CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, önceki gün medyayı da suçlayan bir açıklama yaptı. Bence son derece haksız. Nedenini anlatayım.
50 yılı aşan çok partili demokrasi geleneğine sahip Türkiye, bu süreç içinde ilk kez ‘‘muhalefetsiz’’ bir dönem geçiriyor.
Bunun sorumlusu ise medya değil.
Ben Kanal D Haber Merkezi'nde Ankara'da 2, İstanbul'da 2 arkadaşımı özel olarak CHP ile ilgili haberleri değerlendirmekle görevlendirdim.
Bu arkadaşlarım her gün CHP'li milletvekili ve yöneticilerin o gün neler yaptığını araştırıyor, bunun içinde ‘‘haber’’ haline getirebileceğimiz bir şey var mı diye bakıyorlar.
Bunu yapmamazın tek bir nedeni var.
Bu ülkenin muhalefete ve muhalif seslere ihtiyacı olmasından.
Bu nedenle arkadaşlarım CHP'yi yakından takip ediyorlar.
Bana da her gün sabah ve akşam olmak üzere iki rapor veriyorlar.
Bu raporlar genelde boş bir sayfa.
CHP'liler ya saçma sapan, ‘‘çağdışı’’, içi boş muhalefet yapıyor ve bunda siyasi nezaket sınırlarını aşıyorlar, ya da hiçbir şey söylemiyorlar.
Ülke adına bir anlam ifade etse nezaketsizlikleri de beni ilgilendirmiyor ama söylemlerinin de içi boş.
Bu yüzden CHP ile ilgili bir şeyler bulup haber yapmakta çok zorlanıyoruz.
CHP'nin boşluğunu bir başka ‘‘statükocu’’ DYP de dolduramıyor.
Sonunda Türkiye'de muhalefet yapmak ‘‘bazı askerlere’’ kalıyor.
CHP'nin ve DYP'nin boşluğunu genelde ‘‘asker’’ ve zaman zaman da ‘‘Cumhurbaşkanı’’ dolduruyor.
İşin kötüsü, bu durum ülkedeki sistemin işleyişini de bozuyor.
CHP'nin muhalefet etmedeki yeteneksizliği, Türkiye'de rejimi sıkıntıya sokan bir durum haline geliyor.
Sevgili Deniz Baykal etrafı suçlamadan önce partisinin ne yapıp yapmadığına bir baksın.
Çünkü bu gidiş iyiye doğru değil. Hem parti, hem ülke adına...
Şantaj ve küfür organları yaşamalı mı?
UZANLAR'ın şantaj silahı olarak kullanılan gazete ve televizyonlarda çalışanlar direniyor. Personel müdürü olan zat da açlık grevinde.
Türkiye enteresan ülke.
8 milyar dolarlık soygun yapıp paraları cebine atana ve bunca insanı mağdur edene değil de gerçekleri yazanlara kızan vatandaşlar var.
Ama Uzan çalışanlarından bana gelen bilgiler, Uzanlar'ın yanında çalışanların bu eyleme hiç ama hiç destek vermediğini gösteriyor.
Dün beni arayan bir Uzan çalışanı, ‘‘O açlık grevi yapan personel müdürüne bir sorun Fatih Bey. Bugüne kadar kaç kişiyi en küçük yasal hakkını bile vermeden kapının önüne koydu? Kaç kişiyi tazminatsız işten attı. Kaç kişinin maaşında hiç nedensiz indirim yaptı? Uzanlar'ın personele karşı tetikçiliğini üstlenen bu kişi mi şimdi mağdurmuş. Güldürmesin bizi’’ diyordu.
Bir başkası ise ‘‘Ben Uzanlar'ın ... şirketinde çalışıyordum. Yüzlerce arkadaşımla beraber tazminatsız kapının önüne koyuldum. Soru soranlarımız dövüldü. Ama şirketin kirli işlerini bilen, Uzanlar'ın sırdaşı durumunda olan birkaç kişi hálá ayda en az 5 bin dolar aldıkları işlerini sürdürüyorlar. Özel hesaplarına paraları yatıyor’’ diye detaylı bilgiler veriyordu.
Bu medya yaşamalıymış. Herkes destek olmalıymış.
Uzan Ailesi buradan çıkıp herkese sövmeye ve banka batırıp milyar dolarları indirmeye devam etsin ve bu iğrenç düzeneğe çomak sokanlara iftiralarla saldırmaya devam etsin diye mi?
NOT: Oradaki çalışan pırıl pırıl insanlar kusura bakmasın. Onlar için gerçekten üzülüyoruz. Ama elindeki medyayı bu kadar pis kullanan birine destek veremem.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendi beceriksizliğimizin faturasını başkalarına keserek kurtulduğumuzu zannetmediğimiz zaman.