DÜNKÜ yazıdan sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk aradı.
‘‘Çoktandır sizi aramak, bilgilendirmek istiyordum. Kısmet bugüneymiş’’ diye girdi söze.
Ertürk benim bankacılık, BDDK, TMSF ile ilgili yazılarımı yıllardır okurmuş.
‘‘Şu bankacılık mevzuunda sizin kadar doğru yol gösteren üç beş yazar daha olsaydı, sizin yazdıklarınız yetkili kişiler tarafından rehber alınsaydı, emin olun Türkiye bugün bu kadar büyük bir faturayla karşı karşıya kalmazdı’’ dedi.
TMSF Başkanlığı görevine geldiği gün gördüğü tablodan çok ürkmüş.
‘‘Geldiğim gün kendimi başarısızlığa mahkûm edilmiş gibi hissettim. Ortada 70 milyar dolara kadar çıkan rakamlar var. Kamuoyu böyle bir paranın tahsilatı beklentisi içinde. Ancak görüyoruz ki, paranın büyük kısmı buharlaşmış. Kaçırılmış, harcanmış, çarçur edilmiş. Adamın birinin bize 500 milyon dolar borcu var, ama ortada tek kuruşluk malı yok. Bırakın onu, işi yok. Sadece avukatları var. Onların parasını nasıl ödediğini dahi bilmiyoruz’’ diyor TMSF Başkanı.
Ben de sözünü ettiği eski banka sahibinin adını söylüyorum.
Kahkahayı patlatıyor.
TMSF'nin düne kadarki işleyişinden de çok şikáyetçi.
‘‘Korkulmuş. Sorumluluk almamak için hiçbir işlem yapmamışlar. Hata yapmamak için kıllarını bile kıpırdatmamışlar. Sorunlar birikmiş. Anında müdahale ile elde edilebilecek avantajlar kaybedilmiş, hatta dezavantaja dönüşmüş’’ deyip ekliyor:
‘‘Ben biliyorum ki, siz en az 7 yıldır bu durumu yazıyorsunuz. Bence son 10 veya 15 yılda politikacı, bürokrat, banka yöneticisi ve banka patronu el ele verip bu eylemleri yapmışlar. Şimdi bu 10-15 yıllık fatura karşımızda.’’
‘‘Ahmet Bey, tabloyu tahmin edebiliyoruz. Benim sorunun yanıtını verecek misiniz?’’ diye üsteliyorum.
‘‘Vereceğiz. Ama şu anda bunu verecek durumda değilim. Çünkü bunu size özel bir yanıt değil, bir düzenleme, bir gelenek haline getirmek istiyorum’’ diyor.
TMSF Başkanı'nın söylediğine göre önümüzdeki haftadan itibaren batık bankalarla yapılan anlaşmalar ve tahsilatlar günü gününe TMSF'nin internet sitesinden duyurulacak.
Bu işi kurumsal bir hale getirmeye çalışacaklarmış.
‘‘Açıklamamızın bir mantığı yok. Bilinmeli. Kamuoyunun bilme hakkı var. Sadece yapılanları değil, yapılmakta olanları ve yapılacakları da açıklayacağız. Şu anda bunun çalışmaları yürütülüyor. Haftaya hazır olur ve herkes görebilir. Tabii yapılmış çok sözleşme var. Bunların bazılarında ne yazık ki kısıtlayıcı maddeler konulmuş. Bazıları Bankalar Kanunu engeline takılıyor. Şimdi hukukçu arkadaşlarımız bunu aşacak formüller üzerinde çalışıyorlar. Bu açıklama BDDK ve TMSF'nin ortak açıklaması olacak. Her şeyi bileceksiniz’’ diyor.
‘‘Bana bugün bir yanıt veremez misiniz?’’ diyorum.
‘‘Bir hafta daha bekleyin. 7 ayrı sözleşme var. Toparlayıp açıklayacağız’’ diyor.
Ben de bir hafta daha beklemeye karar veriyorum.
Bugün perşembe.
Haftaya cuma kaldığım yerden yazarım.
Tabii açıklama yapılmamışsa.
Hava güneşli ama kar yağıyor
EKONOMİDEKİ ‘‘olumlu’’ hava nedense piyasaların tamamına yansımıyor.
Konuştuğum bazı büyük grupların yönetici veya patronları, 2003'ün fena geçmediğini 2004'ün ise çok iyi olacağını umduklarını söylüyorlar. Ancak bu durum her kesime yansımıyor anlaşılan.
Geçenlerde MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu ile karşılaştım.
Hükümete veryansın ediyor.
‘‘Hiç bu kadar kötü olmamıştık’’ diyor ve hükümetin, uyarılarını dikkate almamasından, küçük sanayicileri görmezden gelmesinden yakınıyor.
Çarşıdaki esnafın durumu da pek parlak değil.
Havaya bakılırsa ekonomideki büyükler memnun, orta ve küçükler keyifsiz. Fakat herkeste geleceğe dönük umutlar var.
Bende ise çok çarpıcı bir veri var. Türkiye ekonomisinin düzelmeye başladığı iddialarına karşın, bu yılın ilk iki ayında Türkiye'de kapanan şirket sayısında bir önceki döneme oranla yüzde 13.5'luk bir artış var.
Bu tek başına fazla bir şey ifade etmeyebilir. Ama bunun altına yeni kurulan şirket sayısındaki yüzde 8.5'luk azalmayı eklerseniz bu epey bir şey ifade eder.
Kapasite kullanımındaki artışa rağmen eğer yatırım yapılmıyor, yeni işyerleri açılmıyorsa ortada adı konmamış bir sorun var demektir.
Çünkü istihdamın gerilediği ve ‘‘görünen’’ işsizliğin yüzde 10.3'e ulaştığını da biliyoruz.
Enflasyondaki düşüşün, döviz kurundaki durgunluğun ve ‘‘aman panik olmasın’’ diye pompalanan iyimserliğin etkisindeyken bu sorun çözülürse çözülür.
Aksi takdirde uzun dönemde yine ciddi bir yara alırız.
Rakamlardan söylemesi...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bildiğimiz değil, bilmediğimiz şeylerden korkmamız gerektiğini öğrendiğimiz zaman.