FUTBOL Federasyonu Başkanlığı için ‘sonunda’ iyi bir aday çıktı.
Ben Haluk Ulusoy federasyonunu başarısız bulanlardan değilim.
‘Daha başarılı olabilir miydi’ sorusuna ise ‘Evet’ yanıtını veririm.
Ancak bu iş bir ufuk meselesi. Ufuk ise kültürle, birikimle olacak bir şey. Ulusoy, kendi ‘çapında’ iyi işler yaptı. En büyük hatası ise Şenol Güneş oldu.
Ancak sağlam duruşu, yayın ihalelerindeki başarısı, federasyona mafyayı sokmayışı olumlu yanlarıydı. Şimdi Ulusoy’un karşısında çok daha iyi bir aday var. Doğrusunu söylemek gerekirse, benim Futbol Federasyonu Başkanlığı için kafamdaki isim Şenes Erzik. Ama Erzik’in aday olmadığı yerde Levent Bıçakçı ‘İkinci en iyi’ adaydır. Ulusalararası futbol çevrelerindeki saygın yeri, UEFA’daki üst düzey görevi, spor bilgi ve birikimi ile Bıçakçı, Türkiye’nin özlem duyduğu türdeki spor adamlarından biridir.
Bugüne dek her türlü polemikten uzak kalmış olması, Türkiye’deki futbolun çirkefinden nasiplenmemesi ise diğer artılarıdır.
Bıçakçı’nın listesi henüz net değil. Ancak sanırım kendine yakışır bir yönetim de oluşturacaktır.
Kulağıma gelen isimler arasında bence bir tek Levent Kızıl listeye zarar verebilir. O da geçen sezon sonuna doğru Bursaspor’u korumak için yaptığı hamlelerden dolayıdır... Bıçakçı’nın adaylığı Türk futbolu açısından olumlu bir hamledir.
Futbolu yürekten sevenlerin gönlü onunla olacaktır.
Baykal Barajlar Kralı unvanını kapacak
‘BİR musibet bin nisahitten iyidir’ derler ya, yalan. En azından eksik.
Musibet, nasihatten iyi olabilir ama musibetten dersini alacak ‘aklı olana’.
Bu memleketin ‘sol seçmeni’, 1999 seçimlerinde Deniz Baykal’a ve ona kayıtsız şartsız biat eden ‘örgütüne’ iyi bir ders verdi.
‘Koskoca’ CHP, ‘küçücük’ adamlar yüzünden baraj altında kaldı ve Meclis’e giremedi.
Ardından Baykal’ın göstermelik istifası, çalkantılı bir dönem ve kurtarıcı olarak Baykal’ın yeniden dönüşü.
Konjonktür de denk düşünce, CHP tüm başarısızlığına rağmen yeniden Meclis’e girmeyi başardı.
Gerçi aldığı oy oranı siyasal tabloya göre komikti ve CHP’nin oylarının yarısını yarışı ikili bir hale getiren AKP Genel Başkanı, diğer yarısını da DSP’yi bitirmek için her şeyi yapan Ecevit sağlamıştı ama olsun.
Ancak CHP bir türlü iflah olmadı.
Hiçbir beklentiyi karşılayamadı.
Ucuz muhalefet üretti ama iktidara karşı bir alternatif olamadı.
‘AKP giderse ne gelir’ sorusuna karşılık olarak hiçbir zaman CHP adı anılmadı.
Parti elindeki ‘değerleri’ vitrine sürmekten korktu, kaçındı.
Hiçbir sosyal veya ekonomik politika üretemedi.
Heyecan yaratamadı.
Ve önümüzdeki seçimde yine baraj altında kalma havasına girdi.
Buna karşılık küçük bir grup CHP’li baş kaldırmak istedi.
Onlara karşı da ‘göstermelik’ kurultaylar düzenlendi, kürsülerden galiz bir biçimde hakaretler edildi.
CHP kendini yenilememekte, daha bana yakışan bir tabirle ‘adam olmamakta’ ısrar edecek gibi duruyor.
Ama öyle görünüyor ki, bir sonraki seçimde Baykal yine ‘Barajlar Kralı’ olacak.
CHP ise bir daha toparlanır mı, toparlanmaz mı bilmem.
CHP’ye ‘Atatürk’ün partisi’ diyerek oy toplyamaya çalışanlar, Atatürk’ün mirasını har vurup harman savurup yok ediyorlar.
Ben ona yanıyorum.
Statükocular gol yedi hakem de golü verdi
BİZ Kıbrıs’ta Annan Planı’na ‘Evet’ denilmesi gerektiğini savunurken, neredeyse ‘hain’ damgası yedik.
Denktaş’la ve takipçileriyle konuştuğumuz her seferinde ‘Biz evet diyelim. Rumlar hayır diyecek’ derken, Denktaş ve şürekası ‘Bu Rum oyunu siz onları bilmezsiniz’ dedi.
Sonunda sonuç bizim dediğimiz gibi oldu. Denktaş ve dostları ‘karalar’ bağladılar.
Biz ise ‘Evet’i savunurken bunun getireceği artılardan söz ediyor, KKTC’nin hemen tanınmayacağını ama ambargoların kalkacağını ve bir normalleşme sürecinin başlayacağını iddia ediyorduk. Denktaş ve arkadaşları bunun da mümkün olmadığını söylüyorlardı.
Ama yine biz kazandık.
AB’nin dün KKTC’ye yönelik tecriti kaldırdığını açıklaması kimin haklı kimin haksız olduğunu net bir şekilde ortaya koydu ki, bunlar daha ilk adımlar. Demek ki, politika biraz cesaret, biraz girişkenlik istiyor..
Statükocuların bir ülkeyi koruyamadığını, tam aksine geri götürdüğünü KKTC örneği net bir şekilde ortaya koydu.
Yavruvatandan alınan ders, umarım anavatanda da iyi okunur.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yasalar iyi niyetli yurttaşların hayatını zorlaştırmak değil, kolaylaştırmak için hazırlandığı zaman.