Bu BDDK'dan hesap sorulmayacak mı?

İMAR Bankası'nda ortaya çıkan rezalet karşısında bizim BDDK değil de, kuralların doğru düzgün işlediği, kurumların doğru düzgün işletildiği bir ülkenin bankacılıkla ilgili kurulu olsaydı, üyelerinin tümü topluca istifa ederlerdi.

Ancak bizde böyle bir şey olmaz.

İmar Bankası örneği gösteriyor ki, BDDK dediğin laf ola beri gele bir kurum ve hiçbir haltı denetlemiyor, denetleyemiyor.

Bankalar Kanunu'nun 14. madde gereği yakın ‘‘denetim ve gözetim’’ altındaki bir bankada olanlar ‘‘dudak uçuklatacak’’ cinsten.

Kayıt yok, mevduatlar yok edilmiş, hazine bonoları ortada yok...

Tam bir pislik. Hem de BDDK'nın gözü önünde, BDDK'nın eli içerdeyken.

Haziran ayının 19'unda İmar Bankası'ndaki mevduatını çekemeyen bir vatandaş, BDDK'ya yazı yazmış ve sormuş.

Demiş ki, ‘‘Sayın BDDK, İmar Bankası'ndaki paramı devlet tahvili ve hazine bonosuna çevirirsem bu bankadaki mevduat gibi mi işlem görecek, yoksa devlet tahvili ve hazine bonosu olduğu için devlete borç verilmiş gibi mi olacak? Adı geçen banka sadece aracılık mı yapmış olacak? Bankanın kapanması durumunda mağdur olmaktan kurtulur muyum?’’

BDDK Kurumsal İletişim Daire Başkanı sıfatıyla M. Eren Öğretmen BDDK.KİD.Genel.555/7333 kayıt numarasıyla dört gün sonra bu soruya yanıt veriyor. Önce yasalardaki durumu aktarıyor, sonra da şöyle diyor:

‘‘TMSF, Bankalar Kanunu'ndaki yetkiler çerçevesinde şimdiye kadar olduğu gibi, kanunda yer alan hükümler gereği hisseleri kendisine devrolan bankalardaki bütün tasarruf sahipleri ve kreditörlerin fonlarını herhangi bir engel olmadan tam olarak kullanmasını sağlayacaktır.’’

Yanıt bu.

Ancak ortada kayıt olmadığı için şimdi her şey toz duman.

BDDK ise bugüne kadar işini yapmadığının ortaya çıkmasından şaşkın.

Bence İmar Bank'ta hesabı olanların Uzan Ailesi'ni güveni kötüye kullanmaktan, BDDK yönetimini de görevlerini savsaklamaktan dava etmesi lazım.

Ancak iş vatandaşın inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli.

Yok mu Türkiye'de bu BDDK'dan hesap soracak bir merci?..

Taraftara tavsiyeler


GALATASARAY'ın bu yıl Olimpiyat Stadı'nda oynayacak olması takım açısından büyük risk, büyük fedakárlık.

Taraftarın da bu fedakárlığa katkıda bulunması gerekiyor.

Rüzgár panelleri ve yol henüz yapılmamış.

Ancak yol eskisi kadar berbat değil. Yani iyi kötü ulaşılır. Genişletme çalışmaları da yapılacakmış ancak henüz başlamamış.

Stadın olanakları göz önüne alınırsa, taraftarların son dakikada değil, maçtan birkaç saat önce gelip, statta zaman geçirmeleri mümkün.

Maç seyretmek ve rüzgár altında kalmamak, hatta ıslanmamak için en uygun tribün kapalı tirbün. Çünkü numaralıya göre sahaya daha yakın ve arkası rüzgára dönük.

Taraftar şunu da bilmeli ki, geçtiğimiz yıllar ortalaması olan 15 bin izleyici, bu statta devede kulak bile olmaz... Bu statta seyirci var demek için en az 60 bin kişi gerek.

Ona göre organize olsunlar... Yoksa olmaz.

Taraftar bu stadı benimserse, kulübün kasasına da yüklüce bir para girer.

Ne olursa olsun Ali Sami Yen mezbeleliğinden ve orada yabancı takımları ağırlama utancından çok daha iyi bir ortam.Transferlere gelince...

Bedavaya Abdullah'ı almak çok akıllıca. Hakan Ünsal'a iyi bir alternatif. Hakan sakatlanınca Ergün gibi önemli bir orta saha adamını savunmanın soluna çekip kaybetmekten iyi.

Hakan Şükür pek çok pahalı Avrupalı santrfordan iyidir.

Frank de Boer, eksikliğini duyduğumuz bir yeri dolduruyor.

Şu an takım lig için hazır. Avrupa içinse orta sahaya bir oyun kurucu lazım.

Ancak ortalıkta onlardan çok fazla yok.

Şu ana kadar yapılan işler son derece akıllıca.

Açıkçası ben son derece iyimserim.

Biz de öyle başlamıştık


TÜRK-Amerikan ilişkilerinin geldiği nokta sadece bizde değil, dünyada da çok tartışılıyor. Aklıselim herkes, ilişkilerin bu hale gelmesinden rahatsız.

Bunun faturasının bölgeye çıkacağından kimsenin kuşkusu yok.

Ancak yine de işin bu hale nasıl geldiğini kimse kestiremiyor.

İşin özeti, kuzenim Cem Altaylı'nın bana yolladığı hikáyede saklı galiba.

Aktarayım... Bakalım katılacak mısınız?

Köyün etrafında dolaşan muhtar, ağaçların arkasından birtakım sesler geldiğini duyar ve o tarafa yönelir.

Yaklaşınca köyün iki çobanını uygunsuz bir şekilde yakalar.

Elindeki değnekle bir yandan çobanları döverken bir yandan da bağırır, ‘‘Ulan ahlaksız, namussuz herifler, ne yapıyorsunuz?’’

Çoban bir yandan toparlanırken bir yandan da muhtara meram anlatmaya çalışır:

‘‘Muhtar kızma, Ahmo kayadan düştü. Nefesi kesildi. Ben de ona suni teneffüs yaptırıyorum.’’

Muhtar daha da sinirlenir:

‘‘Ula heyvan, o iş öyle mi yapılır? Suni teneffüs ağızdan olur.’’

Çoban mahcup cevap verir:

‘‘Muhtar emmi, biz de öyle başlamıştık.’’

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Sevdiklerimizin alınganlığından şikáyet edeceğimize, dilimizin ayarsızlığından şikáyet ettiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları