SABAH Gazetesi'nin yeni patronu Turgay Ciner'in Sabah Gazetesi'ni ve ATV'yi 2002 yılının 10. ayında yıllık 10 milyon dolara kiraladıklarını belirten yanıtına dün bu köşede yer verdim.
Bildiğim kadarıyla TMSF bu anlaşmayı daha önce hiç duyurmadı ve şartları konusunda bir açıklama yapmadı. Turgay Ciner'inki ilk resmi duyuru diye hatırlıyorum.
Ancak konuyla ilgili kafamdaki soru işaretleri giderilmedi.
Dediğim gibi kiralanan malın değeri en az 400-500 milyon dolar.
Merak ettiğim başka şeyler de var.
Birincisi, ATV ve Sabah grubundaki demirbaşların yıllık amortisman gideri ne kadar? Yani bu malların asıl sahibi olan TMSF'ye bu malların satın alınmasından doğan yük yılda kaç lira.
Bu yükün karşılanması için kullanılan parasal kaynağın yıllık maliyeti, yani finansman gideri ne kadar.
Bana sorarsanız ATV ve Sabah'ın sahip olduğu teknik imkanların yıllık amortisman gideri en az 40-50 milyon dolar.
Yıllık 40-50 milyon dolarlık bir amortisman gideri olan bu ekipman nasıl oluyor da, yılda 10 milyon dolara, yani yılda en az 30 milyon dolar zararına kiralanabiliyor.
İkinci soruma gelince; kárın yüzde 55'i TMSF'ye verilecek ve 10 milyon dolardan az olmayacakmış. Peki bu kárlılık nasıl denetlenecek. ‘‘Merkez’’ adı altında yeniden yapılanan bu şirketlerin yönetiminde TMSF'nin bir temsilcisi var mı?
Bu şirketlerdeki giderlerin şişirilmediğini, gelirlerin saklanmadığını nasıl bileceğiz, TMSF nasıl bilecek?
Üçüncü sorum ise biraz daha basit. Dün TMSF'den beni arayan bir okurum, ‘‘Turgay Bey yılda 10 milyon dolar kiradan bahsediyor. Sorun bakalım TMSF'nin yetkililerine bugüne kadar kaç milyon dolar kira ödemişler’’ dedi.
Eğer anlaşma dedikleri gibi 2002 yılında yapıldıysa iki yıllık kira ödendi mi? Ya da Merkez, TMSF'ye bugüne kadar kaç lira kira ödedi.
Bu soruların muhatabı TMSF yetkilileri. Gelecek her türlü yanıt burada yerini alacak.
NOT: Bu yazıların altında çapanoğlu arayanlar oluyor. Hiç aramasınlar. Turgay Ciner ile yıllardır tanışırız. Aleyhinde çok yazım olmuştur. Zaman zaman lehinde yazılarım da olmuştur. Bazen buluşur konuşuruz. Ailece tanışırız. Ama benim bu tanışıklığım bu soruları sormama engel olmaz. Sabah'ı ve ATV'yi bu şartlarla babam alsa ona da aynı soruları sorarım.
Hidrojene yağlar kanser yapıyor
ABD kökenli fast food zinciri McDonald's kızartılmış mısırı mönülerinden kaldıracak diye bir haber geçti dün elime. Sizi bu konuda bilgilendirmek istiyorum.
Sadece McDonald's değil, yağ konusunda çok önemli bilgiler vereceğim.
ABD'de son dönemde McDonalds'a yönelik pek çok dava açıldı.
Bu davalarda ünlü hamburgerci obeziteye ve daha ötesinde pek çok hastalığa neden olmakla suçlandı.
Mahkemeler yaptıkları incelemeler sonucunda davaları haklı bulmaya başladılar ve McDonald's tazminat talepleri ile karşı karşıya kaldı. Bunun üzerine kullandıkları yağı değiştirmeye ve bazı ürünleri kaldırmaya karar verdiler.
Aslında bu konu sadece McDonald's ile sınırlı değil, hele ülkemizde durum iyice rezalet. McDonalds'ın ve kızartma ürün satan pek çok kuruluşun kullandığı kızartma yağları ‘‘hidrojene’’ yağlar olarak biliniyor. Hidrojene yağ demek kısa anlatımıyla, bildiğimiz bazı yağların içine hidrojen karıştırılarak bunların ‘‘yanma derecelerinin’’ yükseltilmesi ve böylelikle daha fazla ürün kızartılmasına imkan sağlanması.
Bu yağların donma dereceleri de yükseliyor, yani yağlar ancak yüksek ısılarda eriyorlar. Bu yağların bir başka özelliği de, standart bir lezzet sunarak alışkanlık yaratmaları.
Ancak bu yağların yüksek ısıya dayanıklı olmaları sorunları da beraberinde getiriyor. Bu yağlar yüksek ısıda kimyasal özelliklerini yitiriyorlar ve farklılaşıyorlar.
İşin vahimi ‘‘kanserojen’’ hale geliyorlar. Bir başka zararları da ‘‘kolesterol’’.
Bu tip yağlar vücuttaki zararlı kolesterolü yükseltmekle yetinmiyor, iyi kolesterolü de düşürüyorlar.
Türkiye'de ise sorun bir kademe daha ileri taşınıyor. Bu yağları kullanan büyük firmalar daha sonra atık yağları çeşitli aracılara satıyorlar.
Zaten kullanım ömrünü tamamlamış olan yağlar sadece yakacak olarak kullanılabilecekken, Türkiye'de bunları toplayan aracılar bu yağları ucuz yemek üreten firmalara pazarlıyorlar.
Zaten yeterinden fazla kullanılmış olan ‘‘yanık’’ yağlar bir kez daha yemek yapımında kullanılıyor. Ve iyiden iyiye zararlı hale geliyorlar.Sadece zeytinyağı bu şekilde hidrojene edilemiyor.
Dünya bu durumun giderek farkına varıyor ama Türkiye'de ne Sağlık Bakanlığı, ne belediyeler durumun farkında.
Allah'a emanet yaşıyoruz. Sonra da kanser vakaları neden arttı acaba diye kendi kendimize soruyoruz.
CHP’den umut yok
BAŞBAKAN Erdoğan'ın CHP'ye yönelik olarak söylediği sözlere CHP'nin verdiği yanıt bu partinin geleceği ile ilgili olarak beni iyice karamsarlaştırdı.
Başbakan Erdoğan CHP için ‘‘Bunların kökü bereketsiz’’ demişti.
Bu suçlamaya verilecek en kısa, en öz ama Başbakan'ın başını en çok ağrıtacak yanıt, ‘‘Atatürk'ü mü kastediyorsun’’ olabilirdi.
Bunu bile diyemediler. Eveleyip, geveleyip saçmaladılar.
Yazık.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yazarlar okur toplamak için değil, inandıkları için yazdığı zaman.