Cem Uzan’ın dokunulmazlığı var mı?

CEM Uzan’ı kamu tarafından el konulmuş mülke silahlı adamlarıyla baskın yapan bir çete lideri gibi değil de, sanki saygın bir kişiymiş gibi karşılayıp uğurlayan ‘Jandarma komutanı’ ve aynı kişiyi sanki hiçbir suç işlememiş gibi salıveren ‘Savcı’ ile ilgili sorularıma ne İçişleri Bakanlığı, ne de Adalet Bakanlığı’ndan bir yanıt gelmedi.

Bekliyorum.

Bu arada sokakta karşılaştığım vatandaşların sorduğu bir soruya yanıt vermekte zorlanıyorum.

Herkes, ‘Fatih Bey, bu Cem Uzan’ın babası, kardeşi aranıyor. Peki bu Cem Uzan nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak geziyor. TMSF Başkanı’nın yanına silahla gidiyor. Oraya buraya baskın yapıyor. Bu devlet bu kadar aciz mi?’

Sevgili okurlar, bu sorunun yanıtını ben de bilmiyorum!

Cem Uzan girdiği seçimlerde seçilip dokunulmazlık kazanamadı ama belli ki bir dokunulmazlığı var.

Yıllarca ‘illegalite’ yani kanun tanımazlık üzerine kurulmuş bir ‘suç imparatorluğunu’ yönetince herhalde çok kilit noktalarda çok önemli ‘bağlantılar’ edinmiş oluyorsunuz.

Ve bu bağlantılar kendi pisliklerini de örtbas etme uğruna Cem Uzan’ı korumaya ve kollamaya devam ediyorlar.

Ben bunun başka bir açıklamasını bulamıyorum.

Peker’den mektup var (1)

SEDAT Peker,
cezaevinden uzun bir mektup göndermiş. Aslında tamamını yayınlamak isterdim ama bir miktar özetleyeceğim.

Herkesin bir sözü, herkesin bir yanıtı olabileceğini düşündüğüm için aktarıyorum:

‘Yapmış olduğunuz işinizden dolayı şahsımla ilgili olumsuz haberler yapmanız belli bir noktaya kadar anlam verebileceğim bir konudur. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, ben Fenerbahçeli değilim. Çocukluğum ve gençliğimin ilk yılları Anadolu yakasında geçtiği için bütün arkadaşlarım Fenerbahçeli idi. Bu vesile ile bu camiada taraftardan kulüp başkanına kadar pek çok tanıdığım vardır. Şahsımın futbola karşı özel bir ilgisi yoktur. Fenerbahçe değil, hiçbir kulübün maçına gitmedim. Hangi yüksek akıllının size söylemesiyle sizi darp eden kişilerin benim adamım veya yakınım olduğuna inandığınızı bilmiyorum. Bahsi geçen kişilerle ne sizin darp olayınız öncesi, ne de sonrası hatır sormak amacıyla dahi görüşmemiz olsaydı bile, ki on senedir telefonlarım sürekli dinlenir, haklarında birçok konuda şikayet edip dava açılmasına sebep olduğum yetkililer tarafından mutlaka size ulaştırılırdı. (....)

Hakkımda şike söylentileri diye yayınlanan iki konuşmam var. Bir tanesi Atilla Yıldırım isminde bir tanıdığımın Ankara’ya gideceğini söylediğinde benim federasyon seçimleri var. Daha sonra gitsen iyi olur. Yine benim ismimi karıştırırlar. İkincisi kardeşimle evliliğinden dolayı akrabam olan Mecnur Otyakmaz ile görüşmemde federasyon başkanlığı için oy kullanacaksan benim hiç kimseyi desteklemediğimi söyle. Ben bu konunun içinde değilim. Abim Vedat Peker’in küfürlü konuşmaları beni ne kadar bağlar. Benden 10 yaş büyüktür. Rizespor’un başkanıdır. Çevremdeki herkes bilir ki, abimle olan ilişkilerim son derece mesafeli ve soğuktur. Menajer Olgun Aydın Peker’in konuşmalarında şike varsa kendisini bağlar. Kendisinin ortağı değilim....

Anlatıklarıma inanmayabilirsiniz. Düşüncelerinizi haber yapabilirsiniz. Buraya kadar her şey normal. Ama köşenizde veya konuk olduğunuz televizyon programınızda söylediğiniz iki söz var. Bu olmaz. Hareketlerimden ve tavırlarımdan benden hoşlanmayabilirsiniz. Ama Kutluhan Arslan isimli beni tanıyan birinin bir kadın satıcısı ile yaptığı bir konuşmayı Sedat Peker’in adamı bir bürokrata kadın sipariş etti diyemezsiniz. (...) Eğer bir gün suç örgütü kurup bunun lideri olmaya karar verirsem, yazmış olduğunuz şeyi bütün dünyanın sahibi olmak adına bile yapmam, yapılmasına müsaade etmem. Kutluhan Arslan benim adamım olsaydı şu an cezaevinde olurdu.

... Benim hakkımda ilk yazılar yazmaya başladığınızda elime bazı belgeler geldi. Sizinle ilgiliydi. Bakıldığında montaj olduğu anlaşılmıyordu. Profesyonel bir elden çıktığı belliydi. Herkes bunlardan milyonlarca bastırıp dağıtmak fikrindeydi. O sırada orada bulunan herkese göre bunlar gerçekti ama ben biliyordum ki gerçek değildi. İşte sizinle aramızdaki fark bu...’

Mektubun bu bölümünde Peker’in yazdıkları bunlar.

Daha çok bir savunma, bir kendini anlatma ihtiyacı.

Yarın yayınlayacağım bölüm ise daha önemli. Gazetecilik açısından ‘organize suç örgütü lideri’ olduğuna inandığımız bir kişiyle ilgili haber yaparken bile ilkelerimizden taviz vermememiz gerektiğini, haklı olabilecekken, haksız hale düşmememiz gerektiğini hatırlatan bölümleri var.

Bekleyin...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Herkesin herkesten öğrenecek bir şeyi olduğunu kabul ettiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları