GALATASARAY-Real Sociedad futbol maçı için San Sebastian'a gitmek üzere önce Fransız sahil kenti Biarritz'e uğradım, oradan da arabayla San Sebastian'a geçtim.
Biarritz'e son olarak yıllar önce gitmiştim.
1960'lara kadar Fransa'nın en güzel sahil ve tatil kentiymiş. Sonra tahtını Nice, Cannes ve St. Tropez'ye kaptırmış.
Ancak bana sorarsanız bu kent ve kasabalardan çok daha güzel, çok daha soylu bir yer. Ve Fransızlar için hálá çok popüler.
Size bu yazıda Biarritz'i anlatmayacağım merak etmeyin..
Ama bir başka boyutunu getireceğim. Biarritz'e çok uzun yıllar önce gitmiştim.
O günden bu güne Biarritz'de hiçbir bozulma yok.
Büyümüş ama eskisine zarar vermeden. Gelişmiş ama orijinal yapısı bozulmadan. Sonradan yapılmış, eskiye uymayan, gözü yoracak, rahatsız edecek tek bir yeni unsur yok. Aynı şey San Sebastian için de geçerli. İspanya'nın Bask bölgesinin bu ikinci büyük kentinde tek bir çirkin bina, tek bir yanlış yere dikilmiş ağaç, geçmemesi gereken yerden geçen tek bir yol yok. Bozulmadan büyümek, değişmeden gelişmek için her şeyi yapmışlar onlar da. Bir de bizim kentleri, hele hele bizim tatil beldelerini düşündüm. Birkaç yıl içinde nasıl büyüyüp kendi kendilerini yok ettiklerini.
Ülkem için üzüldüm. Onlar gibi olamadığımız için utandım.
Batsın bu dünya...
YAZILARIMLA ilgili ‘‘kimi’’ yorumlara yanıt veriyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın, bu köşedeki tavrı destekleyenler de az değil. Desteğe yanıt verilmeyeceği için ‘‘eleştirileri’’ yanıtlıyorum ama bu yanıttan bile gocunacak kadar ‘‘militanlaşmış’’ olanlar var. Birisi diyor ki: ‘‘Ben Hürriyet okuruyum. Sen nasıl benimle ters düşersin. Senin maaşını ben veriyorum.’’
Vallahi bravo..
Sanki gazete almıyor kendi fikirlerine ayna alıyor. Bunu yazan okurdan ricam fikirlerini ve dünya görüşünü detaylı bir biçimde bana ulaştırsın da, bundan böyle ‘‘el kitabı’’ ve ‘‘rehber’’ olarak kullanayım.
Bazıları ise ‘‘Hükümet ekonomide başarılı çünkü geçmiş hükümetin ekonomi politikasını devam ettiriyor’’ diyorlar.
Sağda solda duyduklarımdan edindiğim izlenim bu görüş hayli yaygın.
Ben de açıkçası buna katılıyorum.
Evet, bu hükümet Kemal Derviş'in hazırlamış olduğu ekonomi programını uyguluyor.
İyi de, yanlış bunun neresinde?
Biz Türk halkı olarak yıllarca kendinden önceki hükümetin programını bozan hükümetlerden yaka silkmedik mi? İstikrarsızlığın nedeni olarak bu ‘‘yap boz’’ politikasını görmedik mi?
Ecevit hükümetinin son döneminde MHP'nin de baskısıyla Bülent Ecevit bile programdan sapılacağının sinyallerini verirken, seçimlerden sonra gelen hükümetin bu programa sahip çıkıp ülkeyi ekonomik açıdan düzlüğe doğru götürmesinde ne ayıp var!
Peki biz yıllardır ekonominin yap boz tahtası olmasından şikáyet ediyorduk. Şimdi bunların yapılanı bozmamasından mı şikáyet edeceğiz.
Nedir derdimiz.
AKP veya bizim siyasi görüşümüze ters bir parti iktidarsa Türkiye batsın mı?
Bazılarının yanıtını duyar gibi oluyorum: ‘‘Batsın o zaman...’’
Siz de batın, biz de batalım. Çocuklarımız da batsın.
Onu mu istiyoruz.
Bu fotoğrafa itirazım var
DÜN Hürriyet Gazetesi'nde, yani benim gazetemde bir fotoğraf yayınlandı. Bir muhabir kız soru sormak için yere çömelmiş ve düşük belli pantolonu aşağı kayıp iç çamaşırının ortaya çıkmasına neden olmuş.
Bu manzara ‘‘düşük bel modası’’ ile birlikte sık sık karşılaştığımız bir görüntü haline geldi. Muhabir kız da bir kazaya kurban gitmiş. Ancak Hürriyet'in bu fotoğrafı yayınlaması hiç de hoş değil.
Daha önce bu köşede, tecavüze uğrayan bir kadının kimliğinin anlaşılacak şekilde deşifre edilmesine, bir başka gazetede yaralı bir kadın profesörün otomobile bindirilirken iç çamaşırının görülecek biçimde fotoğrafının yayınlanmasına tepki gösteren yazılarım yer aldı.
Aynı tepkiyi bu fotoğrafa da gösteriyorum. Ayıptır!..
Hürriyet editörleri bu konularda daha dikkatli olmak zorunda. Çünkü Hürriyet, Türkiye'nin en büyük ve bence en saygın gazetesi. Kriter ise çok basit.
O muhabir kız, editörlerden birinin kızı veya eşi olsaydı o fotoğraf oraya koyulur muydu?
Kendi yakınımıza yapmadığımızı başkasına yapma hakkımız var mı?
Bu fotoğrafa eleştiri yönelten meslektaşlarıma gelince... Onlar konuşma hakkına hiç sahip değiller. Star Gazetesi bir süre önce benzer bir fotoğrafı tam sayfa kullandı. Yanılmıyorsam, ABD Başkonsolosluğu'nun bahçesinde çekilen o fotoğrafta da bir kadının iç çamaşırları görünüyordu.
O zaman hiç kimse gıkını çıkarmadı. Kimse eleştirmedi. Diyecekseniz ki, ‘‘Star denen basılı káğıt ile Hürriyet bir mi?’’ Doğru, bir değil ama en azından onda biri kadar tepki olabilirdi. Acaba diyorum, bugünkü tepkinin nedeni, teşhir edilen kızın gazeteci olması mı?
Gazeteler sıradan insanların ‘‘g-string’’ini göstermekte özgür de, arkası korunanlar sadece ‘‘meslektaşlar’’ mı?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Eleştirmenler bir hatayı eleştirmekle, hatayı yapanı linç etmek arasındaki farkı anladığı zaman...