Ceza kesiyorsan köprüden de ucuz geçir

ARAZİ araçlarının 70 kilometreden hızlı gitmelerinin yasak olduğu ve bu sınırı aşan 4x4 araçlara ceza kesildiği haberi birkaç keredir gazetelere konu oluyor.

Trafik yasası böyle diyor.

Polis de bunu uyguluyor.

Yanlış bir uygulama.

Çünkü şu an piyasada satılan 4x4'ler arazi aracı değil. Bu yeni bir sınıf: SUV

Yani Spor Amaçlı Taşıt denilen bir tür. Trafik Yasası bu tanımı bilmediği için bu araçlar ‘‘arazi aracı’’ oluyor.

Polisin yapacağı bir şey yok.

Ancak o zaman başka bir gerçek ortaya çıkıyor.

Boğaz köprüleri ve otoyollardan bu araçların ‘‘ucuza geçmesi lazım’’, daha doğrusu otomobiller için uygulanan tarifenin yarı fiyatına geçmesi lazım.

Eskiden bu araçlar moda olmadan önce Land Rover gibi arazi araçları Boğaz Köprüsü'nden tarife gereği yarı fiyatına geçerdi.

Sonra bu uygulama kaynatıldı gitti. Yasaların ve yönetmeliklerin vatandaş aleyhine olanlarını uygulayıp, vatandaş lehine olanlarını uygulamamak olmaz.


Sigorta yaptırmayana niye ev yapıyorsunuz?


BU kadar tutarsızlık, devlet-halk ilişkisinde bu kadar ‘‘kaypaklık’’ olunca, bu ülkenin bugün içinde bulunduğu duruma şükretmek gerekiyor.

17 Ağustos depreminden sonra devlet bir sistem geliştirme çabası içine girdi:

‘‘Doğal Afet Sigortası’’

Son derece doğru işti.

Her afet sonrası ‘‘Devlet yardım etsin’’ diye ağlaşanlara karşı ciddi bir çözüm.

‘‘Sen kendini garantiye al, sonra devletten yardım bekle’’ çözümü.

Primi son derece cüzi.

Ödüyorsun. Afette zarara uğrarsan zararın karşılanıyor.

Sistem devreye sokuldu.

Tanıtımlar hazırlandı, reklamlar yayınlandı.

Kolay, akılcı bir sistem.

Ama her nedense her işi devletten bekleyen Türk halkı buna da yeterince ilgi göstermedi.

Büyük ihtimalle primlerin de devlet tarafından yatırılması beklenildi.

Tam bu sırada Bingöl depremi oldu.

Pek çok ev ve işyeri hasar gördü.

Bir de bakıldı ki, Bingöl'de Doğal Afet Sigortası yaptıran topu topu birkaç yüz hane var.

Buna rağmen Başbakan çıkıp sözü verdi:

‘‘Bilmem kaç bin tane deprem konutu yaptırıp vatandaşa dağıtacağız.’’

Haydaaaa.

Kime neyi dağıtıyorsunuz yahu! Sigortasını yaptırıp, kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirene para ver, ev ver, yasa ne diyorsa yap. Hatta örnek olsun diye fazlasını yap. Ama mabadının üzerinde oturup, üç otuz parayı bile sigortaya yatırmayana kimin parasıyla ev veriyorsunuz.

Burası bir hukuk devleti olsa verememeleri lazım.

Ama verecekler.

Önce partiye yakın müteahhitlere evlerin yapım işini, Allah izin verir de inşaatlar biterse de evleri verecekler.

Böylece Doğal Afet Sigortası da tarihe karışacak.

Çünkü aklı başında hiç kimse gidip sigorta yaptırmayacak. Nasıl olsa verilen bir hak için niye uğraşayım ki diyecekler.

Ben de öyle diyorum.

Doğal Afet Sigortası için yatırdığım primimi geri istiyorum.

Bundan sonra da yatırırsam namerdim.

Bu düzeyde spor mu yazılır?


HINCAL Uluç Galatasaray hakkında yazı yazmıyor olmama taktı.

Dün ‘‘Sustu veya susturuldu’’ diyor.

Susturulmam mümkün değil.

Sustum. Nedeni çok basit.

Türkiye'de sporun ve sporla ilgili ahkám kesenlerin düzeyi ortada.

Hal mafyası ve benzerleri spora bulaşınca, spor spor olmaktan, spor sayfaları spor sayfası olmaktan çıkıyor.

Bunlarla mücadele etmek için o düzeye inmek gerekiyor.

O düzeye inince de, kendimi kötü hissediyorum.

Üstelik buna değmiyor da.

Çünkü uğruna mücadele edilenler bile bunun değerini bilmiyor, hatta karşı cephede yer alıyorlar.

Ben sporu o düzeyde görmek istemiyorum.

Anladın mı, Hıncal Abi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Yönetici olmakla kendini yönetici zannetmek arasındaki fark herkes tarafından fark edildiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları