Berlusconi, Erdoğan’a ne tavsiye etti?

HAFTA sonu keyifli bir iş için İtalya’daydım. Tam İtalya dönüşünde, Başbakan Erdoğan’a, ‘yakın dostu’ İtalya Başbakanı Berlusconi’nin birkaç ay önceki ‘tavsiyesini’ hatırlatmak istedim.

Berlusconi, Başbakan Erdoğan’la, yanılmıyorsam NATO Zirvesi sırasında dostça bir sohbet yapmış.

Bu sohbet sırasında kendine yakın bulduğu Erdoğan’a bazı ‘nasihat’ sayılabilecek tavsiyelerde bulunmuş.

Berlusconi’nin Erdoğan’a neler dediğini nakledeyim:

‘Sevgili Tayyip, sen artık bir dünya liderisin. Liderler masasının en önemli figürlerinden birisin. Bunu hiç aklından çıkarma. Unutma ki, bundan böyle senin söyleyeceğin her söz, yapacağın her jest önemli sonuçlar doğuracaktır. Bunu bil ve ona göre hareket et.

Kendi deneyimlerimden biliyorum. Siyasi rakiplerin üzerine gelecektir. Basın yanlışlarını veya doğrularını abartacaktır. Kendi çalışma arkadaşların bile zaman zaman seni hayal kırıklığına uğratabilecek veya seni yanlış yönlendirebilecektir.

Kendine her zaman hákim ol. Söyleyeceğin her sözün, ülkenin ve hatta dünyanın kaderi üzerinde etkili olacağını unutma.

Sinirlenme, öfkene yenilme. Ölçerek, tartarak konuş ve tavır al.’

Söylenenler kelimesi kelimesine bunlar olmayabilir. Ama söyleniş üslubu ve içerik bu.

Bildiğim kadarıyla, Başbakan Erdoğan, Berlusconi’nin ‘dostu’ olduğunu düşünüyor.

Acaba Başbakanımız, ‘dostunun’ deneyimlerinden kaynaklanan tavsiyelerine ne kadar uyduğunu hiç düşünüyor mu?

AB’den bezdirme politikası

TCK’
da zinayla ilgili olarak yapılması düşünülen düzenlemeye karşı olmakla birlikte, Başbakan’ın Avrupa Birliği ile ilgili sözlerine katılmamak mümkün değil.

AB, Türkiye’ye tam üyelik değil, sadece bir müzakere tarihi vereceği halde, talepleri sanki aralık ayında Türkiye’yi tam üyeliğe alacakmış gibi.

AB’nin Türkiye’den talep ettiği birçok şey, bugün AB üyesi ülkelerin pek çoğunda hálá çözülmemiş sorunlar.

AB yetkilileri, Türkiye’nin bu sorunları çözmek için önünde uzun bir müzakere süreci olduğunu görmezden gelmeye devam ediyorlar.

Bu nedenle, yanlış bir konuyu savunuyor olmasına rağmen Başbakan’ın AB’ye yönelik çıkışı, bence doğru.

Çünkü AB’nin Türkiye’ye karşı ‘iyi niyetli’ olmadığı açık.

Bunun kanıtı ise Romano Prodi’nin Ermenistan gezisinde sarf ettiği cümleler.

Prodi, Türkiye’nin Ermenistan’la olan sınırının kapalı tutulmasının ‘yanlış’ olduğunu ve bu durumun da ‘üyelik önünde bir engel’ teşkil ettiğini söylüyor.

Prodi’nin bunu söyleyebilmesinin temelindeki ‘legal’ gerekçe, AB’nin ‘komşularla iyi ilişkiler’ öngörmesi.

Ancak AB içinde bu kural zaten her biri AB üyesi olan komşularla ilgili bir yaklaşım.

Üstüne üstlük, komşumuz Yunanistan AB’ye tam üye olmasına rağmen, Avrupalı bir komşusuyla, Makedonya ile uzun süre ‘sınır sorunları’ yaşadı ve Yunanistan-Makedonya sınırı uzun süre kapalı kaldı.

Yunanistan için ‘sorun’ olmayan bir tavır; Türkiye söz konusu olunca ‘sorun’ olabiliyor.

Avrupa Birliği, ‘gün’ yaklaştıkça Türkiye’yi bezdirmek istiyor.

Ancak şu da bir gerçek ki, bu bezginlik bizi AB hedefinden uzaklaştırmamalı.

Çünkü Türkiye’nin kimliğini yeniden kazanabilmek için kapağı AB’ye atması şart.

Stres geri geldi

GEÇENLERDE
bir yazımda ‘Son iki yıldır sabahları daha az stresle uyanıyoruz’ demiştim.

Demez olaydım.

AKP aynen eskiden olduğu gibi, her sabah ‘Bugün yine ne acayiplikler olacak’ diye uyanmamıza yol açacak işler yapmaya, üstüne üstlük kendi çabalarını da sıfırlamaya çalışıyor.

Dedem, ‘İnsanlara güven. Çünkü senin kendine yapabileceğin kadar büyük bir kötülüğü kimse yapamaz. Sen kendine kötülük yapmazsan, başkasından korkma’ demişti.

Haklıymış...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Süt sağarken süt kovasını kendimiz değil, inek devirdiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları