Bayrağı yaktıran Kürtler mi, Amerikalılar mı?

ABD Kürt kartını çirkin bir şekilde oynuyor. Kuzey Irak'taki Türkiye karşıtlığı tırmandırılıyor. Bunun bilinçli bir tavır olduğu çok açık. Dün Erbil'de yapılan gösterilerde birkaç bin çapulcu Türk bayrağını yakacak kadar ileri gitti.

Bunların ne yaptığı önemli değil ama zamanlama önemli.

Kuzey Irak'taki Kürt grupların istediği ne? Türkiye'nin Irak'a yapılacak müdahaleye dahil olmaması. Haftalardır bu yöndeki isteklerini bağırıyorlar. TBMM ne karar almış?

ABD ile birlikte müdahaleye hayır. Yani Kürt grupların talebi doğrultusunda bir karar.

Normalde ne olması gerekiyor.

Bu Kürt grupların meydanlara çıkıp, Türkiye Büyük Millet Meclesi'ne teşekkür etmeleri.

Ama onlar böyle yapmıyor.

Türkiye'nin bu kararını alkışlamaları gereken günde, Türk bayrağı yakıyorlar. Aynı gün New York Times'ta William Safire yıllar önce ölmüş Mustafa Barzani ile mezarında bir söyleşi yapıyor ve ‘‘Kürt Hayaleti’’ başlığı ile yayınlıyor. Amerikan yönetiminin adamı Safire, Mustafa Barzani'nin ağzından ABD yönetiminin tavsiyelerini Kürtlere iletiyor. Mustafa William Barzani öbür taraftan oğlu Mesud'a ve hayattayken yakın adamı olan Talabani'ye ‘‘Birleşin’’ çağrısı yapıyor, ABD'ye de ‘‘Kürtleri bir daha yüzüstü bırakmayın’’ diyor ve Saddam'ın üzerine Kürtlerle gidilmesini tavsiye ediyor.

Daha da öteye gidip, Bağdat sokaklarındaki kanlı gerilla savaşlarında Kürtlerin kullanılmasını Mustafa Barzani olarak tavsiye ediyor.

ABD, oyununu yine çok çirkin oynuyor.

Meşruiyet hayli derin bir mevzudur!


TÜRKİYE ‘‘anlamsız’’ bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin alacağı bir kararın ‘‘meşru olup olmayacağını’’ tartıştı. Türkiye'nin ‘‘en üst kurumu’’ olan Meclis'in kararlarının ‘‘meşruiyeti’’nin tartışma konusu yapılamayacağını, en hatırlaması gerekenler bile hatırlayamadı. Oysa TBMM'nin Anayasamızın ‘‘değiştirilmesi mümkün olmayan maddeleri’’ni değiştirmek dışında alacağı her karar meşrudur.

Verilmiş olan ‘‘desteklememe kararı’’ da meşrudur, verilse idi ‘‘destekleme kararı’’ da meşru olacaktı. Meclis'in tezkereyi reddetmesiyle birlikte meşru olma şansını yitiren tek şey ise Türk askerinin Kuzey Irak'taki varlığıdır. Çünkü Meclis'ten geçmeyen tezkerenin içeriğinde, bu askerlerin Kuzey Irak'a yollanmasını Türkiye açısından ‘‘yasal’’ kılacak izin de vardı ve bu izin de çıkmadı.

Diğer taraftan ‘‘meşruiyet’’ sözcüğünü ağızlarından düşürmeyenlerin kastettiği meşruiyet olsa olsa ‘‘uluslararası meşruiyet’’ olabilir.

Türkiye'deki bazı cin fikirliler, meşruiyetin koşulu olarak Birleşmiş Milletler Kararı'nı görüyor olabilirler. Ancak bu da çok geçerli bir tez değil.

Hele hele Türkiye için.

Eğer Türkiye'de ‘‘Birleşmiş Milletler kararlarının Türkiye açısından her halükárda meşru olacağını’’ bağırırsanız size gülerler.

Çünkü o zaman Türkiye'nin Kıbrıs'taki askerlerini yarın değil, dün çekmiş olması gerekir.

Çünkü Türkiye'nin Kıbrıs'taki bizce ‘‘zorunlu ve gerekli’’ varlığı da, Birleşmiş Milletler'e göre ‘‘meşru’’ değildir.

Bu yüzden Türkiye'nin, Irak konusunda alacağı tavrın meşruiyetine ancak ve ancak Türkiye karar verir.

Birleşmiş Milletler ‘‘Irak'ı yakalım’’ dese bile, eğer bu Türkiye'nin lehine değilse ve TBMM buna destek vermezse Türkiye açısından meşru olan TBMM'nin kararıdır.

Uluslararası meşruiyeti Türkiye'nin ‘‘çıkar ve kararlarının üzerinde görmek’’ yakışıksız bir durumdur.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin en üst makamı olan Cumhurbaşkanı'nı ‘‘Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’’ veya ‘‘Güvenlik Konseyi’’ değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçmektedir.

Bu Galatasaray Fener'den çok yer


GALATASARAY'ın oynadığı futbol konusunda ne kadar haklı olduğum Kocaeli'nde ortaya çıktı. Duran toplarla yapılan ortalar dışında Galatasaray'ın tek bir organizasyonu yok.

Küçük Hakan'a 90 metrelik bir sol kanat emanet. Hal böyle olunca soldan tek bir hücum girişimi yok. Hakan savunmada da yok, hücumda da yok. Bu kanatta hadi Hasan ‘‘kesik’’, Baliç de mi yok! Orta saha top çıkaramıyor, gelip topu alan yok? Revivo yok. Buzlu karlı havada fizik gücüyle ayakta kalacak Berkant o maçta yok. Bu maçta sahada ama ortalıkta yok. Kontenjan senatörü Ümit Davala zaten yok. Ümit Karan'ın ‘‘mucize gibi’’ gelip vurduğu kafa olmasa gol de yok. Bülent'in kafası olmasa puan da yok. Galatasaraylı taraftarlar üzülmesin ama bunca yoktan sonra bu hafta Fenerbahçe maçı var.

Ve yine kimse üzülmesin ama Fenerbahçe bu Galatasaray'a 5 atar.

Bu arada bu maça Serdar Tatlı'nın hakem olarak atanması işi de Federasyon'a emir olarak iletilmiş.

Haydi hayırlısı.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


ABD diye bir ülke yokken, bizim yüzlerce yıldır var olduğumuzu unutmadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları