MEHMET Emin Karamehmet son derece uyanık bir işadamı. Türkiye'de kurduğu düzen taşa takılıp tökezleyince Türkiye'deki siyasetçileri etkilemek için ‘‘iş bitirici’’ bir ekip kurdu.
Bunların içinde ‘‘gazeteci’’ kılığında dolaşanlar da vardı, üst düzey profesyonel yönetici kılığında dolaşanlar da.
Gazeteci olanlar ‘‘iktidar’’ değişince iş bitiremez oldular.
Diğerlerinin durumu ise birkaç gündür ortada.
Karamehmet Türkiye'deki iktidarı ne yaptı, ne ettiyse etkileyemedi.
Şimdi bunun için çok daha karmaşık bir formül buldu.
Karamehmet AKP iktidarının, ABD ile bozulan ilişkilerini düzeltmek için ABD'deki ‘‘Musevi lobisi’’nden medet umduğunu gördü.
Hemen planlarını ona göre değiştirdi.
Gitti, ABD'deki en etkin Musevi kuruluşlarından JINSA'yı desteklemeye başladı.
JINSA'nın Richard Perle gibi ‘‘profesyonellerini’’ bağladı.
Büyük ihtimalle JINSA'ya hayli bir ‘‘yardım’’ yaptı.
Şimdi ABD'nin etkin Yahudi kuruluşu JINSA, Karamehmet'e çalışıyor.
Ve Başbakan'ın önümüzdeki hafta sonu başlayacak ABD gezisinde JINSA, Karamehmet'e büyük bir ‘‘kıyak’’ yapacak.
29 Ocak günü Washington'da Mayflower Hotel'de yapılacak bir törenle Mehmet Emin Karamehmet'e ‘‘Distinguished Leadership Awarad’’ yani ‘‘Seçkin Lider Ödülü’’ verecekler.
JINSA bu ödülü duyururken Mehmet Emin Karamehmet'i de ‘‘Teröre karşı savaşta müttefikimiz ve dostumuz’’ diye tanımlıyor.
Çok merak ediyorum Mehmet Emin Karamehmet, 6 milyar doları aşan borcu Türkiye'ye değil de İsrail'e ‘‘takmış’’ olsaydı JINSA bu ödülü yine verir miydi?
Başbakan eğer bu ödül törenine katılırsa (hiç sanmıyorum ama), JINSA yöneticilerine ‘‘Madem bu kadar seviyorsunuz. Borcunu da siz ödeyiverin’’ derse JINSA'cılar ne yanıt verir.
NOT: JINSA, Jewish Institute for National Security'nin başharfleridir. Ulusal Güvenlik İçin Yahudi Enstitüsü anlamına gelir..
Yengesine bunu yapan millete neler yapmaz
MİLLİYET Gazetesi dün ‘‘enfes’’ bir gazetecilik yaptı ve Cem Uzan'ın, kardeşinin eski eşi ile yaptığı bir telefon konuşmasını haberleştirdi.
Detayını burada yasal nedenlerle veremediğim konuşmada Cem Uzan, gelinleri Yeşim Salkım'a benim şimdiye dek duymadığım küfürler savuruyor ve ‘‘Sen şeytansan ben iki kere şeytanım’’ diyor. Konuşmanın yapılış gayesi Salkım'ın, Hakan Uzan'dan ayrılmasını sağlamak.
Cem Uzan bu amaçla Yeşim Salkım'a ağır hakaretler ve tehditler savuruyor.
Milliyet bu haberi yayınlayınca, bizim meslektaşlar arasında ‘‘Bunu haber yapmak ne kadar doğru?’’ diye bir tartışma başladı.
Cem Uzan sıradan bir kişi, sıradan bir işadamı olsa, bu konuşmayı haber yapmak büyük yanlış.
Çünkü bu devletin kayıtlarına girmiş de olsa ‘‘özel’’ bir telefon konuşması ve halkı ilgilendiren bir tarafı yok. Öyle olunca da, bu konuşmayı yayınlamakta bir ‘‘kamu yararı’’ yok.
Yayınlanmamalı.
Ama Cem Uzan sıradan bir insan, sade bir işadamı değil.
Cem Uzan siyasete iddialı laflarla girmiş, Türkiye'nin yönetimine talip olmuş bir kişi.
‘‘Başbakan’’ olacağım diyor.
O zaman iş değişiyor.
Başbakan olacağını iddia eden, halktan oy ve destek isteyen birinin ‘‘nasıl biri’’ olduğunu göstermek açısından bu telefon konuşmasının içeriği değer taşıyor.
Yani iş birden ‘‘özel hayattan’’ çıkıyor.
‘‘Kamu yararına’’ dönüşüyor.
Kendi kardeşinin eşine, ‘‘Senin ananın .... beton döktürürüm, kimse .......mez’’ diyen bir başbakana sahip olup olmama kararını vermemizi sağlayacak bir konuşmanın yayınlanmasında ‘‘kamu yararı’’ vardır.
O nedenle de Milliyet'in yaptığı ‘‘etik’’ açıdan son derece doğrudur.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sevgiyi kötüye kullanmanın, kullanılana değil, kullanana zarar verdiğini anladığımız zaman.