İMAR Bankası'nın altından çıkan rezaletin farkında mısınız? Banka kayıtları yok. Kim para yatırmış, kim para çekmiş belli değil.
Kim bu banka aracılığıyla Hazine Bonosu almış, kim repo yapmış belli değil.
Kime kredi verilmiş, kim kredi almış belli değil.
Her şey keşmekeş.
Bu durumda o ‘‘her gün sorduğum’’ soruyu bir kez daha sorma hakkına sahip oluyorum.
Nerede bu BDDK?
Şaka gibi değil mi?
Zannediyoruz ki, ortada ciddi bir kurum var, bu kurum bankaları denetliyor, onların yasalara uygun hareket etmesini sağlıyor. Onların vatandaşın parasını yok etmesini önlüyor.
Yanılıyormuşuz.
Üstelik de İmar Bankası gibi, hakkında defalarca uyarılar yaptığımız, hatta IMF'nin bile defalarca BDDK'nın dikkatini çektiği bir bankada bile BDDK müthiş bir gaflet içinde.
Oysa bu banka yıllardır gözetim altında.
Yönetiminde bir Hazine murakıbı var.
Hatta son alınan bir kararla o Hazine murakıbının izni olmadan bankanın en küçük bir hareket bile yapması olanaksız.
Ama buna rağmen bankanın kayıtları ortada yok.
Olanlar da Uzanlar'ın yönetimden istifasından önce ortadan kaldırılmış.
Gerçekten soruyorum bu BDDK İmar Bankası'nı nasıl denetlemiş. Oradaki Hazine murakıbına bankada verilen oda ‘‘yatak odası’’ mıymış?
Ve tabii bu bankayı denetleyen ‘‘Bağımsız Denetim Kuruluşu’’ bu bankanın neresini incelemiş.
Bu rezaletin tek sorumlusu Uzanlar mnı?
Yoksa onlara meydanı boş bırakanlar mı?
Böyle banka sahipliği olur mu?
BİR bankada olabilecek en vahim olaylardan biridir, banka kayıtlarının ortada olmaması.
Kovboy filmlerinde gördüğümüz Vahşi Batı'da bile bankaların kaydı kuydu vardı.
Ama İmar Bankası'ndan ortada kayıt yok.
Buna rağmen BDDK hálá Kemal Uzan'ın bankacılık yapmasına izin veriyor.
BDDK Başkanı Sayın Akçakoca'ya soruyorum, Kemal Uzan ve mahdumlarının bankacılık yapma izinlerini ne zaman kaldırmayı düşünüyorsunuz?
Bunca rezaletten sonra bu ailenin hálá bir banka sahibi olması normal mi?
Beklemenizin bir nedeni var mı?
Nerede benim Hıncal Abim?
AH Hıncal Abi, ah... Nerede senin o keskin zekán. Nerede o müthiş mantığın. Nerede.
Dün yazında bana cevaplar yazmışsın. Ellerine sağlık, okudum.
Reklam eleştirmenlerinin, bu sektörde danışmanlık yapanların yazdığı yazıların inandırıcı olmadığını söylememden yola çıkmış, ‘‘Sen de basın sektöründesin. Basının bir başka kuruluşunu eleştiriyorsun. Sen de inandırıcı olamazsın’’ diyorsun.
Ah, Hıncal Abi ah. Ben eleştirmiyorum ki, ben bir vaka yazıyorum. Diyorum ki, senin patronun Dinç Bilgin sahibi olduğu bankayı hortumladı.
Bu eleştiri mi?
Yoksa Dinç Bilgin de senin gibi, ‘‘Benim gazetem var. Başka gazeteler benim rezilliklerimi yazarsa inandırıcı olmaz’’ diye mi düşündü.
Üstelik ben bu gazeteye gizliden mi yazıyorum. Herkes benim bu gazetede yazdığımı biliyor. Oysa senin örnek verdiğin reklam eleştirmenlerinin kime danışmanlık yaptıklarını hiçbirimiz bilmiyoruz.
İşin daha vahimi sen bir sonraki paragrafında reklam eleştirmenlerinin reklam eleştirmesinin ‘‘bir hak’’ olduğunu kabul ediyorsun ama benim senin patronun hakkındaki gerçekleri yazmamı ‘‘hata’’ olarak görüyorsun.
Olmuyor Hıncal Abi.
Benim yıllardır yazdıklarımı okuyanlar bilir.
Ben senin Dinç Bilgin'in yaptıklarını yıllardır yazdım. Dinç Bilgin'in, Aydın Doğan'la kartel oluşturduğu yolundaki iddialar varken, Dinç Bilgin'in yaptıklarını yazdım. Onu bunu bırak Hıncal Abi. Bana yanıt vereceksen de ki, Etibank'ı Dinç Bilgin hortumlamadı.
Bir dönem Sabah'ın yazar ve yöneticileri bu bankadan gelen trilyonlarla kral gibi yaşamadılar, de.
Diyebiliyor musun?
O zaman sus Hıncal Abi, susturmaya çalışma.
Ben hep doğruları yazdım Hıncal Abi.
Senin hakkındaki yalan yanlış ya da maksatlı söylentileri ise burada hiç yazmadım. Sen de başkalarının maksatlarına alet olma.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Geri geri sürmeye kalkıştığı otobüsün yol tabelasına çarpıp hasar görmesi Tayyip Erdoğan'ın aklından hiç çıkmadığı zaman.