Bu ne gereksiz bir tartışmadır

BİZİM Kokpit Uğur Cebeci’nin oğlu Sevgili Bulut, geçtiğimiz günlerde dünyanın en iyi mimarlık okullarından biri olan ‘Rhode Island School of Design’dan mezun oldu.

Uğur da törene katılmak için oradaydı.

Dönüşte törende meydana gelen bir olayı anlattı:

Diploma töreni sırasında mezunlardan biri sahneye çırılçıplak çıkmış. Okulun dekanı da diplomayı verdikten sonra konuklara dönmüş ve ‘Biz burada en yaratıcı çocukları eğitiyoruz. Yaratıcı olunca biraz da deli olmalarını normal karşılıyoruz’ demiş ve gülmüş. Tabii konuklar da.

Uğur Cebeci’nin bunu anlattığı gün Edirne’de bir okulda resim sergisi vardı ve okul müdürü bazı nü resimleri ‘edebe aykırı’ olduğu gerekçesiyle sergiden kaldırtıyordu.

‘Hey Allahım nelerle uğraşıyoruz’ derken önceki gün Erzurum’dan bir haber geldi. Başörtülü bir anne, evladının diploma törenine başı örtülü olduğu gerekçesiyle sokulmamıştı.

Oysa annenin başındaki türban değil (türban olsa ne fark eder), pek çoğumuzun annesinin, büyükannesinin başında bulunun türden bir başörtüsüydü.

Bir kez daha ‘Nelerle uğraşıyoruz’ diye hayıflanırken, Kocaeli’nden gelen görüntülerde kara çarşaflı bir başka anne, tören alanında çocuğunun mezuniyetini fotoğraflarken görülüyordu.

Dün de Bursa’da başı bağlı anneler, sahnede çocuklarına diploma verdi.

Anlayacağınız tam bir karmaşa, tam bir keşmekeş.

Türkiye’nin tüm sorunları bitmiş gibi acayip işlerle uğraşıyoruz.

Bu rezilliğe artık bir son vermenin zamanı.

Kimsenin zorla baş açtırmaya hakkı yok; ama unutulmamalı ki, kimsenin zorla baş kapattırmaya da hakkı olmayacak.

Kıbrıs Havayolları’nda ahlak bekçisi var

KKTC’
nin milli havayolu ‘Kıbrıs Türk Hava Yolları’, KKTC’nin kontrolünde gibi görünse de, aslında yönetiminde Türkiye’nin büyük etkisi var.

O nedenle de bu havayolu şirketindeki önemli yöneticiler, Türkiye’nin onayı olmadan atanmıyor.

Şimdilerde KTHY’nin genel müdür vekili ve yönetim kurulu koltuğunda oturan kişi ‘Ankara’dan onaylı’, Sadettin Gezmek.

Kıbrıs Türk Hava Yolları, 8 ay kadar önce yaptığı bir ihaleyle uçaklarında dağıtılan derginin haklarını sattı.

Bu hakları alan şirket, dergiyi hazırlayıp uçaklara koyacak, bunun için de KTHY’ye önemli miktarda para ödeyecek.

Masraflarını da dergiye alacağı reklamlardan çıkaracak.

Ancak ortada ciddi bir sorun var.

Dergiyi hazırlayan yayıncılar, bu dergiye her reklamı alamıyorlar.

İki tür reklam yasak.

Bunlardan biri ‘mayo reklamları’, diğeri ise alkollü içecek reklamları.

Deniz, güneş ve eğlence pazarlayan turistik bir adaya giden yolculara, mayo ve içki reklamı yapamıyorsunuz.

Sadece bu kadarla kalsa iyi. Diğer bütün ilanlar da Genel Müdür Vekili Sadettin Gezmek’in onayından geçmek zorunda.

Gezmek, ‘müstehcen’ bulduğu reklamların yayınlanmasına izin vermiyor.

Bu kapsamda bazı parfüm ve saat reklamlarını bile engellemiş.

Genel Müdür Vekili, her reklamı inceliyor. Müstehcen bulduğu tarafları düzelttiriyor ve daha sonra yayınına izin veriyor.

Casino reklamlarına ise şimdilik izin var ama bir şartla: Krupiye kızların seksi görüntüleri ilanda kullanılmayacak.

Böyle bir ‘kafa yapısı’, bir havayolu şirketinin tepesinde oturuyor.

Ne diyelim!..

By-pass tartışması büyüyor

‘BY-pass mı Stent mi’ başlıklı ilk yazımda ‘Bu konu epey tartışılacak’ demiştim.

Haklı çıktım.

Dün Sabah Gazetesi, müthiş bir ‘komplekssiz gazetecilik’ örneği vererek benim yazımı, adımla sanımla ve hatta fotoğrafımla manşete çekmiş.

Dün erken saatte Kanal D’de bir arkadaşım, ‘Sabah’ın manşetindesin’ deyip gazeteyi önüme fırlattı.

Başlığı görünce, ‘Eyvah ne oluyoruz’ dedim; çünkü manşette fotoğrafım ve üzerinde ‘Ağır İtham’ başlığı yer alıyordu.

Okuyunca bana yönelik bir haber olmadığını, benim yazdığım bir yazının manşete taşındığını gördüm.

Bu tartışma gerçekten büyüyor.

Ben ise bu konuya birkaç gün ara verip sonra tam gaz olayın farklı boyutlarıyla üzerine gideceğim. Ara vermemin nedeni ise Türk Kalp Damar Cerrahisi Derneği’nin bu konuda benimle görüşmek istemesi.

Onları da dinleyip ardından olayın sosyal sigorta kuruluşları dahil tüm boyutlarını masaya yatıracağım.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bir yöneticiye musallat olabilecek en kötü hastalığın hipermetrop olduğunu anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları