Paylaş
BİR televizyon programında Türkiye'de reyting ölçümleri yapan AGB adlı kuruluşun ölçüm biçiminin vatana ihanet olduğunu söylemiştim.
Çünkü AGB adlı kuruluş, ölçüm yaptığı deneklerin büyük bölümünü Türkiye'nin alt sosyo ekonomik grupları içinden seçiyor ve bu alt kültür gruplarının beğendiği programlar rating aldığı için televizyonlarımızın kalitesi giderek düşüyordu.
Televizyon yöneticileri, sırf reyting uğruna kendilerinin ve çocuklarının izlemeyeceği programlar yaptırnmak zorunda kalıyorlardı.
Bu yüzden haberler haber olmaktan çıkıyor, televoleler, iğrenç magazin programları artıyordu.
Oysa ben ölçümün daha üst sosyal sınıflarda yapılması gerektiğini düşünüyordum.
Böylelikle ortalama kültürel düzeyi yükseltme olanağı doğabilirdi.
AGB ise buna karşı tez olarak, ‘‘Bizim yapacağımız bir şey yok. Biz Türkiye'nin sosyo ekonomik tablosuna uygun denekler seçerek araştırma yapıyoruz. Beğenmeseniz de Türkiye bu’’ diyordu.
Ben ise bu kısırdöngünün Türkiye'ye bir şey kazandırmayacağını, giderek kültürümüzü aşağı çekeceğini, alt kültürü yukarı çekmenin, üst kültürü aşağı indirmeye çalışmaktan daha doğru olacağını savunuyordum.
Bu yıl AGB iyiden iyiye dağıttı.
Biz AGB deneklerinin düzeyinin yukarı çekilmesini savunurken, AGB tam tersini yaptı ve paneli iyice aşağı çekti.
Bu yıl AGB deneklerinin neredeyse yüzde 39'u ‘‘D’’ sosyo ekonomik grubundan.
Yani düşük gelir, az eğitim.
Yani bu yıl televizyonda reyting almak isteyenler, öncelikle bu kesime seslenmek zorunda.
Hatta tamamen bu kesime seslenmek zorunda.
Çünkü diğerleri zaten televizyon izlemeyecek.
Ve bu yıl televizyonlarda kalite iyice düşecek.
Ne iyi yabancı film, ne iyi haber program.
Bol televole, bol saçma sapan komedi.
Bölünmüş Keloğlanlar.
Abuk sabuk, sirke döndürülmüş haberler.
Bu AGB rezaletine RTÜK hızla el koymalı.
Çünkü RTÜK'ün şikayet ettiği kalitesizliğin temelinde AGB ölçümleri var.
RTÜK de AGB ile başa çıkamıyorsa konu Mili Güvenlik Kurulu'na gidecek kadar önemli.
Çünkü bu AGB, ‘‘muassır medeniyetler’’ seviyesine çıkmamızın önündeki en büyük engel.
Galatasaray çalınıyor Galatasaraylılar uyuyor
MİLYONLARIN Galatasaray'ı Başkan Faruk Süren tarafından peşkeş çekiliyor. AIG işi bitirildi.
Üstelik de Başkan'ın Galatasaraylı Ticaret Hukuku Profesörü Hayri Domaniç'in, ‘‘AIG ile yapmakta olduğunuz anlaşma kulübün menfaatlerine aykırıdır’’ demesine rağmen.
İki hoca, Hayri Domaniç ve Oğuz İmregün diyorlar ki: ‘‘AIG hiçbir gelir artırıcı taahhütte bulunmamaktadır. AIG'nin anlaşma imzalanınca ödeyeceği 20 milyon dolar 44 adet ek anlaşmanın imzalanmasına bağlı olup, hiçbir zaman ödenmeyebilir. AIG'nin bir ucu vergi ve kara para cenneti Cayman Adaları'nda, bir ucu New York'ta, bir ucu İstanbul'dadır ama bu şirket ana mukavele ve sicil kayıtlarını ibraz edememektedir. AIG Türkiye'de bir tebligat adresi göstermemektedir. Tebligatın Cayman Adaları veya New York'a yapılması kulübün menfaatlerinin kaybına neden olacaktır.’’
Ve bunların dışında 11 anlaşma maddesinin değişmesi gerektiğini söylüyor bu iki usta hukukçu.
Yönetimdeki Galatasaraylılar da Başkan'a ‘‘Bunlara uyalım’’ diyor.
Ancak Başkan kimseyi takmıyor ve gidip anlaşmayı imzalıyor.
Peki şimdi ne olacak?
Yönetimdeki pek çok arkadaşım bana ‘‘Bu sözleşme bu şekilde imzalanırsa ben istifa ederim’’ diyordu.
Şimdi istifa edecekler mi?
Yoksa onlar da gelecek nesiller tarafından Faruk Süren ile aynı cümlede anılmak mı istiyorlar!
Terbiyem izin vermez
OKURLARIM Turgay Şeren'in hakaret dolu yazısına gereken yanıtı vermediğimi düşünüyorlar.
Yüzlerce faks, ‘‘Ver ağzının payını’’ diye bitiyor.
Değerli okurlar, Sayın Şeren'e gereken yanıtı çarşamba günkü yazımda verdim.
Bundan ötesi bana yakışmaz.
Çünkü Şeren bu ülkenin milli takımının kalesini başarıyla korumuş bir kaleci ve Galatasaray Lisesi'nden ağabeyim.
Benim terbiyem, ortada bir hırsızlık, bir ursuzluk olmadıkça, Turgay Şeren gibi birine daha sert bir yazı yazmaya elvermiyor.
Ve eminim ki, Turgay Ağabey de bana yönelik sözlerinden dolayı üzüntü duymuştur.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ahlaklı olmak bir erdem olduğu zaman.
Paylaş