Biliyoruz ki, orası noterlik değil

TÜRKİYE müthiş çalkantılı günler geçirdi. Kritik MGK'lar yaşandı.

Genç subaylar rahatsız oldu. Genelkurmay Başkanı çıkıp bunu yalanlayarak ‘‘orta yaşlı ve yaşlı subayların da’’ rahatsız olduğunu duyurdu.

AB 6. Uyum Paketi askerlerle sivillerin arasını gerdi.

Ortalık karıştı.

Demokrasinin üzerinde yine ‘‘grimtrak’’ bulutlar dolaştı.

Türkiye bütün bu kritik süreci yaşarken bir tek kişi hiç ortalarda görünmedi:

‘‘Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer.’’

Hiç sesini çıkarmadı.

Gerilimi yumuşatmaya veya daha da artırmaya çalışmadı.

Kendini nötralize etti.

Kayboldu.

Türkiye'nin ‘‘devletin başına’’ en çok ihtiyaç duyduğu günlerde ‘‘burnunun ucunu’’ dahi göstermedi.

Doğrusu bir yurttaş olarak, bir Cumhurbaşkanı'na sahip olduğumu böyle günlerde görmek, hissetmek istiyorum.

Cumhurbaşkanlığı demek sadece atamaları imzalamak veya imzalamamak değil...

O makamın Çankaya noterliği olmadığını yıllar önce öğrenmiştik.

Erdoğan’da peşrev var, güreş yok


TAYYİP Erdoğan'ı izliyorum...Her gün daha büyük bir endişeyle...

Seçimler 3 Kasım'da yapılmış, üzerinden 6 aydan fazla bir süre geçmiş. Tayyip Erdoğan hálá konuşuyor: ‘‘Yapacağız, edeceğiz, kuracağız, önümüzde duramayacaklar, aşacağız, geçeceğiz...’’ Allah var dinlerken tüylerim diken diken oluyor. Müthiş bir belagat. Ama boş konuşuyor... Çünkü ‘‘cağız’’, ‘‘ceğiz’’ bitmiş. 6 aydır iktidar. Hálá elle tutulur bir yasal düzenleme Meclis'e gitmemiş. Gidenlerin tamamı ya vergi borçlularını kurtarmaya, ya da SİT alanlarını ‘‘SİT'tirmeye’’ yönelik yasalar. Ama Türkiye'nin önünü açacak yasaların hiçbiri ortada yok. Bunların sadece lafı var. Belli ki tıkanmış. Yapamayacak. Anlamış. Bürokrasiye sallıyor. Oysa aylar önce yazmışım burada, ‘‘Yaptın şimdi yaptın. Yapamadın bürokrasi seni öyle bir esir alır ki, hiçbir şey yapamazsın’’ diye. Belli ki, durum ona gelmiş. Kendini ‘‘kurt’’ sanan Erdoğan, bürokrasinin çakalları tarafından sarılmış. Elini bile kıpırdatamıyor. Ama sallıyor: ‘‘Yapacağız, edeceğiz...’’ Yapamayacağını o da anladı aslında. Bu yüzden bağırıyor. Benim endişeme gelince... Ben AKP'den endişeli değilim. Benim endişem AKP'nin alternatifleri...

Tavsiye gibi uyarı


HINCAL Uluç dünkü yazısında, Fenerbahçe yönetiminin ‘‘kokainman’’ Daum'u takımın başına getirmesini eleştiriyor.

Türk gençliğine kötü örnek falan filan...

Spora mafyayı bulaştırmış, iki yıl önce ‘‘Kokainman birisi bu takıma gelemez’’ deyip, şimdi takımının başına o ‘‘kokainman’’ı getirmiş bir adama boşu boşuna yazılmış bir yazı. Ancak Hıncal Uluç farkında mı bilmiyorum, ama kendisi de müthiş bir ‘‘kokain reklamı’’ yapmış.

Çünkü Uluç kokainin ne berbat bir illet olduğunu anlatırken bakın neler diyor: ‘‘Kokain uyuşturucu değildir’’, ‘‘Kokain bağımlılık yapmaz’’, ‘‘Kokainle sekste başarısız olma ihtimali ortadan kalkar’’, ‘‘Kokain seks gücünü artırır’’, ‘‘ Kokain kadınları tahrik eder’’. Yazının, Daum'dan söz etmeyen ve sadece kokaini anlatan ilk bölümünü okurken sarsıldım. Kokain eleştirisi mi, kokain reklamı mı çözemedim. Hıncal Abi zaman zaman ‘‘tavsiyeler’’ yapar ya.

İlk bölüm aynen öyleydi.

‘‘Hıncal Abi galiba bu kez kokaini tavsiye ediyor’’ diye düşünmeye başlamışken, konu Fenerbahçe'ye ve Daum'a bağlandı da içim rahatladı.

Fakat yazının sonunu getiremeyenler, şimdi sağda solda kokain arıyor olabilirler!

Yurttaşına sahip çıkan büyüktür


PAZARTESİ akşamı, Amerikalı bir kadın Ataköy'de ‘‘tinercilerin’’ saldırısına uğruyor.

Tinerci çocuklar, kadının göz kapağını ısırarak parçalıyorlar, kaşını da koparıyorlar.

Feci ancak sıradan bir tinerci dehşeti.

Saldırıya uğrayan kadın hemen hastaneye kaldırılıyor.

Ve kadının tedavisi başlamadan Amerika Birleşik Devletleri Konsolosluğu'ndan bir görevli hastaneye geliyor.

Olay hemen konsolosluğa aksettirilmiş ve gece yarısı falan demeden Amerikan Konsolosluğu'ndan bir görevli hastanede.

Kadının tedavisi yapılıncaya kadar hastanede bekliyor.

Tedavi masraflarını ödüyor.

Daha sonra tutulan zabıtların bir kopyasını alıyor.

Sabah saatlerinde de yaralı kadını uçağına kadar götürüyor. Uçağa bindirip ülkesine yolluyor.

Aynı şeyin bir yabancı ülkede kendi başınıza geldiğini bir düşünün.

Böyle bir şey olma ihtimalini yüzde kaç görüyorsunuz?..

Başınıza bir iş gelecek ve Türk Konsolosluğu'ndan görevliler gelip size sahip çıkacaklar...

Hayal gibi bir şey.

Bir gün bizim konsolosluklarımız da böyle bir şey yaparsa, bilin ki Türkiye büyük devlet olacak.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Bakanlar ve başbakanlar da başkalarının zamanına saygı gösterdiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları