Paylaş
Otoyollara ve köprülere zam yapıldı. Tekel olmanın verdiği avantajı kötüye kullanan bir kurum var karşımızda.
Karayolları, kalitesiz hizmeti pahalıya satıyor. Otoyollara otoyol demeye bin şahit gerek.
Delik deşik.
Eğri büğrü.
Otoyol diye güvenip gaza basınca, yol ölüm tuzağı oluyor.
Allah'tan memlekette her şeyin kötüsüne alışkınız da telef olmuyoruz.
Ancak bu kalitesiz hizmete böylesine fahiş zam yapılınca insan isyan ediyor.
Köprüye zam yüzde yüz.
Çüş!
Diyeceksiniz ki, ‘‘Çüş diye hayvana denir’’.
İyi de, bu zam sizce insani mi?
İstanbul'da işi ile evi ayrı ayrı yakalarda olan birisi için aylık en az 20 milyon lira sadece geçiş parası.
Bu arada bir de otoyol kullanmak zorundaysa Deli Dumrul'a ödenecek miktar ayda 44 milyon.
Vatandaşı keriz yerine koymanın bu kadarı olur.
Zaten son 6 ayda benzine yüzde yüz elli zaman yapılmış, bir de otoyoldan bindiriyorlar.
İnsafsızlar... Utanmazlar...
Peki ne yapalım?
Vallahi ben dün paralı otoyolu değil, yan yolları kullandım.
Köprüde ise çare yok.
Ne yapacağınızı söyleyemem.
Ama başımdan geçen bir olayı nakledebilirim.
Bir tarihte yabancı bir ülkede paralı yoldan bir yerden bir yere gidiyorum.
Gişelere yaklaştım, akıl almaz bir kuyruk.
Bende Telepass var, ama orası da tıkalı.
Durdum. Yarım saat falan bekledim.
Acelem var ama trafik kıpırdamıyor.
İnip gişelere doğru yürüdüm.
Baktım geçen yok.
Zam yapılmış. Vatandaş da protesto etmiş geçmiyor.
Ben de otomobili olduğu yerde bırakıp gişeleri yürüyerek geçtim ve bir taksiye binip işime gittim.
Zam kararı geri alınıncaya kadar kimse geçmemiş.
Sonunda akşama doğru zammı kaldırmışlar, millet geçmeye başlamış, benim otomobili de çekmişler.
Gidip durumu anlatınca ceza bile kesmediler.
Hani hazır sivil toplum hareketi falan derken... Aklınızda bulunsun.
Zam ne için?
OTOYOL ve köprü geçişlerine yapılan zamla otoyolların hizmet kalitesi yükselecek olsa canım yanmaz.
Daha fazla gişe açılsa, köprülerde tıkanıklıklar ortadan kalksa, OGS için ayrılan şeridin açık kalması için adam görevlendirilse falan zammı bir nebze hoş görelim.
Tabii ki öyle olmayacak.
Devlet her vesileyle vatandaşın cebine elini sokuyor.
Niye biliyor musunuz?
Bütün geçimini devlete para satarak sağlayanları biraz daha zengin etmek için.
Depremin ertesi günü faizleri artıran alçakları biraz daha zengin etmek için.
Sizden, benden aldıkları her kuruşu, faiz diye bunların cebine pompalamak için.
Bakan eşinin cezaevinde ne işi var?
ADALET Bakanı Hikmet Sami Türk Adalet Bakanı da, eşi neci?
Evet, evet Bayan Türk neci?
Ne iş yapar, vasfı nedir, Adalet Bakanlığı içinde hangi resmi görevi ifa etmektedir?
Bu soruların yanıtlarını ciddi bir biçimde merak ediyorum.
Çünkü her tarafta Bayan Türk'ün cezaevlerini gezerken çekilmiş fotoğraflarını görüyorum.
Bayan Türk hangi sıfatla cezaevi geziyor.
Fahri cezaevi müfettişi mi?
Yoksa Hikmet Sami Türk'ün Rahşan Hanım'a af yasası hazırlamaktan bakanlık yapmaya vakti kalmıyor da, onun yerine Bayan Türk mü bakanlığa vekálet ediyor?
Böyle bir durum olmalı. Aksi takdirde Fatma Türk Hanımefendi'nin cezaevlerinde fink atıyor olmasının bir yasal dayanağı olmayacak.
Gidin bakalım bir cezaevinin kapısına, kapıda ne istediğinizi soran görevliye, ‘‘Hiç, şöyle bir gezeyim bakayım, mahkûmlar ne yapıyor diye geldim’’ deyin.
İçeri alınır ve gezdirilirseniz mesele yok.
Yok eğer alınmazsanız, Adalet Bakanı'nın eşi niye alındı biri bana anlatıversin.
Hırsızların perisi
ÖMER Bilgin. TURBAN tokatçısı. Süleyman Demirel'in bodyguardlığından TURBAN Genel Müdürlüğü'ne, oradan Meclis'e atlayan zat.
Asıl atlaması gereken yer cezaevi olduğu halde hálá serbest gezen muhterem.
Sahtekárlığı öylesine abartmış ki, sahte ihale için sahte gazete bile bastırmış.
Sülün Osman, tokatçı Ömer'in stajyeri dahi olamaz.
Ve bu adam bunca olaya, bunca hırsızlığa rağmen hálá serbest.
Hálá ortalıkta geziyor.
Demirel'in eski korumasını kim koruyor acaba?
Bana öyle geliyor ki, bizim memlekette hırsızları koruyan bir peri var.
En azından bazı hırsızları...
Kaç ölü?
DEPREMİN ilk haftasından bu yana ölü sayısı milimetrik artıyor.
Kaldırılan onca enkaza rağmen ölü sayısındaki artış komik.
Sanki enkazların altından hiç ceset çıkmıyor gibi.
Böyle bir demokratik ülke mi olur Allah aşkına?
Depremde kaç kayıp verdiğimizi dahi öğrenemiyoruz.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her şeyi eleştirenler, kendi makamlarını eleştirilemez zannetmedikleri zaman.
Paylaş