TÜRKİYE yönetilmiyor. Dünyanın son yıllarda yaşadığı bu en büyük krizde, fırtına bölgesinde kalan Türkiye, fırtınaya ‘‘dümencisiz’’ yakalandı. Devlet katında ne yaptığını bilen bir tek kişi bile yok.Konum itibarıyla biraz Abdullah Gül ‘‘güven’’ veriyor ama o güven de ayaz gecede gökteki bir yıldızla ısınmaya çalışmak gibi. İşin vahimi bu durum dışardan daha da kötü görünüyor. Batılı bir ülkenin Ankara Büyükelçisi'nin önceki akşam bir yemekte söylediği cümle bu durumu çok iyi özetliyor. Büyükelçi ‘‘Türkiye Osmanlı'nın son günlerinde bile bu kadar dağınık bir görüntü vermiyordu’’ diyor. Gerçekten de görüntü bu. Ancak bu kısa cümle sadece bir tesbiti içermiyor. Bu aynı zamanda bir ‘‘farkındalığın’’ ve bir de ‘‘tehlikenin’’ habercisi. Türkiye'nin zor durumunun herkes farkında.Yani konjonktür daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi 1. Dünya Savaşı dönemini anımsatan emarelerle dolu. Yani Türkiye 1. Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı dayatmaları tekrar yaşayabilir. Ve ortalıkta buna karşı koyacak bilgi ve yetenekte bir ‘‘Mustafa Kemal’’ de görünmüyor.Kıyat'ın kulağı çekilmiş midir?EMEKLİ Amiral Atilla Kıyat, televizyonlarda ‘‘görüş bildiren’’ emekli askerlere bindirdi. ‘‘Türk ordusunu zor duruma düşürmüşler’’ dedi ve ekledi: ‘‘Genelkurmay kulaklarını çekti.’’ Kıyat'a göre bu emekli askerleri izleyenler onların ortaya koyduğu düşüncelerin Türk ordusunun düşünceleri olduğunu zannediyormuş ve abuk sabuk konuşmaları Türk ordusunun prestij kaybına neden olmuş. Oysa kimsenin kimseyi zor duruma düşürdüğü, ya da ordumuzun prestij kaybına uğradığı falan yok. Çünkü herkes biliyor ki, bu askerler ordunun sözcüsü değil. Kendi askeri bilgileri çerçevesinde birtakım değerlendirmeler yapıyorlar. Zaten Genelkurmay da işin başından beri bu paşalarla bir ilgisi olmadığını net bir biçimde ‘‘hissettirmiş’’. Genelkurmay'la hálá ilgisi olanlar zaten ekranlardan uzak durmayı tercih etmişler. Ayrıca da eğer emekli paşaların ‘‘ekranlarda’’ konuşmaları bir ayıpsa ve Genelkurmay'a prestij kaybettiriyorsa, burada hiçbir paşa Atilla Kıyat kadar prestij kaybettirmemiştir. Bir dönem NTV ekranında yaptığı programda söylediği sözlerin ordu içinde ne büyük tepki aldığını, Kıbrıs'la ilgili Türkiye'nin devlet politikasıyla 180 derece ters düşen açıklamalarına ne diyecek Kıyat? Onlar da kamuoyunda ‘‘Genelkurmay'ın fikri’’ olarak algılanmış mıdır? Ya ‘‘Genelkurmay beni zaten ciddiye almaz’’ deyip sıyıracak, ya da hatasını kabullenecek. Eğer öyle bir algılama var ise ve bu algılamalarda Genelkurmay kulak çekiyorsa, Kıyat'ın kulağının yerinde olmaması gerekir!Almanya'dan Danimarka'ya fırça GEÇEN hafta içinde Avrupa Birliği'nde Türkiye'ye oynanan oyun Hürriyet'in manşetine yansıdı. AB Türkiye'yi ‘‘kapıda oyalama’’ taktiği güdüyordu ve bunun ‘‘somut’’ kanıtı görüntülü olarak basına yansıdı. Bu yansıma Avrupa Birliği içindeki ‘‘çekişmeyi’’ bir kez daha su yüzüne çıkardı. Avrupa Birliği'nin iki büyüğü, Fransa ve Almanya, Türkiye ile ilgili bu ‘‘gizli’’ tavrın basına yansımasından Danimarka Başbakanı Rasmussen'i sorumlu tutuyorlar. Gerçekten de Rasmussen'in ‘‘çok yakın çevresi’’ kaynaklık etmese, bu bilginin ortaya çıkması pek mümkün değildi. Bunu bilen Almanya, haberin Hürriyet'te yer almasının ardından Danimarka'ya sert bir çıkış yaptı. Gerçeği kabullenmek anlamına geleceğinden, aleni olarak yapılamayan bu çıkışta Almanya Danimarka'yı ‘‘ikiyüzlü’’ olup ortalığı karıştırmakla suçluyor. Almanya haksız değil. Danimarka'nın ‘‘operasyonu’’ Avrupa Birliği içinde giderek su yüzüne çıkan çatlağı da gösteriyor. Almanya ve Fransa giderek yalnızlaşırken, karşı cephe genişliyor. Ünlülerle röportaj ödevleriBİRKAÇ yıldır öğretmenler ilköğretim öğrencilerine son derece yaratıcı bir ödev veriyorlar:‘‘Bir ünlü ile röportaj yapın.’’Her gün pek çok öğrenci arıyor, bir şekilde bana ulaşıyor ve dertlerini anlatıyorlar. Ben de onlara yardımcı olmak için hazır bir röportajı yolluyorum. Ama yetmiyor. Öğretmenlerin bir isteği daha var. Birlikte fotoğraf çekilecek. Haydaaaa. Çocuklarımıza canımız feda ama işi gücü bırakacağız, her gün onlarca öğrenci dünyanın bir ucundan kalkıp gelecek, biz de onlarla fotoğraf çektireceğiz. Elden geldiğince onu da yapıyoruz ama bize de yazık, çocuklara da. Dün yine böyle bir talep geldi. Benimle değil, Galatasaraylı futbolcularla röportaj yapmak istiyorlar, benden aracılık istemişler. Ben de Fatih Terim'i arayıp rica ettim. Meğer onda da birikmiş yaklaşık 3 bin röportaj talebi varmış. Yapmayın sevgili öğretmenlerimiz. Bize de acıyın, çocuklara da. Böyle ödev mi olur. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Yaşımız ve tecrübemiz komplekslerimizi artırmak yerine azalttığı zaman.