stent uygulaması by-pass’tan daha pahalıya mal olabilir.

Stent uygulamalarında genelde birkaç yıl içinde komplikasyonlar tekrar eder ve yeni bir stent veya by-pass operasyonu gerekir. Oysa by-pass’ta sonuçlar çok daha uzun süreli kalıcıdır.

Yazılarınızdan birine konu olan kalpteki deliğin onarılmasıyla ilgili operasyon Türkiye’de de yapılıyor. Ancak sosyal güvenlik kuruluşları ameliyat dışındaki operasyonlarda kullanılan kapatıcı parçanın parasını vermediği için hastalar ameliyatı tercih ediyor. Ayrıca deliğin çok büyük olduğu hallerde ameliyat şart. Ancak sizin verdiğiniz örnek haklı. Anjiyografik müdahaleyle kapatılabilecek bir deliğe ameliyat önermek büyük hata.

Biz kimseyi kesip biçmeye meraklı değiliz. Ama hastanın en doğru tedaviye sahip olma hakkı var.’ Söyledikleri özetle böyle.

Ama bu konuda daha yazacak çok şey var. Onları da önümüzdeki günlere saklıyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Gözümüz yanımızdakinin değil, kendi tabağımızda olduğu zaman.
Yazarın Tüm Yazıları