GEÇTİĞİMİZ günlerde Türkiye’nin en önemli mal varlıklarından Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nın ‘ucuza’ satılmaması için Başbakan’ı uyaran bir yazı kaleme aldım.
‘Satılmasın’ demiyordum. Sadece ‘Ucuza satılmasın’ diyordum.
Çünkü Ereğli’nin kapasitesi önümüzdeki iki yıl içinde yüzde yüz artacakken, dünya çelik devleri, dünya çelik piyasası bu kadar hareketli değilken Erdemir için yıllar önce belirlenen 2 milyar dolarlık fiyattan bu tesisi ‘kapmak’ istiyorlar.
Konuyla ilgili bakanlar ise 2 milyar doların cazibesine kapılıp, asıl değeri göz önüne almadan bu satıştan yana duruyorlar.
Hal böyle olunca, ben de bu konulardaki hassasiyetini yakından bildiğim Başbakan Erdoğan’ı uyarma ihtiyacı hissettim.
Benim bu uyarıyı yaptığımın ertesi gün, bir gazeteci, CNBC-e isimli kanalın ekonomi müdürü, İMKB’de düzenlenen konferansta eline benim yazıyı alıp, ‘Biz böyle sorumsuz gazetecilik yapmıyoruz’ diyerek bana vermiş veriştirmiş.
Onun sorumsuz gazetecilik dediği şey, bu ülkenin ‘değerli’ mal varlıklarının ucuza peşkeş çekilmesini önlemekse ‘Evet ben sorumsuz gazeteciyim.’
CNBC-e’nin ekonomi müdürü olan bu kardeşime sormak isterim, sorumlu gazetecilik 4 milyar dolarlık bir malın 2 milyar dolara satılmasına ‘Evet’ demek midir!
O yazıda sorumsuzluk olarak nitelenebilecek ne var?
Rakamlar mı yanlış? Değil. Geçen yıl 600 milyon dolar kár eden bir kuruluş 3 yıllık kárı karşılığında satılır mı? Bu mu koskoca kanalın ekonomi müdürünün bilgisi.
Ya da ekonomi servisi müdürü olmak, birtakım ‘finans’ çevrelerine ve çokuluslu şirketlere ‘şirin’ görünmek uğruna memleketin peşkeş çekilmesine göz yummayı mı gerektiriyor.
Bizi ‘sorumsuz gazeteci’ olarak niteleyen bu kardeşim kendini ‘sorumlu’ gazeteci olarak görüyorsa evet ben sorumsuz gazeteciyim.
Ve galiba bu tiplerle ‘sorunlu’ gazeteciyim.
Yarın bizim günümüz
ELBETTE ki, değerimiz annelerle kıyaslanamaz.
Tabiidir ki, bazı istisnalar dışında anneler kutsaldır.
Ama babaları da unutmayın.
Onlar da çocuklarını, bazen göstermekte biraz güçlük çekseler de, anneler kadar severler.
Siz de yarın babanızı unutmayın. Üstelik babaların kalbini kazanmak, annelerinkini kazanmaktan çok daha kolaydır.
Bir öpücük yeter...
Ercanmania
GAZETELER geçen haftayı ‘Ercan Arıklı Haftası’ ilan ettiler. Sevgili Arda Uskan’ın Arıklı’yı anlatan kitabından yapılan alıntılar geçen hafta sürmanşetlerdeydi.
Ben anlatılanların ‘etik’ boyutuna girmeyeceğim. Dünyanın her yerinde böyle kitaplar yazılıyor. İçinde de kirli-temiz her türlü çamaşır bulunuyor.
Benim derdim başka.
Ercan Arıklı, Türk milletini bu kadar ilgilendiriyor mu diye sormak istiyorum.
Siz okurlar kaçınız rahmetli Ercan Arıklı’nın özel hayatını bu kadar merak ediyorsunuz.
Onu geçtim, acaba kaçınız Ercan Arıklı’yı tanıyorsunuz.
Biz gazeteciler tanıdığımız ve bildiğimiz için sizin de bizim kadar ‘Arıklı meraklısı’ olduğunuzu düşünüyoruz galiba.
Ama biliyorum ki, pek de umurunuzda değil.
Haksız mıyım!
CHP iyi muhalefet yapmaya başladı
CHP’nin muhalefet düzeyi bence giderek yükseliyor.
Geçen hafta Deniz Baykal Teke Tek’teydi.
Program geç yayınlandığı için çok izlenemedi ama izleyenlerin pek çoğu Baykal’ın programdaki performansını ‘inanılmaz’ buldular.
Zaten geçen hafta gündemi oluşturan ‘Damat Ferit benzetmesi, başörtüsü türban ayrımı, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı, cumhurbaşkanlığı seçiminden önce erken seçim’ konularının hepsini Baykal Teke Tek’te dile getirdi.
Sadece o değil, 17 Aralık zirvesinden beri CHP ‘yakın takip’ muhalefeti yapıyor.
Her gün düzenli olarak grup başkan vekili veya genel başkan yardımcısı düzeyinde bir basın toplantısı yapıyor, gündemi oluşturuyor ve Başbakan veya iktidar partisi yetkililerini kendilerine cevap vermeye zorluyorlar.
Bu basın toplantıları o kadar etkili olmaya başladı ki, Başbakan Erdoğan kendi partisine de her gün düzenli olarak benzer bir basın toplantısı düzenlemeleri talimatını verdi.
CHP Meclis’teki büyük sayısal farka rağmen, dışarda iyi muhalefet yapmaya başladı.
DYP ve ANAP’ın da CHP’yi örnek alması gerek.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Galatasaray’ı bazı Galatasaraylılardan kurtarmanın Galatasaray’ı kurtarmak anlamına geleceğini anladığımız zaman.