Bu bürokrasiyle turizm hedefi zor tutar

BAŞBAKAN Erdoğan, turizm için hazırladıkları projeksiyonu sundu.

Gereğinden fazla iddialı hedefler beni hep ürkütmüştür. Ancak bu kez öyle değil. Hayalci olmadan, ulaşılabilir hedefler koymuşlar. Ancak Türkiye'deki bürokrasiyle en ulaşılabilir hedeflerin bile nasıl ulaşılamaz hale geldiğini ben biliyorum.

Özellikle de turizmde.

Örnek mi?

Hemen anlatayım.

Hatırlayacaksınız, bu köşede Antalya'da turizme açılan ‘‘Aksu-Lara’’ sahil bandında dev oteller yapıldı, yapılıyor ve yapılacak.

Binlerce yataklı enfes bir sahil şeridi oluşuyor.

Ancak burada çok ciddi bir sorun vardı. Bu milyar dolarlık tesislere turisti ulaştırabilecek bir yol yoktu.

Bu durum, bu köşede defalarca dile getirildi ve sonunda konu bizzat Başbakan'ın müdahalesiyle çözüldü.

Başbakan kendi çabalarıyla bu yol için ‘‘ekstra’’ bir kaynak yarattı ve yol yapımı belirli bir aşamaya geldi. Yaza kadar bitecek.

Aynı bölgede yine bu köşede dile getirilmiş bir başka sorun vardı.

Turizm açısından müthiş potansiyel barındıran bu sahil bandının en güzel kesimi, kamuya ait kamplar ve kiralık ‘‘obalarla’’ işgal edilmişti.

Yaza yaza bunların da ‘‘yıkılmasını’’ sağladık.

Burada aynen Konyaaltı'nda olduğu gibi bir turistik tesisler bütünü oluşturulacaktı.

Projenin adı ‘‘Lara Beach Park’’tı ve çok modern bir projeydi.

Ancak bu iş nedense yürümüyor.

Bırakın buraya yeni tesislerin yapımına başlanmasını, yıkılan kamp ve obaların molozları bile kaldırılmıyor.

Antalya'nın en yeni ve en güzel turizm bandı bir mezbelelik.

Nedeni ise bir vali yardımcısı.

Bir yılda kendini amorti edebilecek ve büyük turizm geliri sağlayacak bu proje, bir vali yardımcısı yüzünden yürümüyor.

Bu durumu vali biliyor, ilgili belediyeler biliyor ancak kimse bir şey yapamıyor.

İddialara göre söz konusu vali yardımcısı, buranın Konyaaltı gibi tek parça halinde yapılıp ihalelerle kiralanmasını istemiyor ve bu yüzden projeyi engelliyor.

Bunu yaparken de arkasında AKP'nin olduğu havasını yayıyor.

Antalya'nın en kısa sürede hayata geçecek, en güzel projesi duruyor.

Başbakan ise turizmde büyük hedeflerden bahsediyor.

Ben de gülüyorum.

Ses kötü, yanıt güzel


AYŞE Hatun Önal, albümüne yönelik eleştirime son derece ‘‘şık’’ bir yanıt vermiş.

‘‘Fatih Altaylı benim yaptığım müzik türü için biraz yaşlı.’’

Ayşe Hatun Önal'
ın yanıt verme düzeyi, umarım Türk basınındaki kimi yazarlar için de örnek teşkil eder.

Hem zeká dolu, hem iğneleyici, hem de çok fazla kırıcı değil.

Popstar sadece bir ses midir?

POPSTAR yarışmasından Elena elendi. Herkes şokta. Ben ise hiç şaşırmadım.

Bence o yarışmaya katılan çocuklar içinde en güzel sesi olan, en iyi şarkı yorumlayan ve büyük ihtimalle müzik bilgisi en fazla olan Elena idi.

Ama Türkiye'nin popstarı olması mümkün değildi. Bunu o da, o yarışmayı düzenleyenler de, o yarışmaya oyları ile katılanlar da biliyordu.

Elena'nın oradaki varlığı, güzel bir ‘‘fantezi’’ idi ve bence buraya kadar gelmesi bile büyük başarıydı.

Allah aşkına doğru söyleyin; Rus aksanıyla Türkçe konuşan, şirin ve sempatik olması dışında hiçbir ‘‘sürükleyici’’ özelliği olmayan birinin Türkiye'nin ‘‘popstarı’’ olması sizce mümkün müydü?

Bence değildi.

Elena'nın elenmesi aslında çok önemli bir gerçeği ortaya çıkardı. Sadece bu yarışma örneğinden hareket etsek bile ‘‘popstar’’ demek, sadece ‘‘en iyi ses’’ demek değil. ‘‘Popstar’’ demek, en yakışıklı ya da en güzel de demek değil (Selçuk da elenmişti). ‘‘Popstar’’ demek, en iyi müzik bilgisi olan anlamına da gelmiyor.

Popstarlık başka bir şey.

Bir ışık, bir etki... Moda tabiriyle bir ‘‘karizma’’.

Kalan yarışmacılarda bu ne kadar var bilmiyorum ama Elena'da hiç yoktu, üstüne üstlük bir de yabancı kökenliydi.

O yüzden elendi.

Jüri halk değil de müzik otoriteleri olsaydı, Elena yarışmanın kuşkusuz birincisi olurdu.

Ama jüri halk.

Halk dediğinin büyük bölümü ise mevcut popstarlar için ölüp biten ve yenileri için ölüp bitmek isteyen, daha da ötesi yenisinin seçiminde pay sahibi olmak isteyen ‘‘varoş kızları’’.

Üstelik onlar için popstarın anlamı bizimkinden farklı.

İbrahim Tatlıses'in ayağından çıkarıp fırlattığı çorabı kapışanlar onlar...

Emrah'ı görünce düşüp bayılanlar onlar...

Elena'yı eleyenler de onlar...

Ama yine de ben en çok Elena'yı dinlemeyi özleyeceğim.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Güvenin korkuyla tesis edilemeyeceğini anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları