SON zamanlarda medyayı kullanarak hesaplaşmak, ama bunu çok çirkin biçimde yapmak ádet haline geldi.
Karalamak için, engellemek için özellikle bürokrasi medyayı kullanır oldu.
Bir bürokratın göz diktiği göreve bir başka bürokrat mı atanacak?..
Kolay, hemen bir dosya bul, basına sızdır, işi engelle.
Eğer dosya doğruysa yapılan iş haklı görülebilir ama ya o dosya gerçekleri tam olarak yansıtmıyorsa...
Olamaz mı?
Bal gibi olur.
Geçtiğimiz günlerde oldu.
Bakırköy'den 1997 yılında ehliyet alan binlerce sürücünün ehliyetinin iptal edileceği haberi basına verildi.
Haber ilginçti.
Haber merkezleri haberin üzerine atladılar.
Haberde belgeleriyle birlikte Bakırköy'ün o dönemki İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün de adı geçiyordu.
Haberi yaptık.
Ertesi gün adı geçen dönemin Müdürü Fevzi Ektiren aradı ve randevu istedi.
Hemen kabul ettim.
Geldi... Elinde bir dosya. Haberler doğruydu, Fevzi Ektiren o yolsuzluk suçlamasından dolayı soruşturma geçirmişti ve olay yargıya intikal etmişti.
Ama sonrası...
Sonrası önemliydi.
Fevzi Ektiren ‘‘sınav değerlendirme kurulu oluşturmamakla’’ suçlanıyordu ama o dönemde hiçbir yerde böyle bir kurul yoktu.
Mahkemede durumu incelemiş ve Ektiren'in hakkında kovuşturma yapılmasına bile gerek görmemişti.
Fevzi Ektiren bu olaydan sonra pek çok yerde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yapmış, sadece o günden sonra onu aşkın ‘‘Takdir Belgesi’’ almıştı.
Üzüldüm.
Ektiren, ‘‘Üzülmeyin. Ne zaman bir yere atanacak olsam bu belgeler hemen basına sızdırılıyor. Artık alıştım’’ dedi.
Üzülmüştüm, çünkü bürokratların birbirlerini yıpratmak için ‘‘doğruları yansıtmayan belgelerle’’ basın önünde hesaplaşması devleti yıpratıyordu, başkasını değil.
Telsim’in kampanyası engellenmeli
BEN patron olsam, sahibi olduğum işyerindeki telefonların Telsim'i aramasına izin vermem.
Nedeni ise basit.
Telsim'in yeni kampanyası.
Ceparan diye bir tarife başlatmışlar.
Diyor ki: ‘‘Telsim dışında bir telefondan Telsim hatlı bir telefon arandığında konuşulan her bir dakika için 1 dakika bedava konuşma hakkı kazanıyorsunuz.’’
Yani şunu diyor: ‘‘İşyerinizde faturasını sizin ödemediğiniz bir telefondan kendi hattınızı veya bir yakınınızın hattını arayın. Bedava konuşma hakkı kazanın, faturayı patronunuz ödesin.’’
Ne güzel değil mi?
Bu patron özel sektör olabilir, devlet olabilir.
Onlar kaybedecekler, Telsim ve Telsim abonesi kazanacak.
Bu ciddi bir biçimde halkı ‘‘ahlak dışı’’ davranmaya teşvik etmektir.
Telekomünikasyon Üst Kurulu bu tip ahlak dışı kampanyaları durdurmalıdır.
Sizi yine de severim
AH bazı insanlar komplekslerini bir aşabilseler.
Mehmet Barlas'ın Deniz Seki ve Popstar yazanlara yönelik eleştirisine önce yanıt vermeyip sonradan dahil oldum. Tartışmayı abuk sabuk bulduğumu yazdım. Barlas bozulmuş. ‘‘Ben Altaylı'yı kastetmemiştim’’ diyor ve bana çatıyor. Bir de ekliyor: ‘‘Geçmişte bana hakaret etmiş, özür dilemişti.’’
Ebette hata yaptıysam her zaman dilerim ama yalan söylemem.
Fatih Altaylı'dan başka hiçbir köşe yazarı Deniz Seki'yi savunmamışken, bu yazıyı eleştiri konusu yapıp, ardından ‘‘Ben Altaylı'yı kastetmemiştim’’ demem.
Ayrıca da beni kastetsen ne olur, kastetmesen ne olur Sevgili Mehmet Barlas.
Ben kızmıyorum da, sen niye kızıyorsun.
Ya Ayşe Arman'a ne demeli.
Bir röportajda bir soruya üç satır yanıt veriyorum.
Ayşe Arman neredeyse tam sayfa cevap veriyor.
Vicdan micdan laflarıyla.
Bir sporcuyla röportaj yaparken döpiyesinin içine bir şey giymemesini öneriyor. Ama kız kabul etmiyor.
Ben bunu anlatıyorum. Ayşe Arman konuları alıp başka yerlere götürüyor.
Okumadığı ve sıkıcı bulduğu Fatih Altaylı'ya tam sayfa yanıt veriyor..
Biraz sakinleş Ayşe. Rahatla. Yeme şu tırnaklarını.